Dersim tek başına bir kentin, bir coğrafyanın adı değildir. Binlerce yıllık bir aidiyetler toplamıdır!
Su, sadece su değildir, toprak sadece toprak, ağaç sadece ağaç değildir Dersim’i bilenler için…
Dersim, aşktır kendisini yürekten sevene; çağırana yar olan, ama hiç kimseye ait olmayan bir aşk. Yüzyıllarca padişahların sahip olmak için üzerine sefer ettiği, kötüden, beladan kaçanın sığınmak istediği, üzerine yüzlerce şiir, hikaye, roman yazılmış, her yazanın kendisine göre tarif ettiği, o tariflere haps olmayacak ve sığmayacak kadar güzel ve büyük bir aşk.
Toprağına, suyuna başka bir nazarla baktıran, kendisine yürekten bağlatan bir aşk.
Boşuna değildir Wayir’lerin onu mekan tutması, en güzel suların onda çağlaması, en güzel çiçeklerin onda açması, dağ keçilerinin, vaşağın, pepugun, cümle canlının onu yurt tutması…
Sürünün içine yavrularıyla dalan dişi ayının istediği keçiyi aldıktan sonra sürü sahibine adeta “Kendim ve yavrularımın hakkını aldım, helal et!”, dercesine gösterdikten sonra gitmesi kadar hakça olan yaşamın yurdu…
Düzgün Bava’da Hiniye Xaskare’ye sırtını yaslayıp gelene, geçene aldırmadan ağlayıp derdini dökerek yardım isteyen, ama gelecek yardımdan emin olmanın huzurunu da taşıyan insan-ı kamilin olduğu yerdir.
Çocuğu kronik hasta olanın zemherinin donduran ayazında Munzur’a “Ya senindir alırsın ya benimdir iyi edersin dayanamıyorum artık!”, diye daldırıp çıkardıktan sonra iyileştiği yerdir.
Bunun gibi yüzlerce yaşanmışlığın anlatılabileceği kutsal bir topraktır, sudur Dersim.
Sonra, dakılamı Yemos’un “Cigeram verde ra Haq eskera bi, gau ve hesura telewe de çerdene. Key ke aşiru juvin ra xorti kisti, key ke çhekê xu kerd are day ve dewlete, xu destra vile xu yinerê kerd cowt, yinu ma qir kerdime, milisu ki goniya mara perey gureti, o waxt Heq ki herediya, wayiru ki posta hu çarnê ra ma.”, dediği yer oldu Dersim.
O vakitten bu vakte düşman değişmedi, kötü değişmedi, ama Dersimli durmadan değişti; her renge, her şekle girdi, kendi izini yitirdi, gölgesi oldu başkasının; dağların, suyunun, doğasının dostluğunu kaybetti.
Maden ocakları, baraj vb. projeler var; doğa, bunca nesildir koruduğu evlatlarının eliyle yok edilecek. Düşmanlarıyla iş birliği yapan zamane milisler kanından para kazanacaklar. Ezeli düşman yardımsever dost postunda giriyor bu kez Hardo Dewrês’e. Dersim’de kendi eliyle yarattığı fukaralığını kullanarak giriyor; yol, su, hizmet, turizm sizlere kazanç sağlayacak diye giriyor. Kimi buna tav oluyor, kimi projelere ortak oluyor, kimi de çaresizlikten rıza gösteriyor. Arap sermayesine sırtını dayamış muktedirler, içimizdeki milislerin eliyle Hardo Dewrêş’in kanını içmeye geliyor. Ziyaretlerimize oteller yapıyor, çivi bile çakılmaması gereken doğal hazinelere çevre düzenlemesi adı altında gelecek sermaye sahiplerine oraya girmelerine kapı aralanıyor. Girerlerse o jiyarlara, Munzur Bava’ya, onların izni olmadan gidemeyeceğimiz zamanların yakın olduğunu, madenler işletilmeye baslarsa o bol bol fotoğraflayıp videolarını paylaştığımız doğanın yerinde yeller eseceğinin bilincinde değil halkımızın çoğu, bir kısmının da işine gelmiyor.
Oraya kendisini dininden dolayı dünyanın efendisi gören, diğer yaratılmış cümle canlıyı kendine hizmetle yükümlü görenlerle, ırkını her şeyin önünde tutanların sermayesi girecek ve lütf ederlerse hizmetkar kılacaklar yerlisini Dersimin…
Bir avuç anca kalmış kendini kaybetmemiş, yüreği yangın yeri insan direniyor bu zulme, onların da sesini duyan yok! Kulaklar tıkalı, sesler kesik, gözler yumulu ne hikmettir bilinmez? Bilinir elbet!..
Ya biz Dersimliler olarak gözümüzü, kulağımızı açıp bilincimizin önündeki perdeyi acilen kaldırıp kendimiz kalarak yaşama imkanı bulabileceğimiz tek yer, yani cennetimizin elimizden gitmesine karşı koyacağız ya da nefes alamayacağımız cehennemlere sürüleceğiz.
Düşünmek için bile zamanımız yok!
Şimdi harekete geçmezsek sonrası olmayacak Dersim’in…
05.06.2020