Cumhuriyet hükümetinin 1937 yılında Elazığ’da kurduğu İstiklal Mahkemesi’nde İhsan Sabri Çağlayangil’in anlatımına göre 72 Dersimli yargılandı. Bunlardan; Sey Rıza, Usenê Seydi, Fındıq Ağa (Qemer oğlu Fındık), Ali Ağa (Aliyê Mirzaliyê Sıli), Usênê Sey Rızay (Usen Resık), Hesen Ağa ve Hesenê İvraimê Qıji Buğday Meydanı’nda kurulan Darağacı’nda 15 Kasım sabahı karanlığında öldürüldü.
Yargılananların dördü ömür boyu, bir kısmı da otuz yıl hapis cezalarına çarptırıldılar. Bir kısmı ise beraat ediyordu. Hapis cezalarına çarptırılanlar da bir tür ölüme gönderiliyorlardı. Ömür boyu ve otuz yıl hapisle cezalandırılanların büyük çoğunluğu sürüldükleri batı illeri hapıshanelerinde hayatlarını kaybettiler. Onların da mezar yerleri meçhule kaydedildi. Bunlardan bilinen örnek; Cıvrayıl Ağayê Arekiyê’dir. İzmit hapishanesinde öldü ve mezar yeri bilinmiyor.
Gerek 15 Kasım 1937 karanlığında araba farlarıyla aydınlatılan Buğday Meydanı’nda darağacında öldürülenler, gerek batı illeri hapishanelerine ölüme göderilenlerden hiç biri devlete bir kurşun atmadığı gibi, ne Dersim ağalarıydılar, ne de her biri “isyan” diye propaganda edilen yalanın önderleriydiler.
Ancak bundan çok daha önemli bir şey vardı. O da; buğday Meydanı’nda, batı illeri hapishanelerinde, Derê Laçi’de, Bayaz Dağ’da, Saan’ın Sıncık Dağı’nda, Derê Avlosu’da, Mosımo Pak’ta, Cıvraklı Bertal Efendi’nin 53 kişilik aile kafilesinin katledildiği Remedan’da ve daha onlarca toplu katliam yerlerinde bize anlatılanlar: Dersim’in tarhi, inancı, kültürü, kendi kedini yönetme sanatı ve kısaca bütün bir kesintisiz yaşam felsefesinin ÖLDÜRÜLMESİDİR.
Dersim Tertelesi ve 15 Kasım idamları üzerinden tam 83 yıl geçti, yani bir asıra yakın bir zaman. Bu bir asır boyunca devlet, Dersimliyi farklı kılan; tüm damarları üzerinde sistemli, planlı ve aralıksız çalıştı. Soykırım fiziki tasfiye ile sınırlı kalmadı. Prof. Fuat Köprülü gibileri ile Alevliğin özünü bozma, Sıdıka Avar projesi ile ana dili Kırmancki/Zazaki/Dımılki’yi unutturma kırımı sürdürüldü. Daha bir dizi başka alan çalışmalarıyla devam etti soykırım.
Dersim denilen tarih ve bu kara parçasının, yalın görününmü ve aktif figürllerinin Cumhuriyet’in komuta kademesinin özel olarak görevlendirdiği dönemin Malatya Emniyet Genel Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil’i hayretler ve hayranlık içerisine sürükleyen akıl ve hikmet; Dersim fikriyat dediğimiz şeyin ta kendisidir. Bu nedenle onları yalnızca 15 Kasım’larda değil, Dersim üzerinde düşündüğümüz her an, onların o Dersim tarihi, inancı, kültürü, gelenek ve görenekleri yüklü güzel hayatlarını hatırlamadan işe başlamayacağız.
Onları her zaman darağacına yürürken cumhuriyet kurucularını hayretler ve hayranlık içerisinde bırakan ve İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında özetlediği o VAKUR ve SOYLU duruşlarıyla bütün tarih boyunca anmaya devam edeceğiz.
Şiarımız boyun eğmemektir:
“Ben, senin yalan ve hilelerinle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun.”
(Seyit Rıza)
12.11.2020
Dersim Kongresi Meclisi
Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) üyesi Alevi-Bektaşi Gemeinde Marl e.V ve Cem Evi’ne Yapılan Silahlı Saldırıyı Kınıyoruz!
Alevi Cem Evleri ve diğer kurumlarına yapılan saldırılara bir yenisi daha eklendi. Geçen hafta Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu genel merkezine karşı gerçekleştirilen saldırının ardından, dün gece de (10 Şubat 2020) AABF üyesi Marl Cem Evi bilinmeyen kişilerin silahlı saldırısına uğradı.
Hiç de meçhul olmayan karanlık güçlerin bu saldırılar provokasyon amaçlı bir planın unsurlarıdır. Almanya’daki Alevi örgütlülüğünün çatısı olan AABF’nin ve üyesi kurumların söz konusu saldırılara ve provokasyonlara gerekli cevabı verebilecek olgunluğa ve tecrübeye sahiplerdir.
Saldırıya uğrayan Marl Cem Evi ve Alevi Bektaşi Gemeinde Marl yönetici ve üyelerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, kendileriyle dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyoruz.
Dersim Kongresi Meclisi – Basınla İlişkiler Komisyonu
Almanya Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG) üyesi Berlin Dersim Kültür Cemaati’nin 2015 yılında başlattığı çalışmayla gündeme alınan 1937-1938 Dersim Tertelesi’nde hayatını kaybedenlerin anısına Berlin’de bir anıt dikilmesinin nihai kararı 27 Mart 2019 tarihinde Friedrichshein-Kreuzberg Belediyesi tarafından verildi. Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Yeşiller ve Sol Parti’nin lehte oylarıyla alınan karar gereği, Berlin Dersim Kültür Cemaati binasının bulunduğu mekana yakın bir parkta ‘Nişangê Tertelê ‘38i’ Anıtı dikilecek.
Dersim ‘37-38 Soykırımı’nın dünya kamuoyuna duyurulması, gelecek kuşaklar için hafıza merkezlerinin yaratılması, her zaman FDG ve Berlin Dersim Kültür Cemaati’nin öncelikli görevleri arasında olmuştur. Bu bilinçle hareket eden cematimiz, 16 Ağustos 2015 tarihinde belediye meclisinde temsilcileri bulunan partilere müracaatta bulunarak “Nişangê Tertelê ‘38i” projesinin startını verdi.
B’90 DIE GRÜNEN (Yeşiller), SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) ve DIE LINKE (Sol Parti) kendi yönetim organlarında projeyi değerlendirerek destekleme kararı aldılar. Bu amaçla, Proje 16.12.2015 tarihinde SPD, B’90 Die Grünen, DIE LINKE partilerinin önergesi ve die Piraten Partisi’nin tam desteğiyle Belediye Meclisi’nin gündemine alındı. Bu toplantıda, CDU (Hıristiyan Demokratlar) dışındaki tüm meclis üyeleri projenin desteklenmesi doğrultusunda tavır belirlediler. Kamuoyuna açık gerçekleşen bu toplantıya katılan Türk ırkçıları, „1938’de Dersim’de soykırım olmadı, ayaklanma vardı, bastırıldı“ gibi bildik yalanlar öne sürerek, projenin reddedilmesi için baskı oluşturdular, toplantıda bulunan temsilci arkadaşımıza hakaret ve şiddete yeltendiler. Meclis, projenin Berlin kamuoyunda tartışılması, bilgilendirme çalışmalarının yapılması, Uyum, Kültür ve Tarihi Anıtlar Komisyonlarında tartışması gerekliliğine işaret etti.
Berlin derneğimiz bu aşamadan sonra yoğun bir bilgilendirme ve tanıtım çalışması başlattı. İlk etapta liseler başta olmak üzere, çeşitli okullar davet edilerek bilgilendirme toplantıları gerçekleştirildi. Benzeri çalışmalar üniversiteler, sosyologlar ve tarihçiler başta olmak üzere bilim insanları nezdinde devam ettirildi. Önergeyi veren partilerin de onayıyla Martin Düspohl, Dr. Wolfgang Lenck, Dip. Ing. Gülshah Stapel, Natalia Bayer, Rıza Baran ve Kemal Karabulut’tan oluşan bir komisyon oluşturuldu. Bu komisyonun girişimiyle 29-30 Kasım 2018 tarihlerinde Kültür Senatörlüğü’nün himayesinde uluslararası bir kolokyum (akademik toplantı) düzenlendi. İki gün süren kolokyumda kültür senatörü, uyum senatörü, projeyi destekleyen partilerin temsilcileri, sivil toplum örgüt temsilcileri, eski Belediye Başkanı Cornelia Reinauer, Berlin Teknik Üniversitesi’nden (Technische Universität Berlin) ve Berlin Hür Üniversitesi’nden (Freie Universität Berlin) bilim insanları konuyu değerlendiler. İki gün ‘Göç Toplumunda Hafıza Kültürü, Politikaları ve Sesler’ mottosu altında atölye çalışmaları yapıldı.
Tüm bu çalışma ve tanıtım girişimlerinden sonra, 19 Mart 2019 tarihinde proje Belediye Kültür Komisyonu’nda son bir kez daha gündeme alındı ve tartışıldı. 27 Mart 2019 tarihinde yeniden Belediye Meclisi oturumu gündemine alınarak, SPD, B’90 DIE GRÜNEN ve DIE LINKE partilerinin oylarıyla kabul edildi. Belediye Meclisi’nin CDU‘lu ve AfD’li üyeleri projenin alehine oy kullandılar.
Berlin Dersim Kültür Cemaati’miz başta olmak üzere FDG ve bileşenleri Dersimliler için tarihi bir adım atmış olmanın gururunu yaşamaktadırlar.
Dersimliler, Federasyonumuz tarafından başlatılan ve ilk aşaması başarıyla sonuçlanan Dersim 1937-1938 Dersim Sözlü Tarih Projesi (DSTP) ve Berlin’de „Nisangê 38´i” gibi tarihi öneme sahip çalışmalara imza atan kurumlarına sahip çıkmalıdırlar. Bu çalışmalara ve kurumlarımıza yönelen saldırıları geri püskürtmek için birleşmelidirler.
Berlin Dersim Kültür Cemaati’mizin üyeleri ve yöneticileri başta olmak üzere, ‘Nişangê Tertelê ‘38i’ Projesi çalışması sürecine destek veren herkese, projeyi önerge olarak Belediye Meclisi’ne sunan SPD, B’90 DIE GRÜNEN ve DIE LINKE partilerine, projenin geliştirilmesi ve gerçekleşmesi için Berlin Dersim Kültür Cemaati’miz ve federasyonumuz FDG adına özveriyle büyük bir caba harcayan Kemal Karabulut’a teşekkür ediyoruz.
Andan itibaren hep birlikte anıtı dikme sürecini tamamlama mücadelesiyle yolumuza devam edeceğiz. Bu anıt mücadelenin ve dayanışmanın eseridir. Tüm Dersimliler ve dostlarınındır.
1938 Soykırımı’nda yitirdiğimiz on binlerin anısına ve geride kalanların acılarına saygıyla…
30 Mart 2019
Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG)
Berlin Dersim Kültür Cemaati
DERSİM’DE YEREL YÖNETİMLER (BELEDİYECİLİK) ÜZERİNE
“Yerel yönetim kuruluşları özgür halkların gerçek gücünü oluşturur, İlkokulların bilime katkısı ne ise yerel meclislerin de özgürlüğe katkısı odur…
Bir halk özgür bir yönetim kurabilir, ancak yerel yönetim olmadan özgürlüğün ruhuna sahip olamaz.”
(Alexis De Tocqueville)
Kuşkusuz Dersimlilerin özgür bir yerel yönetime çok daha ihtiyacı var. Bunun da yolu Dersimlilerin kendi geleceklerini kendi ellerine almaları; kendi hayatlarının içinden dışarıya bakmalarından geçer.
Bu şu anlama gelir:
Türkiye’de son yirmi yıllık süreç içinde derin devletin işlediği ve çoğu da henüz aydınlatılmamış cinayetlerin mahkeme süreçlerinde avukatlık yapan Avukat Erdal Doğan, sosyal medya ve basın üzerinden yaptığı açıklamada fiziki bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu ve can güvenliği sorunu yaşadığını açıkladı. Hrant Dink davası, Malatya Zirve Kitabevi’nde işlenen üç cinayet davalarının avukatlığını yaparken onlarca kez sözlü ve yazılı tehditlerle karşılaşmıştır. Son yaşadığı somut tehditten sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na durum hakkında bilgi vermiş ve koruma talebinde bulunmuştur. Erdal Doğan yirmi yıldır İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapmaktadır. Bütün bu tehditler ve can güvenliği endişesi ile mesleğini yapamayacak ve normal yaşam koşullarını sürdüremeyecek duruma gelmiştir.
Avukat Erdal Doğan, azınlık hakları konusunda duyarlı, insan hakları savunucusu bir hukukçu. 1937-38 Soykırımı’nda Dersim’de işlenen insanlığa karşı suçlar hakkında hukukçu olarak çalışmalarda bulunmuştur. Son dönemlerde bürosunun bulunduğu iş hanının girişindeki danışma görevlisinden, tanımadığı iki şüpheli şahsın, kendisi hakkında özel bilgiler sorduklarını ve bu tanımadığı kişilerin devletin paramiliter kadroları olduklarını söylemektedir.
Türkiye’de binlerce aydın yazar, akademisyen, gazeteci, sanatçı, politikacı ve avukat tehdit edilmekte, haklarında davalar açılmakta ve tutuklanmaktadır. Her geçen gün otoriterleşen iktidar aygıtları, demokratik hak ve özgürlükleri rafa kaldıran bir rejim haline gelmiştir. Bir korku toplumu yaratmak için devlet her türlü terör ve baskı yöntemlerini kullanmaktadır ve çok rahatlıkla insanların yaşam haklarını ortadan kaldırmaktadır.
Bu nedenlerden dolayı, bizler de Avukat Erdal Doğan’ın içinde bulunduğu bu durumdan kaygı duymaktayız. Onun can güvenliğinin sağlanması ve kişisel hak ve özgürlüklerin kullanması önündeki engellerin kaldırılması ve mesleğini yapabilmenin olağan koşullarının sağlanması gerekmektedir.
Bizler, Erdal Doğan’ın karşı karşıya bulunduğu bu durumdan dolayı ve onun can güvenliğini tehdit eden bu zorlu hayat koşullarından çıkması ve mesleğini yapabilmesi için ilgili Uluslararası İnsan Hakları Kuruluşlarını, parlamentoları, basın ve yayın kuruluşlarını, baroları ve kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.
12 Ocak 2019
Dersim Kongresi Meclisi – Yürütme Kurulu
Dersim Kongresi Başarıyla Sonuçlandı!
(Sonuç Bildirgesi ve Kongre Sözleşmesi’ni yayınlıyoruz.)
16-18 Kasım tarihleri arasında Almanya’nın Frankfurt am Main şehrinde, Dersim, Türkiye metropolleri ve Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelen çok sayıda katılımcıyla gerçekleştirilen Dersim Kongresi başarıyla sonuçlandı. 51 kişilik Dersim Kongresi Meclisi’ni seçen katılımcılar, Dersim için tarihi bir adım atmanın haklı gururunu yaşadılar.
Dersim Meclisi’nin (Mısletê Dêsımi) ev sahipliğinde yapılan Kongremiz, 15 Kasım 1937’de Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Dersim ileri gelenlerini (ağlerê Dêsımi) anma programı ile açıldı.
Bir yılı aşkın bir süredir tartışmaya açılmış olan Dersim Kongresi Sözleşme Taslağı kongreye sunuldu. Oldukça verimli ve öğretici tartışmalardan sonra, yapılan değişikliklerle birlikte katılımcıların onayına sunulan taslak, Dersim Kongresi Sözleşmesi olarak kabul edildi.
Çok sayıda kurumun ve kişinin mesajlarıyla selamladığı ve destek verdiği kongremizde, akademi ve bilim dünyasından insanlar ve katılımcılar Dersim’in temel sorunlarına ilişkin sunumlar yaptı.
Kongreye sunulan karar tasarıları tartışıldı ve bir kısmını aşağıya aktaracağımız önemli kararlar alındı.
- Dersim Kongresi, ‘38 Tertelesi’ni soykırım olarak, 04 Mayıs gününü de toplumsal yas günü olarak kabul eder. Kongre Meclisini, Dersim Soykırımı’nı başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası platformlara taşımakla görevlendirir. Kongre Meclisi’ne, Türkiye Cumhuriyeti devletini, uluslararası sözleşmelerden doğan görev ve sorumluluklarını kabul edip yerine getirmesi için bütün Dersimli kurumlarla birlikte çalışmasını telkin eder.
- Dersim Kongresi, UNESCO’nun yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan diller arasında saydığı Kırmancki/Dımılki/Zazaki dilinin korunması için özel bir çaba sarf edilmesi gerekliliğine dikkat çeker. Bu alanda çalışma yürüten akademisyen ve kurumlarla birlikte hareket edilmesini önerir.
- Kongremiz, Dersim İtikatı’na yönelen her türlü asimilasyoncu ve misyoncu çabayı mahküm eder. Dersim İtikatı’nın özgüllüğü temel alınarak yol önderleri tarafından incelenmesine ve tarihsel dinamikleri üzerinde yeniden güçlendirilmesi gerekliliğine vurgu yapar.
- Dersim Kongresi, Dersim coğrafyasının yaşanılabilir bir bölge olarak yeniden inşa edilmesinin zorunluluğuna dikkat çeker. Bunun için ekonomik kalkınmayı ve yeniden yerleşmeyi teşvik edecek projeler hazırlayacak, çevre tahribatına karşı faaliyet yürütecek, uluslararası sözleşmeleri ve tecrübeleri değerlendirerek yerel idareler hakkında fikir geliştirecek komisyonlar oluşturulmasını karar altına alır.
- Dersim Kongresi, başta Sılo Qız olmak üzere kültürümüzün taşıyıcılarına özel şükranlarını sunar, onlarla dayanışma içinde olduğunu beyan eder.
Kongremiz, Dersim toplumunun olağanüstü koşullar ve ciddi tehditlerle karşıya karşıya bulunduğu gerçeğini bir an bile göz ardı etmeme zorunluluğuna dikkat çekerek, Dersimli her bireyin ağır sorumluluk altında olduğuna bir daha dikkat çekti. Kongremiz, Dersim’in geleceği için umutları yeşerten bir kıvılcım yakmıştır. Bütün Dersimlileri, Şimdi Dersimli Olmanın Zamanıdır! şiarıyla bu kıvılcıma sahip çıkmaya ve Dersim umudunu yeşertmeye çağırıyoruz.
Dersim Kongresi Meclisi
18 Kasım 2018
Frankfurt am Main (Almanya)
Dersim Kongresi Sözleşmesi
Giriş
Dersim toplumu bütün diğer toplumlar gibi son yüzyılda her açıdan çok büyük değişimler yaşadı. Dersim toplumundaki bu değişim ve başkalaşım, diğer pek çok topluma benzer normal bir gelişme ve ilerleme seyri izleyemedi. Sanayileşme ve kırdan kente doğru başlayan göç ve bu göçün yarattığı görece normal değişimleri dışta tutacak olursak farklı düzeylerdeki diğer bütün değişimler tümüyle egemen devletlerin/iktidarların ve yakınlarındaki daha güçlü toplumların her alanda uyguladıkları sistematik asimilasyon politikaları yoluyla gerçekleştirildi.
Dersim, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi boyunca hep “halledilmesi gereken” bir sorun, sökülüp atılması gereken bir “çıban” olarak görüldü. İtikat, dil, tarih, kültür, etnik mensubiyet ve her alanda bir asimilasyon sürecinin hedefi haline getirildi. Altmışlı yıllarda ve sonrasında Dersim coğrafyasında faaliyet gösteren siyasi yapılar ise Dersim toplumunun özgünlüğünü göremediler. Dersim toplumunun tarihini, etnik-kültürel kimliğini, dilini çevre halklarının tarihine, etnik-kültürel kimliklerine ve diline tabi kılarak ele aldılar. Yüzyıllar boyu inanç eksenine dayalı bir iç bütünsellik arz eden ve çevre toplumlarından tamamen farklı olan toplumsal değerleri önemsenmedi.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar, dönem dönem küçülerek de olsa Dersim, defakto otonom/özerk bir statüye sahip idi. Bunun iki boyutu ve kaynağı vardı. Birincisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun örgütlenme sisteminden, ikincisi de Dersim’in kendi kendini yönetme ve “kendini yönettirmeme” kararlılığı ve ısrarından besleniyordu. Bir devleti yoktu. Yazılı bir anayasası ve ceza yasaları yoktu. Seçilmiş politik temsilcileri de yoktu. Bütün bu kavram ve kategorilerden daha yalın, daha tabii, daha inandırıcı ve oldukça güçlü manevi bağları vardı. Bu bağları formüle eden ritüelleri ve sembolleri vardı. Kırmanciye İtikattı ve bunun “cem, cemat” sistemi bütünselliğine dayanan gerçek manada bir “toplumsal sözleşme”ye sahiplerdi. Dersimliler, Tertele/Soykırım günlerine kadar ısrarla bunu korumaya, yaşatmaya ve kendi kaderini kendileri belirlemeye çabalamışlardır. ’38 Soykırımı, Dersim’in anahtarını yitirdiği, iç hukukunun bozulduğu miladıdır. Sonraki yıllarda Dersimli, kendi adına söz söyleme hakkından men edilmiştir. Dersimliler olarak, toplumumuzun kendi adına karar vermesi, yerel ve uluslararası platformlarda temsilini sağlamak amacıyla Dersim Kongresi’ni gerçekleştirdik.
Dersim Kongresi’nin Amaçları:
-
- Dersim Kongresi, bir bütün olarak Dersim toplumunun temsiliyetini hedefler. Çağımızdaki her toplum gibi Dersim toplumu da kendi içinde değişik etnik, dilsel, inançsal, siyasal farklılıklar barındırır. Bu farklı toplumsal kesimlerin oluşturduğu her kuruluş/oluşum (siyasi partiler, inanç kurumları, sivil toplum örgütleri, mesleki birlikler vs.) Dersim Kongresi Sözleşmesi’ni kabul etmekle Dersim Kongresi’nin bileşenidir. Sivil bir oluşum olarak Dersim Kongresi hiçbir politik yapının ya da grubun denetiminde değildir.
- Dersim Kongresi, Dersim’i sadece bugünkü “Tunceli ili” sınırlarından ibaret görmez. Dersim Kongresi’nin temsil etmeyi öngördüğü coğrafya, defalarca sınırları değiştirilmesine rağmen tarihi Dersim’dir.
- Kendini Dersimli olarak gören ve Dersimli kimliğinde buluşan toplumsal grup ve bireyler Dersim Kongresi’nin sosyal tabanını oluşturur. Dersimlilik, kendisini etnik inançsal ve kültürel olarak farklı tanımlayan, Dersimli kimliği, bu kimlikle kendisini ifade eden sosyal kümelerin, etnik ve inanç kimliklerini asimile yoluyla potasında eriten bir üst kimlik değil, tam tersine, bunların Dersim coğrafyasında kendisini farklı tanımlamaya devam edebilmelerinin teminatıdır.
- Dersim Kongresi, Dersim’de konuşulan bütün dillerin özgürce kullanılmasını savunur. UNESCO tarafından kaybolma tehlikesi altında olan diller arasında sayılan Kırmancki/Dımılki/Zazaki’ye pozitif ayrımcılık uygulanmasını benimser.
- Dersim Kongresi, komşu halklarla karşılıklı saygı temelinde barış içinde yaşamaya özel önem verir, komşu halkların demokratik temsil kurumlarıyla birlikte çalışmak için çaba sarfeder. Bölge halkları arasında birbirini karşılıklı tanımaya ve hak eşitliğine dayalı ilişki geliştirir. Irkçılığa, milliyetçiliğe, dini bağnazlığa ve her türlü ayırımcılığa karşıdır.
- Dersim Kongresi, toplum yaşamını çağdaş seküler normlara göre şekillenmesini benimser.
- Dersim Kongresi, şiddeti ve savaşı ret eder. Dersim’in sorunlarını ve taleplerini uluslararası hukukun normları çerçevesinde gündeme getirmeyi ve çözüme ulaştırmayı esas alır. Dersim Meclis Girişimi’nin Zwingenberg Sonuç Bildirgesi’nde (19-20 Şubat 2016) Dersim’deki somut duruma ilişkin yaptığı aşağıdaki tespitin önemine vurgu yapar: “İçinde bulunduğumuz konjonktürde şiddetin her türlüsü, varlık yokluk meselesi ile cebelleşen, Dersim ve Dersimlilerin zararınadır. Dersim toplumu, kendisini kuşatan şiddet/savaş sarmalında boğulup yok edilme tehlikesi ile yüz yüzedir. Toplumumuzun daha fazla şiddet ve savaş ortamını kaldırabilecek mecali kalmamıştır. Bu nedenle silahlanmaya, şiddetin örgütlenmesine hayır diyor, başta Dersim ve bölgemiz olmak üzere çeşitli coğrafyalarda sürdürülen savaşların son bulmasını istiyoruz.”
- Dersimliler, Dersim coğrafyasına “Hardo Dewres” tanımlamasıyla “kutsallık” addederler. Dersim Kongresi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından devam ettirilen Dersim coğrafyasını Dersimlilerden arındırma, yaşanmaz bir bölge haline getirme politikasına karşı çıkar. Devlet tarafından gündeme getirilen baraj projelerini, doğaya ve onun bir parçası olan canlılara zarar verici metotlarla maden arama girişimlerini, orman yangınlarını vb. ekolojik tahribata neden olan ve tarihi doğal kültür mirasımızın yok edilmesini hedefleyen pratikleri kabul etmez. Dersim’in bütün yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları tarihi toplumsal ve doğal mirasımızın bir parçasıdır. Dünya kültürel mirasının da bir parçası olan Dersim coğrafyasının hiçbir gerekçeyle suistimal edilmesine müsamaha gösterilemez.
- Dersim’in yaşanılır bir bölge olarak yeniden inşası, bu inşa için zaruri olan ekonomik ve yerleşim projelerinin üretilmesi, hayata geçirilmesi için faaliyette bulunmak Dersim Kongresi’nin öncelikli görevleri arasındadır.
- Dersim toplumu, günümüzde bir nevi diaspora toplumu haline getirilmiştir. Türkiye ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağılmış Dersim kökenli nüfus, Dersim coğrafyasında yaşayan nüfustan kat be kat fazladır. Diasporada yaşayan yeni kuşak Dersimliler giderek köken ve kültürel mirasından koparak, içinde sosyalleştikleri hakim kültürel kimliklere adapte olmaktadırlar. Kökeninden ve kültüründen kopuş, Dersimliler arasındaki ruhi şekillenme ortaklığının bozulmasına, birkaç kuşak sonra da yok olmasına neden olacaktır. Dersim Kongresi, diasporadaki Dersim toplumunu, Dersim’in tarihi kolektif hafızasıyla buluşturmaya gayret ederek, Dersimlilerin “biz” olmasını sağlayacak bilincin gelişmesi için çalışmalar yürütür.
- Dersim Kongresi, başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere; kadın, çocuk, işçi, çevre, hayvan, iklim, vb. hakları önceleyen ve koruyan uluslararası sözleşmeleri kabul eder.
- Dersim Kongresi, ’38 Tertelesi’ni bir soykırım, 04 Mayıs gününü toplumsal yas günü olarak kabul eder.
Dersim Kongresi
17 Kasım 2018
Frankfurt am Main, Almanya