– Biz “Dersim’de binlerce günahsız insan öldürüldü” diyoruz…- Adamlar kalkıp “İyi ama Seyit Rıza da büyük bir haindi” diyorlar.
DERSİM’DE YEREL YÖNETİMLER (BELEDİYECİLİK) ÜZERİNE
“Yerel yönetim kuruluşları özgür halkların gerçek gücünü oluşturur, İlkokulların bilime katkısı ne ise yerel meclislerin de özgürlüğe katkısı odur…
Bir halk özgür bir yönetim kurabilir, ancak yerel yönetim olmadan özgürlüğün ruhuna sahip olamaz.”
(Alexis De Tocqueville)
Kuşkusuz Dersimlilerin özgür bir yerel yönetime çok daha ihtiyacı var. Bunun da yolu Dersimlilerin kendi geleceklerini kendi ellerine almaları; kendi hayatlarının içinden dışarıya bakmalarından geçer.
Bu şu anlama gelir:
Türkiye’de son yirmi yıllık süreç içinde derin devletin işlediği ve çoğu da henüz aydınlatılmamış cinayetlerin mahkeme süreçlerinde avukatlık yapan Avukat Erdal Doğan, sosyal medya ve basın üzerinden yaptığı açıklamada fiziki bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu ve can güvenliği sorunu yaşadığını açıkladı. Hrant Dink davası, Malatya Zirve Kitabevi’nde işlenen üç cinayet davalarının avukatlığını yaparken onlarca kez sözlü ve yazılı tehditlerle karşılaşmıştır. Son yaşadığı somut tehditten sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na durum hakkında bilgi vermiş ve koruma talebinde bulunmuştur. Erdal Doğan yirmi yıldır İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapmaktadır. Bütün bu tehditler ve can güvenliği endişesi ile mesleğini yapamayacak ve normal yaşam koşullarını sürdüremeyecek duruma gelmiştir.
Avukat Erdal Doğan, azınlık hakları konusunda duyarlı, insan hakları savunucusu bir hukukçu. 1937-38 Soykırımı’nda Dersim’de işlenen insanlığa karşı suçlar hakkında hukukçu olarak çalışmalarda bulunmuştur. Son dönemlerde bürosunun bulunduğu iş hanının girişindeki danışma görevlisinden, tanımadığı iki şüpheli şahsın, kendisi hakkında özel bilgiler sorduklarını ve bu tanımadığı kişilerin devletin paramiliter kadroları olduklarını söylemektedir.
Türkiye’de binlerce aydın yazar, akademisyen, gazeteci, sanatçı, politikacı ve avukat tehdit edilmekte, haklarında davalar açılmakta ve tutuklanmaktadır. Her geçen gün otoriterleşen iktidar aygıtları, demokratik hak ve özgürlükleri rafa kaldıran bir rejim haline gelmiştir. Bir korku toplumu yaratmak için devlet her türlü terör ve baskı yöntemlerini kullanmaktadır ve çok rahatlıkla insanların yaşam haklarını ortadan kaldırmaktadır.
Bu nedenlerden dolayı, bizler de Avukat Erdal Doğan’ın içinde bulunduğu bu durumdan kaygı duymaktayız. Onun can güvenliğinin sağlanması ve kişisel hak ve özgürlüklerin kullanması önündeki engellerin kaldırılması ve mesleğini yapabilmenin olağan koşullarının sağlanması gerekmektedir.
Bizler, Erdal Doğan’ın karşı karşıya bulunduğu bu durumdan dolayı ve onun can güvenliğini tehdit eden bu zorlu hayat koşullarından çıkması ve mesleğini yapabilmesi için ilgili Uluslararası İnsan Hakları Kuruluşlarını, parlamentoları, basın ve yayın kuruluşlarını, baroları ve kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz.
12 Ocak 2019
Dersim Kongresi Meclisi – Yürütme Kurulu
15 Kasım 1937 de Elazığ Buğday Meydan’ında asılan Seyit Rıza, Usenê Seydi, Aliyê Mırzê Sıli, Fındıq Ağa, Usenê Seyd Rızay, Ali Ağa, Hesenê İvraimê Qızi anısına Desim tarihi ve tarihi sürecle ilgili bir sunum düşünmüştük. Ben 1937 öncesini, H. Dursun ise 1937 ve sonrasını anlatacaktı. Olaylar tersinden geliştigi için bu sunumu yapamadık.
Bu ara yapmış olduğum araştırmalarda elde etmiş olduğum bazı bilgilerin, tartışmaya açık olmak kaydıyla, kendime saklamakla doğru olmuyacağını düşündügüm için, almış olduğum notları, kısacada olsa sizlerle paylaşmak istedim.
Bugünkü yazımda sizlerle Desim‘in tarihi sürecte almış olduğu isimlerini paylasacağım. Elde ettiğim veriler sonucu, bu corafyada hemem hemen tüm uygarlıklar gelmiş ve belli izler bırakmışlardır. Bu izler Sümer uygarlığına kadar uzanmaktadır. Bu süreç içinde hemen hemen her uygarlık bu bölgeye kendine uygun sekilde bir isim takmıştır. Ben bu çalışmada öğrendigim isimleri hem düsündürücü hem de ileriye yönelik daha çok araştırmak ve okumak sorumluluğuna kapıldım. Belki tekrarlamakta yarar olacaktır: Bu yazıda yorum ve düsüncelerimi değil, sadece tarihi sürecte bu bölgede olan biteni yalın haliyle ortaya koymak istedim.
Daiaini yörenin bilinen en eski adlarında olduğunu söyler.( F. Schrader Atlas de geographie Historique, Paris 1898)
Daranalis yüzyıllarca kullandığı anlasılmaktadır der ( Prof. Dr. W.M Ramsay. Anadolunun Tarihi Coğrafyası)
Derxene (Derksen) Tercan ilcesinide kapsayan bir kantonnun ismi olarak karsımıza çıkmaktadır. Hatta Strabonun (Coğrafya) sındaki bir dipnotolarak Tercanın ismi olarak vurgulanır. ( Geographi de Strabon C 2 Paris 1873)
Daranalis, adı bazı kaynaklarda Daranisse, olarak gecer. (Joseph Sandalgian Histojre documentair de I Armenie 1917)
Kimi yerli haritalarda göre (Daranalis) altına onun bir varyantı olarak (Daranalik) adıda eklenir. (Dr. Hüseyin dağtekin Genel tarih Atlası hrt. 38)
İ.Ö 400 yılına kadar Pers kralı Dara’ya karşı isyanlar sürer. Dara Dersim bölgesinide feth eder. Tuncelinin Daranalis adıyla anılması, Dara ile iliskili olabilir. ( Bilal Aksoy Tarihsel degişim sürecinde Tunceli sh.69)
Hattiler döneminde ( M.Ö III. bin) bu bölgeye İsuwa (Asuwa) olarak adlandırılar
Hititler ise Zuhma derler.
Asurlar ( M.Ö II binyılında) Kısmi Elazığ bölgesini içine alan , Dersim bölgesine Sophene derler. „Bir Asur bilimci olan Prof. Bedrich Hrozny bu dilin Hind-Avrupa dili olduğunu…. Hititçe’den eskiye dayandığını….Hind-Avrupa kökenli başka bir dilin Luwice’nin varlığı bilinmektedir. Anadoluda başta Hititler olmak üzere bir çok kavmi etkiliyen Luwilerin İ.Ö III bin yılında bu topraklarda yasadığını…‘‘ (Bilge Umar Türkiye Halkının ilk Çağ tarihi c 1 sh 38)
Urartular( M.Ö 900-600 yy) Dersim ve Elazığ yörelerine Supani diyorlar. Palin kalesi Urartular döneminden kalmaktadır. Bu kaleye Selcuklar Bağım derler. Bizanslılar Bagin (Baghin) olarak değiştirirler. Urartu Kralları bu bölgeye de EN.NAM adını vererek Valiler atamıştır. (Oktay Belli Urartular A.U C 1. sh. 145. 156. 185.)
Partheniya Bu isim ise Dersim’de çok uzun yıllar yaşatıldı. Hepahisto, Hezidos, Homeros, Herodot, Strabon, Dersim’i Parteniya olarak dinlendirmişlerdir. ( Turabi Saltuk Zaman döngüsünde Dersim sh.22)
Eski çağlardan beri farklı kavin ve boyların istilalarına uğrayan Tunceli hevalisi VIII yy da adından söz ettiren Mamikon boyunun etkiligindeydi. Tuncelinin eski adlarından biri olup, halk arasında halen kullanılan ‚‘Mameki‘ adının ‚Mamikon‘ ya da ‚‘Mamikonyan’lılar ile iliski oldukları sanılmaktadır. (Bilal Aksoy a.e sh.107)
Dersim isminin Derksen ( Der xene) isimleriyle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Fars kültüründen etkilenerek Dersim’e dönüsüldügü düsünülmektedir.
Osmanlı verileri incelendiginde Dirsimli, (Dirsimlü) Disim, Disimli, (Disimlü) adlandırılmasına rastlanmaktadır. (Dersiam)
Arthur Ungnad’a göre Tunceli ve cevresi İ.Ö 2200 lerde Subartu’lar Ülkesiydi. Murat Nehrin en eski adıda Subartulardan kalmadır der.
Kalan etimolojik kökeni ‚ <<kal>> farscadaki çoğul eki ‚ <<an>> eklenmektedir. Birileri bunun Moğolların çin dilinde aldıklarını söylese bile bu yinede dil birligini sağlamıyor.
Kal <<gal>> veya <<Khal>> Sümercede Kuvetli anlamı, Dersim bölgesinde ise yaşlı İnsanlar için kulanılmaktadır.
<<Kalu>> Sümerce sözü dinlenen yaşlı insanlar için kulanılır.
Ve Tunceli herkesin bildigi bir isim << Tunc- eli>> iki kelimeden oluşur. Sizlerin üstünde her zaman Tunc elim vardır manasını tasır.
Asıl önemli olan, tarihi sürecte bütün tarihi uygarlıkların istılasına uğramış, en çokta Pers Kültür hegomanyası altında kalmış, kültürel olarak kendini halen Anadolu topraklarından, has özeliklerini korumuş. Katliamlar, zulümler ve yenilgilere rağmen tekrardan ve tekrardan ayağa kalkıp kendi farkındalığı üzerinden yol yürümesi, kendi iç dinmiklerinden veya tutculuğundan fazla başka bir seyim olması gerekir. Burada dikkatle incelenmesi gereken konu, bu toplumum, nasıl oluyor ki,kendi öz ekseninde halen varlığını sürdürüyor olmasıdır. Bu sadece inanc eksenli ve toplumsal dinamiklerin homojenligi üzerinden ifade edilemiyecegi nin, daha degişik etkenlerin var olması gerektiği düşüncesindeyim.
30.11.18
Zazaki – Türkçe
Qeseykerdena Kongra Dêsımi, 16-18.11.2018, Frankfurt am Main.
Video: https://youtu.be/fteIXJuObrE
Gelê xweng u bırezê me ye delal, nas u dostê me ye hêja hun xêr hatın.
Liebe Gäste ich heiße Sie/Euch im Namen der Zentralrat der Dersimer willkommen und begrüße Sie/Euch alle sehr herzlich.
Mave xêr qomê Dêsımi,
Mave xêr nas u dostê Dêsımi,
şıma xêr amê! Rınd ke estê, rınd ke amê.
Şıma hondê raa duri gureta xo çım, gınê rau ra amê. Amê ke neçariya hometa marê derman bê; zon, kultur, itıqat u welatê ma Dêsımi rê wair veciyê, tenga homete werte ra wedardaene rê çıla bê, roşt bê.
Guman kena ke no emegê şıma, ra u rêça eraxoamaena Dêsımıca rê bıbo çığır. Çığır bo ke endi kes toz meerzo rêça xo, kes eslê xo inkar mekero, bılbılê zonê xo bo, wairê war u wêrtê xo bo.
Çı rınd ke, ma pêro pia ewro ebe Kongra Dêsımi xorê wairêni kenime,
wairêni re welatê xo kenime.
Çı rınd ke, wairê heqa xo vecime, waşten u watenenê xo anime ra zon.
Bızanê ke ma ita teyna nime. Ne ke şarê Dêsımi, têde isanê ke wairê heq u huquqiyê ewro fêl u roê xora lewê ma derê, lewê u zerrê na Kongra Dêsimi derê.
Kar u lecê Kongra Dêsımi ma u dina alemi rê xêr bo. Xızır daim car u indadê made bıreso.
Qomê Dêsımi, Kongra Dêsımi waşten u itaciya qomê Dêsımi ra veciye werte.
Berê pêro pia, ma, namê xora, seba xora, seba welatê xora, seba hardê dewreşi ra, seba ewlad u tewladê xora, seba çel u çukê xora thalê xuyê kori bıçarnime, ebe na Kongra gırê kori bıqurfnime, game raveri berzime. Ma ke pêro pia bıwazime, bilganê xo jü kerime, çiyo ke nêbeno, nêmaneno.
Kongra Dêsımi ebe dest u pa, fêl u emelê pil u qıc be cêni u cüamerdi ra, qom u qebili ra ama huzbar. Coka ke, weşiye u tarixê qomê made, gamê de hewl u gırsa.
Eşq bo şımarê, şıma rê eşq bo ke, şıma wair u şahadê na roc u na satê.
Kongra Dêsımi wa qom u hardê marê, qomanê Anadoliye u Mezopotamya rê, dina u dare rê, xêr u xeratiye, weşiye u haştiye biaro.
Ma çı wazenime?
Ma,
huquq u qanun de têdustiye,
heqa xuya isani u isantiye,
heqa xuya kamiyê u xoseriye,
heqa zagon u kulturê xo,
heqa zonanê xo wazenime.
Dêsım, Hardo Dewrêş de zaf zoni qesey bene. Hama, ma zanime ke wertê ni zonanê made Kırmancki/Zazaki hedê vindibiyaene dero. Coka ma gereke gıraniya xo bıdêrime Kırmancki/Zazaki ser. Naê wa u bıraê maê Kırdaşi/Khurmanci marê zede nêvinenê. Ê ki zanenê ke Kirdaşki/Khurmanci de devadev 70ê qanalê Televizyoni estê. Ê ki zanenê ke Khurmanci 4-5 dugela de qesey beno, zonê mektebo.
Hama Kırmancki/Zazaki tık u teyna Dêsım de qesey beno. Eke welatê xora qurifiya pay ra mendena xo, ajo newe resnaena xo bena çetın. No zono delal, zonê Xızıri beno vindi şono.
Qomo delal,
Dêsımi rê serfiraziye u xoseriye,
Tırkiya rê demokrasi u hukuk wazenime.
Bê xoseriya jü be jü isani,
bê xoseriya jü be jü qomi
Bê xoseriya jü be jü itıqati,
Bê xosriya jü be jü zoni
dina nêbena xoser.
Ma haştiye wazenime, xorê;
ma haştiye wazenime, welate xorê, harde xorê.
Ma haştiye wazenime, her kok u bınge ra têde qomunê Anadoliye u Mezopotamya rê.
Ma haştiye wazenime, dina u alemi rê…
Hardê dina serro ne waxtê de, ne ki caê de herb u perodaiş u çheka nêwazenime.
İlam ke hardê zereweşiyê, Hardê Dêsımi sero qe nêwazenime. Dêsım u Dêsımıca de endi ne fırre, ne ki teqate menda.
İta ra veng danime. İlam ke vengê dezge u örgüte ke cebr u zor xorê bınge cênê, veng re ina kenime. Vanime, bêrê ma ebe qeyde u usılê haştiye u zerrewesiye ra Dêsımi rêyna şên kerime.
Hazır u nazırê qedırgırani,
Bızanê ke, ma koti bime Dêsım ocaro, çıke o zerrrê madero.
Xovira mekerê ke ita, na salone de zerriya Dêsımi erzena…
Weş bo Dêsım.
Weş bo Kongra Dêsımi.
Dersim Kongresi Açılış Konuşması, 16-18.11.2018, Frankıfurt am Main
Merhaba canlar.
Sizleri, Almanya’nın Frankfurt şehrinde, bir çoğunuza aşina olan bu salonda, Dersim kamillerinin sabah güneşine yüzlerini dönerek secde ederken dile getirdikleri şu minnet ile selamlamak istiyorum:
“Ey kutsal Güneş
İlkin cana ve tene
Bacı ile kardeşe
Amca, dayı ve yeğene
Ağaca, taşa, toprağa
Yabandaki kurda, kuşa
Kapı komşuya
Hayırlı bir kapı aç
Bizi de onların hatırına bağışla…”
Bizi de Dersim uğruna verilen emeklerin yüzü, suyu hürmetine bağışlasın.
Dostlar,
Dersim Meclisi ve Dersim Kongresi hakkında söze başlamadan önce, konumuzla alakalı olduğu için size kısaca, bizi oraya götüren süreçten söz etmek istiyorum.
Kiminizin bildiği gibi Dersim Dernekleri Federasyonu FDG içinde uzunca bir zamana mal olan olumsuz gelişmeler oldu ve FDG içinde bölünmeye yol açtı. Çokça emekle kurulan ve Dersim’e yönelik iyi işler yapan bu kurumumuzdaki bölünmeyi gidermek amacıyla bir heyet kurulması kararlaştırıldı. Epey bir zaman alan ve maalesef istenilen sonuca varamayan heyet çalışmaları sonrası, oluşan potansiyeli değerlendirmek, Dersim’e nasıl daha iyi katkımız olur; Dersimlileri tüm farklılıklarına rağmen nasıl bir araya getirebiliriz sorularına cevap olmak için çalışmanın boyutu değiştirildi. Ve geniş kapsamlı bir toplantı organize edilmesi kararlaştırıldı. Akabinde 19-21 Şubat 2016 tarihleri arasında Almanya’nın Zwingenberg kasabasında Dersim Meclis Girişimi’nin ilk toplantısı organize edilerek ilk adım da atıldı. O günden bugüne yaklaşık üç yıl geçti. Verilen her çaba ile çalışma olgunlaşarak kongre aşamasına geldi.
Huzurunuzda ilk adımın atıldığı andan bugüne, Dersim Meclisi ve onun hazırlamış olduğu Dersim Kongresine, emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür etmek istiyoruz.
Değerli canlar,
’38 Soykırımı, 1994 köy yakmaları, göçe zorlama, yerleşim birimlerimizin demografisini değiştirme, baraj yapma, siyanür ile altın arama, ormanlarımızı yakma gibi fiziksel soykırımın yanısıra yatılı okulları açıp dillerimizi unutturma, Raa Heq İnancı’nı yasaklama, onu asimile etme amacıyla da zihinsel soykırım uygulandı, programlı bu vahşet hala sürmektedir.
Bildiğiniz gibi son yıllarda Türkiye ve Dersim’de baskı ve sindirme politikalarından dolayı neredeyse kimse bir şey yapamaz duruma gelmiştir. Bu nedenle yurtdışında yapılan çalışmalar daha da önem kazanmaktadır. Orada yaşayanların gözü, kulağı bizlerdedir. Bunu dikkate almamız gerekiyor.
Canlar,
Dersim denilince akla ilk gelen sanırım siyasettir ve siyasi mücadeledir. Dersimliler hemen hemen her örgütün ya kurucuları ya da taşıyıcılarıdır. Bu durumun garipsenecek bir yanı yoktur. Objektif gerçekliğin ta kendisidir.
Durum böyle olmakla beraber biz, kendimizi var eden gerçekliği göremedik. Kendimizi var eden değerlerimize yeterince sahip çıkamadık. Hep bir başkası olduk, kendimiz olmayı bir türlü beceremedik. Bundan dolayı varlığımızın sebebi olan değerlerimize zaman zaman zararlar da verdik. Yani dil, kültür, inanç ve kimlik gibi Dersimi Dersim yapan değerlerden epeyce uzaklaştık. Tarihi Dersim coğrafyasını devletin bize dayattığı şekli ile Mamekiye/Tunceli içine hapsettik ve ’37-38’de uygulanan soykırıma karşı yapılan meşru müdafaayı “isyan” olarak lanse ettik.
Oysa ki tarihi Dersim coğrafyasını Cumhuriyet ideologları dahi “Kabuk Dersim, et Dersim, çekirdek Dersim” olarak görebilmişlerdir. Bir yandan Koçgirili Alişer Efendi’nin şiirlerini, öte taraftan Vartolu Dewrêş Baba’nın yanık ezgisi “Mı va, hewri veciyay hewrê siay, diyarê Dêsımi sero bı vılay“ı içselleştirebilseydik tarihi Dersim coğrafyasının ruhi birlikteliğini yakalayabilme şansımız da olabilirdi.
Buna rağmen Dersimlilik bilincini bir çeşit unutmadık, unutturmadık. Eksik ve yanlışlarımıza rağmen, Dersim davasını sürdürdük. Kalbimiz hep Dersim’den yana attı.
Dersimliler olarak bizi etkileyen, kendisine endekslediğimiz, yaşamımızda hayati önem taşıyan meselelerden birisi elbette de Dersim fikriyatıdır, Dersim davasıdır.
Çoğumuz, 38 anlatılarıyla büyüdüğümüz için, tedavisi zor travmalar yaşadık.
Bütün bunlar göz önün alındığında, Dersim davasının bizim açımızdan neden hayati önem taşıdığı rahatça anlaşılır.
Durum böyle olunca mücadele de kaçınılmaz olur. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra birçok Dersimli de yurtdışına çıktı. Yurtdışında ilk zamanlar dil kültür, daha sonraları inanç ve kimlik ağırlıklı çalışmalar yapıldı.
On yıllardır bu dava uğruna mücadele verilmektedir. Geride bırakılan bu mücadele süreci içerisinde karşılaştığımız en büyük sorun Dersim’in temsiliyet sorunudur. Neden Dersim Meclisi, neden Dersim Kongresi sorusunun cevabı tam da bu temsiliyet sorununda yatmaktadır.
Meclis bağlamında yürütülen çalışmalarda önemli düşünce farklılıklarının olduğunu tespit etmemize rağmen, Dersim toplumunun kimlik tanımlaması, kendisini çevreleyen komşulardan farklı bir etnik-kültürel özellik gösterdiği, coğrafyası, tarihi, yaşam felsefesi, dili, inancı, kutsiyetleri ve bunların bileşeni olan kültürü ile özgün bir toplum olduğu gerçeği birlikte çalışmamızın zeminini oluşturdu.
Evet, 1980’li yıllardan bu yana Kürt, Kırmanc/Zaza eksenli çalışmalar yapan dergi, kültür çevreleri, siyasi örgütlenmeler, federasyonlar oldu ve bazılarının çalışmaları hala devam ediyor. Fakat temsiliyet anlamında meşruluğu tartışma götürmeyecek Dersimi bir yapılanma maalesef olmadı. Bahsi geçen çalışmalar ya Kürtçülük ya Kırmanciyecilik ya Zazaistancılık ya da Merkez Dersim’i baz alan, tarihi Dersim coğrafyasının bütünlüğünden yoksun, ya da siyasi formatı Dersim’i kapsamaktan uzak çalışmalardı.
Dersim Fikriyatı’nın Temel kriteri Dersimliliktir; tarihi Dersim coğrafyası temel alınarak, bu coğrafya üzerindeki tüm kimliklerin kabullenilmesidir. Üzerinde konsensüs sağlanabilecek olan asgari müştereklerdir.
Nedir bu asgari müşterekler?
Bunları tarihi Dersim coğrafyasının korunması, Dersim’in dilleri, inancı, kimliği ve kültürü olarak sıralayabiliriz.
Dersim Meclisi ve Dersim Kongresi çalışması sürecinde şu sorularla karşılaştık:
- Neden Dersim Meclisi’ne gerek duyuyorsunuz?
- Dersim Meclis’i, bugüne kadar kurulmuş yapılanmalardan farklı ne yapacak?
- Dersim Kongresi toplamanın şartları var mı?
- Nasıl kendinizde meclis, ya da kongre kurma hakkını görüyorsunuz?
Bu sorular ve meclis çalışmasını gereksiz görme duruşu esas olarak kendisini sol, devrimci olarak tanımlayan çevrelerden geliyor. Kendisini Dersim’in kahyası olarak gören birkaç kişi ise, Dersimli kurum ve şahıslar arasındaki her çelişkiyi ve farklılığı da kullanarak, başından beri bu çalışmaya milis torunları, örgütlüler, karanlık kişiler babında düşmanca bir tutum içine girdi. Özellikle sosyal medyada iğrenç bir saldır kampanyası yürüten bu şahısların sayısı bir elin beş parmağını geçmez.
Evet, neden bir Dersim Kongresi?
- Dersim’in farklılığı gerçeğini aslında her siyasi ideolojik akım şu ya da bu şekilde kabul eder. Örneğin, Kürt Hareketi, sol cephe, (iktidar, muhalefet uyum içinde Dersim’i koparılıp atılması gereken bir çıban olarak görmekle beraber) devlet cephesi…
- Her kesim, bu farklılığı kendi “bütününün parçası”, genel programlarının hizmetinde, ona bağlı ele alınması gereken bir sorun olarak görür.
Dersim Meclis’i ve Dersim Kongresi, toplumun sosyolojik, sosyo-psikolojik ve politik-ideolojik parçalanmışlığını dikkate alarak, Dersimli aidiyet duygusunda bir rönesans, yeniden canlanma zorunluluğuna dikkat çeker.
Başka halklar gibi Dersimlilerin de kendisi olmaya, kendisini kendi kurumları aracılığıyla temsil etmeye, kendi BÜTÜNÜ ekseninden dünyaya kendi penceresinden bakmaya hakkı ve ihtiyacı vardır.
Canlar,
- Var olan ideolojik yapılanmaların güçleri tek başına toplumsal meseleleri çözmeye yetmez.
- Mesailerinin ağırlığı çözüm üretmeye yönelik değil, birbirini yerme ağırlıklıdır.
- Dersim tarihine ve Dersim sorunun geneline siyasi-ideolojik programlarına kullanacakları malzeme tedarik etme perspektifinden bakıyorlar. Dersim sorununu, kendi “bütünün” hizmetinde, her an bu bütüne feda edilebilecek bir alt kategori unsuru olarak görürler. Dersim gerektiğinde “bütüne” feda edilebilir.
Dersim Meclis’i/Dersim Kongresi’nin “Bütünü” Dersim’dir, Dersim meselesidir.
Bu bütün sağdan sola bir yelpazeyi içinde barındırır.
Tüm kimliklere eşit mesafede durarak Dersimlilik bilinci ve aidiyetini yeniden yeşertmeyi amaçlar.
Sonuç olarak:
Dersim Sorunu her Dersimlinin, hatta etnik kökeninden bağımsız olarak her Alevi’nin bireysel sorunudur. Negatif süreci, tersine çevirmek için her Dersimli birey sorumluluk üstlenmek zorundadır.
Dersimlilerin bugüne kadar Kongre ya da Meclis oluşturma gibi deneyleri olamamıştır.
“Mıslet/Meclis oluşturma ve Kongre toplama çalışmaları Dersimliler için bir ilktir. Mevcut durumda kullanabileceğimiz tarihi ve toplumsal bir tecrübemiz yoktur. Bir nevi el yordamıyla yol alıyoruz. Dinliyoruz, fikir beyan ediyoruz, tartışıyoruz, bazen birbirimizi de kırıyoruz. Fakat birey olarak kendimize dönebiliyor ve özümüzü dara çekebiliyoruz. Ancak bu şekilde her CANımızı kapsayabilecek ortak iradeyi bulabiliyoruz. Gelişmenin ancak çelişkilerle cebelleşme yoluyla olabileceğinin farkındayız. Dersim’in ve Dersimli toplumun içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve siyasal durumun, yani mevcut şartların her yönüyle aleyhimize olduğunun farkındayız. Ve yine mevcut olanın sınırlarını aşma cüretini gösteremeden, mevcut olanı dönüştürmek ve onun ilerisinde bir gelişme sağlamanın da mümkün olmadığının bilincindeyiz.
Dersim Meclisi ve Dersim Kongresi çalışmaları, senaryosu önceden yazılmış, defalarca provası yapılmış bir sahne oyunu değildir. Dolayısıyla bu çalışmanın inişli çıkışlı olması, arzu edilmeyen adımların atılması, yanlışların yapılması gayet anlaşılır bir durumdur. Dersimli bireylerin birbiriyle geçimsizliği ortak karakteristik özellikleridir. Buna rağmen farklı düşünen ve hareket eden insanları bir arada tutma becerisini göstermeliyiz, içselleştirmeliyiz.
Canlar,
«Şimdi Dersimli olma zamanı» şiarıyla hepinizi tekrar yürekten selamlıyor ve kongrenin başarılı geçmesi diliyorum.
Cümlemize kolay gelsin.
17.11.2018
Hasan Dursun
Dersim Kongresi Başarıyla Sonuçlandı!
(Sonuç Bildirgesi ve Kongre Sözleşmesi’ni yayınlıyoruz.)
16-18 Kasım tarihleri arasında Almanya’nın Frankfurt am Main şehrinde, Dersim, Türkiye metropolleri ve Avrupa’nın değişik ülkelerinden gelen çok sayıda katılımcıyla gerçekleştirilen Dersim Kongresi başarıyla sonuçlandı. 51 kişilik Dersim Kongresi Meclisi’ni seçen katılımcılar, Dersim için tarihi bir adım atmanın haklı gururunu yaşadılar.
Dersim Meclisi’nin (Mısletê Dêsımi) ev sahipliğinde yapılan Kongremiz, 15 Kasım 1937’de Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Dersim ileri gelenlerini (ağlerê Dêsımi) anma programı ile açıldı.
Bir yılı aşkın bir süredir tartışmaya açılmış olan Dersim Kongresi Sözleşme Taslağı kongreye sunuldu. Oldukça verimli ve öğretici tartışmalardan sonra, yapılan değişikliklerle birlikte katılımcıların onayına sunulan taslak, Dersim Kongresi Sözleşmesi olarak kabul edildi.
Çok sayıda kurumun ve kişinin mesajlarıyla selamladığı ve destek verdiği kongremizde, akademi ve bilim dünyasından insanlar ve katılımcılar Dersim’in temel sorunlarına ilişkin sunumlar yaptı.
Kongreye sunulan karar tasarıları tartışıldı ve bir kısmını aşağıya aktaracağımız önemli kararlar alındı.
- Dersim Kongresi, ‘38 Tertelesi’ni soykırım olarak, 04 Mayıs gününü de toplumsal yas günü olarak kabul eder. Kongre Meclisini, Dersim Soykırımı’nı başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası platformlara taşımakla görevlendirir. Kongre Meclisi’ne, Türkiye Cumhuriyeti devletini, uluslararası sözleşmelerden doğan görev ve sorumluluklarını kabul edip yerine getirmesi için bütün Dersimli kurumlarla birlikte çalışmasını telkin eder.
- Dersim Kongresi, UNESCO’nun yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan diller arasında saydığı Kırmancki/Dımılki/Zazaki dilinin korunması için özel bir çaba sarf edilmesi gerekliliğine dikkat çeker. Bu alanda çalışma yürüten akademisyen ve kurumlarla birlikte hareket edilmesini önerir.
- Kongremiz, Dersim İtikatı’na yönelen her türlü asimilasyoncu ve misyoncu çabayı mahküm eder. Dersim İtikatı’nın özgüllüğü temel alınarak yol önderleri tarafından incelenmesine ve tarihsel dinamikleri üzerinde yeniden güçlendirilmesi gerekliliğine vurgu yapar.
- Dersim Kongresi, Dersim coğrafyasının yaşanılabilir bir bölge olarak yeniden inşa edilmesinin zorunluluğuna dikkat çeker. Bunun için ekonomik kalkınmayı ve yeniden yerleşmeyi teşvik edecek projeler hazırlayacak, çevre tahribatına karşı faaliyet yürütecek, uluslararası sözleşmeleri ve tecrübeleri değerlendirerek yerel idareler hakkında fikir geliştirecek komisyonlar oluşturulmasını karar altına alır.
- Dersim Kongresi, başta Sılo Qız olmak üzere kültürümüzün taşıyıcılarına özel şükranlarını sunar, onlarla dayanışma içinde olduğunu beyan eder.
Kongremiz, Dersim toplumunun olağanüstü koşullar ve ciddi tehditlerle karşıya karşıya bulunduğu gerçeğini bir an bile göz ardı etmeme zorunluluğuna dikkat çekerek, Dersimli her bireyin ağır sorumluluk altında olduğuna bir daha dikkat çekti. Kongremiz, Dersim’in geleceği için umutları yeşerten bir kıvılcım yakmıştır. Bütün Dersimlileri, Şimdi Dersimli Olmanın Zamanıdır! şiarıyla bu kıvılcıma sahip çıkmaya ve Dersim umudunu yeşertmeye çağırıyoruz.
Dersim Kongresi Meclisi
18 Kasım 2018
Frankfurt am Main (Almanya)
Dersim Kongresi Sözleşmesi
Giriş
Dersim toplumu bütün diğer toplumlar gibi son yüzyılda her açıdan çok büyük değişimler yaşadı. Dersim toplumundaki bu değişim ve başkalaşım, diğer pek çok topluma benzer normal bir gelişme ve ilerleme seyri izleyemedi. Sanayileşme ve kırdan kente doğru başlayan göç ve bu göçün yarattığı görece normal değişimleri dışta tutacak olursak farklı düzeylerdeki diğer bütün değişimler tümüyle egemen devletlerin/iktidarların ve yakınlarındaki daha güçlü toplumların her alanda uyguladıkları sistematik asimilasyon politikaları yoluyla gerçekleştirildi.
Dersim, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi boyunca hep “halledilmesi gereken” bir sorun, sökülüp atılması gereken bir “çıban” olarak görüldü. İtikat, dil, tarih, kültür, etnik mensubiyet ve her alanda bir asimilasyon sürecinin hedefi haline getirildi. Altmışlı yıllarda ve sonrasında Dersim coğrafyasında faaliyet gösteren siyasi yapılar ise Dersim toplumunun özgünlüğünü göremediler. Dersim toplumunun tarihini, etnik-kültürel kimliğini, dilini çevre halklarının tarihine, etnik-kültürel kimliklerine ve diline tabi kılarak ele aldılar. Yüzyıllar boyu inanç eksenine dayalı bir iç bütünsellik arz eden ve çevre toplumlarından tamamen farklı olan toplumsal değerleri önemsenmedi.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar, dönem dönem küçülerek de olsa Dersim, defakto otonom/özerk bir statüye sahip idi. Bunun iki boyutu ve kaynağı vardı. Birincisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun örgütlenme sisteminden, ikincisi de Dersim’in kendi kendini yönetme ve “kendini yönettirmeme” kararlılığı ve ısrarından besleniyordu. Bir devleti yoktu. Yazılı bir anayasası ve ceza yasaları yoktu. Seçilmiş politik temsilcileri de yoktu. Bütün bu kavram ve kategorilerden daha yalın, daha tabii, daha inandırıcı ve oldukça güçlü manevi bağları vardı. Bu bağları formüle eden ritüelleri ve sembolleri vardı. Kırmanciye İtikattı ve bunun “cem, cemat” sistemi bütünselliğine dayanan gerçek manada bir “toplumsal sözleşme”ye sahiplerdi. Dersimliler, Tertele/Soykırım günlerine kadar ısrarla bunu korumaya, yaşatmaya ve kendi kaderini kendileri belirlemeye çabalamışlardır. ’38 Soykırımı, Dersim’in anahtarını yitirdiği, iç hukukunun bozulduğu miladıdır. Sonraki yıllarda Dersimli, kendi adına söz söyleme hakkından men edilmiştir. Dersimliler olarak, toplumumuzun kendi adına karar vermesi, yerel ve uluslararası platformlarda temsilini sağlamak amacıyla Dersim Kongresi’ni gerçekleştirdik.
Dersim Kongresi’nin Amaçları:
-
- Dersim Kongresi, bir bütün olarak Dersim toplumunun temsiliyetini hedefler. Çağımızdaki her toplum gibi Dersim toplumu da kendi içinde değişik etnik, dilsel, inançsal, siyasal farklılıklar barındırır. Bu farklı toplumsal kesimlerin oluşturduğu her kuruluş/oluşum (siyasi partiler, inanç kurumları, sivil toplum örgütleri, mesleki birlikler vs.) Dersim Kongresi Sözleşmesi’ni kabul etmekle Dersim Kongresi’nin bileşenidir. Sivil bir oluşum olarak Dersim Kongresi hiçbir politik yapının ya da grubun denetiminde değildir.
- Dersim Kongresi, Dersim’i sadece bugünkü “Tunceli ili” sınırlarından ibaret görmez. Dersim Kongresi’nin temsil etmeyi öngördüğü coğrafya, defalarca sınırları değiştirilmesine rağmen tarihi Dersim’dir.
- Kendini Dersimli olarak gören ve Dersimli kimliğinde buluşan toplumsal grup ve bireyler Dersim Kongresi’nin sosyal tabanını oluşturur. Dersimlilik, kendisini etnik inançsal ve kültürel olarak farklı tanımlayan, Dersimli kimliği, bu kimlikle kendisini ifade eden sosyal kümelerin, etnik ve inanç kimliklerini asimile yoluyla potasında eriten bir üst kimlik değil, tam tersine, bunların Dersim coğrafyasında kendisini farklı tanımlamaya devam edebilmelerinin teminatıdır.
- Dersim Kongresi, Dersim’de konuşulan bütün dillerin özgürce kullanılmasını savunur. UNESCO tarafından kaybolma tehlikesi altında olan diller arasında sayılan Kırmancki/Dımılki/Zazaki’ye pozitif ayrımcılık uygulanmasını benimser.
- Dersim Kongresi, komşu halklarla karşılıklı saygı temelinde barış içinde yaşamaya özel önem verir, komşu halkların demokratik temsil kurumlarıyla birlikte çalışmak için çaba sarfeder. Bölge halkları arasında birbirini karşılıklı tanımaya ve hak eşitliğine dayalı ilişki geliştirir. Irkçılığa, milliyetçiliğe, dini bağnazlığa ve her türlü ayırımcılığa karşıdır.
- Dersim Kongresi, toplum yaşamını çağdaş seküler normlara göre şekillenmesini benimser.
- Dersim Kongresi, şiddeti ve savaşı ret eder. Dersim’in sorunlarını ve taleplerini uluslararası hukukun normları çerçevesinde gündeme getirmeyi ve çözüme ulaştırmayı esas alır. Dersim Meclis Girişimi’nin Zwingenberg Sonuç Bildirgesi’nde (19-20 Şubat 2016) Dersim’deki somut duruma ilişkin yaptığı aşağıdaki tespitin önemine vurgu yapar: “İçinde bulunduğumuz konjonktürde şiddetin her türlüsü, varlık yokluk meselesi ile cebelleşen, Dersim ve Dersimlilerin zararınadır. Dersim toplumu, kendisini kuşatan şiddet/savaş sarmalında boğulup yok edilme tehlikesi ile yüz yüzedir. Toplumumuzun daha fazla şiddet ve savaş ortamını kaldırabilecek mecali kalmamıştır. Bu nedenle silahlanmaya, şiddetin örgütlenmesine hayır diyor, başta Dersim ve bölgemiz olmak üzere çeşitli coğrafyalarda sürdürülen savaşların son bulmasını istiyoruz.”
- Dersimliler, Dersim coğrafyasına “Hardo Dewres” tanımlamasıyla “kutsallık” addederler. Dersim Kongresi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından devam ettirilen Dersim coğrafyasını Dersimlilerden arındırma, yaşanmaz bir bölge haline getirme politikasına karşı çıkar. Devlet tarafından gündeme getirilen baraj projelerini, doğaya ve onun bir parçası olan canlılara zarar verici metotlarla maden arama girişimlerini, orman yangınlarını vb. ekolojik tahribata neden olan ve tarihi doğal kültür mirasımızın yok edilmesini hedefleyen pratikleri kabul etmez. Dersim’in bütün yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları tarihi toplumsal ve doğal mirasımızın bir parçasıdır. Dünya kültürel mirasının da bir parçası olan Dersim coğrafyasının hiçbir gerekçeyle suistimal edilmesine müsamaha gösterilemez.
- Dersim’in yaşanılır bir bölge olarak yeniden inşası, bu inşa için zaruri olan ekonomik ve yerleşim projelerinin üretilmesi, hayata geçirilmesi için faaliyette bulunmak Dersim Kongresi’nin öncelikli görevleri arasındadır.
- Dersim toplumu, günümüzde bir nevi diaspora toplumu haline getirilmiştir. Türkiye ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağılmış Dersim kökenli nüfus, Dersim coğrafyasında yaşayan nüfustan kat be kat fazladır. Diasporada yaşayan yeni kuşak Dersimliler giderek köken ve kültürel mirasından koparak, içinde sosyalleştikleri hakim kültürel kimliklere adapte olmaktadırlar. Kökeninden ve kültüründen kopuş, Dersimliler arasındaki ruhi şekillenme ortaklığının bozulmasına, birkaç kuşak sonra da yok olmasına neden olacaktır. Dersim Kongresi, diasporadaki Dersim toplumunu, Dersim’in tarihi kolektif hafızasıyla buluşturmaya gayret ederek, Dersimlilerin “biz” olmasını sağlayacak bilincin gelişmesi için çalışmalar yürütür.
- Dersim Kongresi, başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere; kadın, çocuk, işçi, çevre, hayvan, iklim, vb. hakları önceleyen ve koruyan uluslararası sözleşmeleri kabul eder.
- Dersim Kongresi, ’38 Tertelesi’ni bir soykırım, 04 Mayıs gününü toplumsal yas günü olarak kabul eder.
Dersim Kongresi
17 Kasım 2018
Frankfurt am Main, Almanya
Türkiye sınırları içinde yer alan 82 bin nüfuslu Dersim; (Tunceli) AKP hükümetinin kararıyla sistematik ve acımasız bir saldırıyla karşı karşıyadır.2018 yılının Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait helikopterlerden atılan bombalarla ormanlar ateşe verilmiştir. Dersim merkez ve 5 ilçesinde aylardır devam eden orman yangınlarının söndürülmesine AKP hükümetinin talimatıyla asker ve polis tarafından zor kullanılarak izin verilmemektedir. AKP hükümeti, mülki amirlikler ve kolluk güçleri aracılığıyla kentte yaşayan insanlar üzerinde büyük bir baskı uygulamaktadır. Dersim merkez ile ilçeleri, köyleri ve yaylaları, güvenlik güçleri tarafından kuşatmaya alınmıştır. Dağlar bombalanmakta, sivil insanlar zarar görmekte, hapse atılmakta ve özel güvenlik bölgeleri ilan edilerek göçe zorlanmaktadır. Dersim’de son üç ayda on binlerce hektarlık ormanın yandığı tahmin edilmektedir. Yangınlarda sadece ormanlar değil içinde barınan hayvanlar da yanarak can vermektedir.
Bu hayvanlar içinde soyu tükenmekle karşı karşıya olan ve koruma altına alınan vaşaklar da bulunmaktadır.
Dersim’de doğaya, insanlara ve canlılara karşı açık bir suç işlenmektedir. Dersim’de yanan sadece ormanlar değildir. Dersim inancının kutsal mekanları, mezarları, tarihi dünyanın gözü önünde yakılmaktadır. Kültür, tarih, doğa ve toplumsal hafıza yok edilmektedir. Dersim’in insanına, kutsal mekanlarına, ormanına, suyuna, doğasına, kurduna-kuşana ve tüm canlısına sahip çıkmak; insani, ahlaki ve vicdani sorumluluktur.
Bu nedenle bütün duyarlı toplumsal kesimleri, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK), UNICEF, Greenpeace ve çevreyi korumak için kurulmuş tüm sivil toplum örgütlerini ve yetkilileri sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz.
Sorun, insanları öldürmekle, köyleri boşaltmakla, insanları göçe zorlamakla, ormanları yakmakla, doğaya zarar vermekle çözülmeyecektir. Tarih bu çözümsüz politikaların örnekleriyle doludur. Çözüm, barış, demokrasi ve özgürlüktedir. Bunun için de diyalog, en doğru yoldur.
Biz aşağıda imzası bulunan kurum ve kişiler olarak; Dersim’de insana, doğaya ve diğer canlılara karşı bu saldırıların derhal durdurulmasını ve ağır suçu işleyenlerin yargılanıp, cezalandırılmasını talep ediyoruz. Bu amaçla 10 Eylül 2018 tarihinde, Federal Almanya Cumhuriyeti Parlamentosu önünde, saat 13.00’da yazar, akademisyen, milletvekilleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve doğa aktivistlerinin de katılacağı bir basın açıklaması yapılacaktır. Berlin ve çevresinde yaşayan tüm Dersimlileri ve demokrasi güçlerini basın toplantısına katılmaya davet ediyoruz.
Çağrı yapanlar:
Prof. Normen Paech
Prof. Ronald Mönch
Prof. Axel Horn
Veterinar Dr. Gabriele Horn
Sezayi Temeli, HDP Vorsitzender/ Abgeordneter
Prof.Mithat Sancar, HDP MdB/Abgeordneter
Alican Önlü, HDP MdB/ Dersim Dersim Abgeordneter
Helin Baba, Abgeordnete
Gökay Akbulut, Abgeordneter/Linke
Sibel Yiğitalp, HDP Eski Diyarbakır Milletvekili)
Hakan Taş, Abgeordneter/Linke
Tobias Pflüger, MdB Die Linke
Doç. Dr. Çetin Gürer
Doç. Nevra Akdemir
Doç. Dr. Arzu Yılmaz
Dr. Muzaffer Kaya
Hayko Bağdat, Journalist
Doç.Dr. H.Eren Çelik, Schriftsteller/ Politikwisenschaftler
Necat Sunar, Journalist
Ferda Çetin, Journalist
Erk Acarer, Journalist
Günay Aslan, Journalist
Erdal Er, Journalist
Alican Kaya, Journalist
İrfan Cüre, Journalist
Can Kasapoğlu, journalist
Nuray Şahin, Regiseurin
Can Dündar, Schriftsteller
Kazım Gündoğan, Reggiseur/ Schriftsteller
Barış Pir Hasan, Reggiseur
Munzur Çem, Schriftsteller
Haydar ışık, Schriftsteller)
İsmail Özen, Sportler (Bokser)
Lütfü Doğan, Unternehmer
Ali Ertan Toprak, Vorsitzender Kurdische Gemeinde Deutschland
Fuat Kaplan, Pädagoge
Ali Çatakçın, Vorsitzender Dersim Gesellschaft für Wiederaufbau e.V.
İsmail Parmaksız, Vorsitzender Nav.DEM
Hüseyin Mat, Vorsitzender Alevitische Föderation Deutschland (AABF )
Metin Bozdağ, Vorsitzender der Föderation der Dersim Gemeinden in Europa (FDG
Kemal Karabulut, Generalsekretär der Föderation der Dersim Gemeinden in Europa (FDG)
Togay Işıklı, Vorstand Mitglied Alevitische Gemeinde Deutschland e.V.
Memili Güngör, vorstand Mietglied Freiheit Initiative für Dersim
Süleyman Ates, Gewerkschafter
Gıyasettin Sayan, Politiker
Lerzan Jandil, Schriftsteller
Selim Fırat, Schriftsteller
Mehmet Aktaş, Regiseur
Recep Maraşlı, Schriftsteller
Hayri Ateş, Schriftsteller
Faruk Muhsinoğlu, Unternehmer
Cafer Tar, Schriftsteller
Hayri Ateş, Schriftsteller
Memo Şahin, Schriftsteller
Ahmet kahraman, Journalist/Schriftsteller
Hüseyin Narlı, Schriftsteller
Ozan Diyar, Musiker
Şiyar Munzur, Musiker
Ozan Serdar, Musiker
Hasan Sağlam, Musiker
Ali Ekber Aslaner, Vorstand Mitglied Dersim Gesellschaft für Wiederaufbau
Ayhan Yabatu, Vorstand Mitglied Dersim Gesellschaft für Wiederaufbau
Hasan Taş, Unternehmer
Veli Kaya, Vorsitzender Demokratische Alevitische Federation Deutschlan
Süleyman Seven, Vorsitzender Kurdische Gemeinde Stuttgart
Turan Tekin, Vorsitzender Verein Gegen Genozid
Elif Taş, Vorsitzender Verein Gegen Genozid
İnstitutionen
Dersim Kultur Gemeinde Köln e.V.
Dersim Gesellschaf für Wiederaufbau e.V.
Dêrsim Gemeinde Bonê Ma Rhein-Necker e.V.
Gesellschaft gegen Genozid in Dersim 1938 e. V.
Alevitische Föderation Deutschland (AABF )
Föderation der Dersim Gemeinden in Europa (FDG)
Demokratische Alevitische Föderation Deutschland (FEDA)
Mısletê Dêsımi- Dersim Meclisi (Zentralrat der Dersimer in Europa)
Kurdische Gemeinde Stuttgart
Dersim Kultur Gemeinde Berlin e.V.
Kurdische Gemeinde Deutschland
Freiheit für Dersim İnitiative e.V.
Dersim Gemeinde Westfalen e.V.
Linke Sozialist Partei Grüne
Dest DAN Berlin e.V.
NAV-DEM e.V. Berlin
CIK Berlin
Kurdische Gemeinde zu Berlin-Brandenburg e.V.
Kurdische Zentrum e.V.
YEKMAL e.V.
Dersim‘i yine yakıyorlar…
Hozat, Ovacık, Çemişgezek üçgeninde bir haftadır devam eden orman yangını genişleyerek devam ediyor.
Yangın bütün canlıları kavurucu tahribatıyla yok ediyor. Alevler dağ yamaçlarını sarmış, gökyüzü dumanla kaplı, devlet erki ise on gündür suskun ve keyifle seyrediyor.
Bu durum karşısında Dersim halkı, tarihten kaynaklı bahtına düşen travmalarının canlanmasıyla korku ve kaygı yaşıyor.
Dersim’i dörtbir yandan saran bu orman yangını, bölgeye özgü hayvan türleri ile yaşam alanlarının yok edilmesi demektir.
Ender bulunan bitki türlerinin kül olması bir doğa felaketidir.
Dersim’in ciğerlerini kavuran bu alevin, ülkenin batısına da bir nefes darlığı yaşatacağını başta müdahale etmeyen devlet ve sessiz-seyirci kalan insan evladı akıldan çıkarmamalıdır.
Gözü doymaz kar hırsıyla kontrolsüz, sorumsuz doğa tahribatlarıyla ve bu tür orman yangınlarıyla insan evladının kendi felaketini de kendisinin yarattığı unutulmamalıdır.
Ormanların korunmasını, orman alanlarının genişletilmesini, yanan orman alanlarına yeni orman yetiştirilmesini, ormanların gözetimini “Orman Kanunu” hükmünde belirlemiş olan devlet, bu görev ve sorumluluğuna ters orantılı bir tutum sergilememelidir.
Yasal olarak bütün ormanların mülkiyeti, işletmesi “Orman Kanunu” ile devlete devr edilmişse, devletin de Dersim’deki orman yangınlarına acilen müdahalesi yasal zorunluluk ve sorumluluğu gereğidir.
Yasal olarak bütün ormanların gözetimi devlete aitse, gereken acilen yapılmalıdır.
6831 sayılı Orman Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu Hükümlerinin gereğini yerine getirilmemesiyle doğan bu hukuksuzluğa son vermelidir. Dersim’i yakıp kavuran orman yangınına acilen müdahale edilmelidir.
Cümle canlının yaşam hakkını savunan Raa Haq İnancı’nın Hardo Dewrêş olarak adlandırdığı coğrafyanın bireyleri olarak kültürel ve doğal varlıklarımıza yönelik her müdahaleye, tıpkı 2017 yılında Munzur Özgür Aksın Meclisi öncülüğünde yapıldığı gibi birbirimize kenetlenerek karşı koymamız gerekiyor.
Dersimliler olarak bu türden eylemlere katılmalı, katkı sunmalıyız.
16.08.2018
Dersim Meclisi – Yürütme Kurulu
Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG)
– Adamlar kalkıp “Ama Dersim’de de iki karakola baskın yapılmıştı” diyorlar.- Biz “Dersim halkını mağaralarda fareler gibi zehirlediler” diyoruz.
– Adamlar kalkıp “feodalite ah feodalite” falan diyorlar.
– Biz “Dersim derelerinde günlerce kan aktı” diyoruz.
– Adamlar kalkıp “İngiliz parmağı” diyorlar.
– Biz “Okuma yazma bildiği bile şüpheli 80’lik pir ü fani Seyit Rıza’ya yapılan cinayettir” diyoruz.
– Adamlar kalkıp Seyit Rıza’nın “Ekselansları” diye İngilizlere mektup yazdığından söz ediyorlar.
– Biz “İngiliz’e mektup yazılmış olsa dahi bunun bedeli 15 bin kişinin katledilmesi midir?” diye soruyoruz.
– Adamlar kalkıp “Biraz tatsız şeyler de olmuş canım, abartmayalım” diyorlar.
– Biz “Ortada bir isyan yoktu ya… Hadi diyelim ki vardı… Peki çoluk çocuk niye öldürüldü?” diye soruyoruz.
– Adamlar kalkıp “Açma o defterleri, açma o defterleri” diye cevap veriyorlar.
– Biz “katledilen bebeklerden, kadınlardan, ihtiyarlardan” söz ediyoruz.
– Adamlar kalkıp “Halk feodal derebeylerinden kurtarılmıştır” diyorlar.
– Biz “sürgünlerden, kayıp kızlardan, cinayetlerden, mezarsız ölülerden” söz ediyoruz.
– Adamlar kalkıp “Dersim’e medeniyet getirildi” diyorlar.
Dersim duası
– ALLAH kimseyi Dersim’de olup bitenlere mazeretler uydurmaya, gerekçeler bulmaya çalışanların durumuna düşürmesin.
– Allah kimseyi olmayan bir isyanı olmuş gibi göstererek bebeklerin öldürülmesini bile haklı çıkarmaya çalışanların durumuna düşürmesin.
– Allah kimseyi en haklı davasını savunmaktan bile imtina eden bir Kemal Kılıçdaroğlu aczine düşürmesin.
– Allah kimseyi en az 15 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan bir olayı bize “gayet makul tarihi bir olay” olarak yutturmaya çalışan CHP’li şahinlerin konumuna düşürmesin.
– Allah kimseyi Aleviler hakkındaki duygularını gayet iyi bildiğimiz iktidar mensuplarını bir numaralı Kızılbaş savunucusu pozisyonuna yükseltenlerin durumuna düşürmesin…
– Allah kimseyi izleri hala süren bir katliamın dile getirilmesini “milleti birbirine düşürmek” olarak yorumlayanların durumuna düşürmesin.
Tunceli neden mi CHP’yi destekliyor?
Birileri acayip şaşkın…
Hayret nidaları eşliğinde soruyorlar: “Tunceli halkı, Dersim katliamına karşın neden CHP’den kopmuyor?” Ardından da bilgiç bir edayla söyleniyorlar:
“Adamlar cellatlarına âşık olmuşlar… Bu basbayağı Stockholm sendromu canım…”
Hiç de öyle değil…
Tunceli halkı, CHP’den kopup sağ partilere gittiğinde karşısına…
– Fevzi Çakmak zihniyetinin…
– Celal Bayar acımasızlığının…
– Kazım Karabekir yaklaşımının…
– Kızılbaşlar hakkında atılan bin türlü iftiranın…
– Sünni çoğunluğun tarihsel vicdansızlığının…
– Bir türlü yasal statüye kavuşturulmayan cemevlerinin…
– “Biliyorsunuz kendisi Alevi” denilerek yuhalatmaların…
– “Yüksek yargıyı aleviler ele geçirildi” tezviratının…
– Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın…
Çıkacağının gayet farkında…
O nedenle…
Veremi görüp sıtmaya razı oluyorlar.
Ey CHP’li kardeşlerim
– ERDOĞAN’a “Dersim’i istismar ediyor” diye kızacağınıza kendi partinizin liderine “böyle bir istismara neden fırsat veriyorsun” diye kızsanız daha iyi edersiniz.
– Erdoğan’a “Çorum için de, Maraş için de özür dile” falan diyeceğinize kendi partinizin liderine “Dersim için bir şeyler söyle” diye çağrıda bulunsanız daha iyi edersiniz.
– Erdoğan’ı Dersim konusunda samimiyetsiz bulmakla uğraşacağınıza kendi partinizi Dersim konusundaki samimi görüşlerini açıklamaya zorlasanız dahi iyi edersiniz.
– Erdoğan’a bugünün zulümlerini anımsatmak yerine kendi partinizin dünün zulümleriyle hesaplaşmasını talep etseniz daha iyi edersiniz.
– Erdoğan’ın çelişkilerine odaklandığınız kadar, önce “milleti birbirine düşürüyorsun” diyen, ardından da “Dersimlilerin topraklarını ver” çağrısında bulunan genel başkanınızın çelişkilerine odaklansanız daha iyi edersiniz.
– Erdoğan’ın “Devlet yapmadı CHP yaptı” sözüne kızacağınıza, “o zaman devlet CHP idi” diye cevap veremeyen partinizin yöneticilerine kızsanız daha iyi edersiniz.
– Erdoğan’ın Dersim katliamı üzerinden partinize gol atmasına kızacağınıza, gollük pası Erdoğan’ın ayağına atan partinizin yöneticilerine kızsanız daha iyi edersiniz.
– Erdoğan’ın Dersim konusunda ön almasına bozulacağınıza, konuyu ilk kez dile getiren partiliniz Hüseyin Aygün’ün neden susturulduğuna bozulsanız daha iyi edersiniz.
Ne demişti Seyit Rıza
DERSİM katliamını mazur göstermeye çalışanlar ne diyorlar?
Diyorlar ki:
– Olaylarda İngiliz parmağı vardı…
– Bir kalkışma vardı.
– Eşkıyalık yapıyorlardı.
– Vergi vermiyorlardı.
Falan filan…
En iyisi ben susayım da bütün bunlara Seyit Rıza yanıt versin.
Ne demişti Seyit Rıza?
“Ben sizin yalanlarınızla baş edemedim, bu bana dert olsun. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun” demişti.
III. Bölüm
1915’de Hozat’da Demografi ve Ermeni Nüfusu
1913-1914 tarihli Ermeni Patrikhanesi verilerine göre soykırım arifesinde, Hozat’a bağlı 17 köyde 281 haneden oluşan 1678 Ermeni yaşamaktadır. 1914 tarihli güncelleştirilmiş Osmanlı nüfus sayımında ise Hozat kazasının toplam nüfusu 13.025 olup bunun 11.874’ü Müslüman (%91) ve 1.151’i (%9) Ermeni olarak kaydedilmiştir. (İki kaynak arasındaki fark, 527 Ermeni’dir. Ancak, farkın esas nedeni, bazı köylerin farklı tarihlerde farklı kazalara -Çemişkezek ve Hozat’a- bağlı olmasından kaynaklanıyor olabilir). Hovsep Hayreni farklı kaynaklara dayanarak 1915 yılında Hozat ve bağlı 13 yerleşim yerinde 1.557 Ermeni’nin yaşadığını belirtmektedir, (H.Hayreni:511). Bu arada belirtelim ki soykırım arifesinde hem Hozat ve hem de diğer kazalardaki köylerin Ermeni nüfusu -bazı farklılıklara rağmen- ayrıntılı olarak tespit edilebilmiştir. (Hozat’taki nüfus oranları yaklaşık olarak yüzde 10 Ermeni, yüzde doksan Müslim olarak alınabilir).
İdari yapıdaki değişiklikler yani bazı köylerin bir sayımda Hozat’a, diğer sayım veya tespitte Çemişgezek’e bağlı gösterilmiş olması, nüfusun sayısı ve oranında bir farklılığa tekabül ettiği gibi bir karışıklığa da neden olmaktadır. Özellikle Ermeni kaynaklar, Ermeni nüfusunun az gösterildiğini belirtmektedirler. Ancak bu durum sadece Ermeni nüfus açısından değil, Zazaca ve Kürtçe konuşan Alevi nüfus açısından da aynı derecede geçerlidir. Dolayısıyla Dersim Sancağı’ndaki toplam nüfus ve bu nüfusun etnik ve dinsel oranı ve sayısı da tam olarak değil, ancak yaklaşık olarak alınabilir. Fakat yerele indikçe hangi kasaba, köy ve mezra da ne kadar nüfus yaşadığı tespit edildiğinde, bunun üzerine yapılan tartışmalar, bir nebze de olsa anlamsız kalmaktadır. Bu niyetle George Ağcayan (George Aghjayan) tarafından hazırlanıp Huşamadyan (Houshamadyan) sitesinde yayınlanmış olan, o dönemde Hozat’a bağlı veya yakın çevresindeki köy ve mezralardan Ermeni nüfusun yaşadığı 17 yerleşim yerlerinin adlarını aktarıyorum.
- Hozat kasabası (kaza merkezi): Xozat, 2. Ağzunig, Arsunik, Ağzunik (Kayabağ: Pertek): Ağzunıg, 3. Akrag, Agrak, Ekrek, Erkek (Gözlüçayır, Çemişgezek): Ekrage, 4. Brasdik, Prasdik (Tekeli köyü mezrası: Çemişgezek): Bıraştige, 5. Deke, Tage, Teke, Dekke, Tekia, Tehke (Toratlı: Çemişgezek): Dekke (Deqqe), 6. Hağtug, Hağtuk, Ahtuk, Akduk (Tekeli: Çemişgezek): Ağtuğe, 7. Halvori, Halvorig, Alevori (Karşılar: Hozat): Halvoriye (Halboriye), 8. Halvorivank (Hozat): Vank, 9. Khadisher, Khaghishar, Hadishar (Hozat, Kalecik köyü mezrası): Hadişêre), 10. Peyig, Payig (Çağlarca, Hozat): Peyk, 11. Sigedig, Sakedig, Segedik (Hozat, Kalecik köyü mezrası): Segedige, 12. Sin, Shin, Sen (Geyiksuyu, Hozat): Şine, 13. Sorpian, Sulpiyan (Yenidoğdu, Hozat): Sorpiyan, 14. Tashdag, Teshtek, Teshteg (Atadoğdu, Tunceli merkez): Teştege, 15. Undjghag, Endjagha, Indjiga, Endjeghag (Altınçevre, Hozat): İncige, 16. Yergan, Ergan, Yergayn, Yergayn-Ungoyz (Geçimli, Hozat): Ergan, 17. Zembegh, Zumpugh, Zampegh, Zumpegh. (Muhtemelen Geyiksuyu bölgesindeki Zımek: Zımege olup, bugün Çığırlı adıyla bilinmektedir.)
1915 öncesinde bazen Hozat’a ve bazen de Çemişgezek’e bağlı olarak kaydedilmiş olan bu köylerde az veya çok Ermeni nüfus bulunmaktadır. Yazarın kendisinin de belirttiği gibi bu yerleşim yerlerinin çoğu, nüfusun karışık olarak yaşadığı yerlerdir. Hozat’a bağlı olan yerlerden sadece ikisinin nüfusu Ermenilerden oluşmaktadır. Bunlardan biri, şimdi Tekeli adıyla Çemişgezek’e bağlı olan Hağtug (Hağtuk, Ahtuk, Akduk (Aktuğe/Ağtuğe) köyü olup 1902’de Çemişgezek Piskoposluğu kayıtlarına göre, 264 kişiden oluşan 40 hane Ermeni’nin yaşadığı köydür. Diğeri ise Brasdik, Prasdik (bugün Çemişgezek, Tekeli köyünin bir mezrası) olup Mamuret-ül Aziz 1894 salnamesine göre 10 Ermeni (7 erkek, 3 kadın) 3 hane halinde yaşamaktadır ve köyde hiç Müslüman yoktur. (1902’de bu mezra bir harabe halinde olup 1914’te ise hiç Ermeni yoktur). Ermeni nüfusun yoğunluk gösterdiği Hozat’a bağlı diğer köyler ise bugün Yenidoğdu adıyla Sorpiyan (20 hane), Altınçevre adıyla İncige (40 hane) olup diğerlerinde 5 ile 10 hane Ermeni’nin yaşadığı kaydedilmiştir. Bugün bu yerleşim yerleri Çemişgezek, Pertek, Hozat ve biri de Tunceli Merkez’e bağlıdır. Mümkün olduğu kadar parantez içinde Ermenice ve/veya eski Osmanlı kayıtlarına dayanan isimlerle beraber bugünkü adlarını, bağlı olduğu idari birimi ve Zazaca biçimlerini de vermeye çalıştım. (Buna rağmen bazı eksiklikler ve hatalar olabilir). Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu listede Ermenilerin yaşamış olduğu bazı yerleşim yerlerinin adları ya yoktur ya da belirsizdir. Mesela Zimek ve Torut gibi. Geyiksuyu bölgesinde bulunan Zımek’in bugün Çığırlı ve Torut’un da Taşıtlı adıyla bilindiğini eklemeliyim. Burada detaylara girmiyorum, sadece güncelleştirilmiş olan 1914 tarihli Osmanlı resmi kayıtlarına göre Hozat ve köylerinde toplam 1.151 Ermeni’nin yaşadığını vurgulamakla yetiniyorum. Bunun anlamı, yaklaşık olarak yüzde on olan Ermeni oranı ve sayısının küçümsenmemesi ve aynı şekilde de abartılmamasıdır.
Ermenilerin yaşadığı hemen hemen bütün yerleşim yerlerinde Kilise veya Manastır olması çok doğaldır. H. Hayreni’nin yazdığına göre Hozat’da “12 kilise ve çoğu harabeye dönmüş bir dizi manastır ile 180 öğrencinin ders gördüğü 4 okul vardı.” (Hayreni:511).
Hozat Ermenilerine Ne Oldu?
Görgü tanıklarının anlatımlarından Hozat Ermenilerinin 1915 yılının ilkbahar-yaz aylarında sürgün edilmek üzere toplanıp yola çıkarıldıkları anlaşılmaktadır. Sürgün için toplanan Erkeklerin daha sonra jandarma tarafından kırdırıldıkları, kadınların din değiştirmeye zorlandıkları belirtilmektedir. Kaçan bazılarının aşiretlere sığındığı, bazı kız ve erkek çocukların evlat edinildiği ve daha sonra evlendirildikleri anlaşılmaktadır. Ama tümünün akibeti konusunda ayrıntılı bilgi yoktur.
Surp Garabet Monastery, or Halvori Vank, A Journey in Dersim 1914_L. M-Seel
Halvori Vank veya Surp Garabet Manastırı (1937 veya 1938 civarı, Huşamadyan)
Halvor Manastırı yıkımından sonra çekilmiş bir fotoğraf, 1937 veya 1938 civarı (Huşamadyan)
Ergan (Geçimli) Kilisesi, Hozat
IV. Bölüm
1915’de Mazgirt’de Demografi ve Ermeni Nüfusu
Patrikhane kayıtlarına göre, Mazgirt (Medzgert) kasabasında ve Mazgirt’e bağlı köylerde yaşayan Ermeni nüfus sayısı 1.835 kadardır, (Hayreni:516). (Ermeni Patrikhanesi’nin nüfus sayımında ise soykırım arifesinde, 12 köyde 254 hanede yaşamakta olan 2.129 Ermeni tespit edilmiştir, Houshamadyan.org).
Osmanlı’nın 1914 kayıtlarında Mazgirt’teki Müslüman nüfus 14.323 (%90) iken, Ermeni sayısı 1.483 (%10) olup, toplam nüfus 15.806’dır, (Houshamadyan.org). Mazgirt ve köylerinde yaşayan Ermeni nüfusun, Müslüman nüfus ile karışık yaşadığı anlaşılmaktadır. 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre sadece “iki köyün nüfusunun tamamen Ermenilerden oluştuğu belirtilmiştir.” Bunlardan biri, 32 haneden ve 183 kişiden (110 erkek ve 73 kadın) oluşan Temurtaht (Temürtaht) köyüdür. Diğeri ise, Sidbek adıyla kaydedilmiş olan ama daha sonraki kayıtlarda adına rastlanmayan “1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’de tamamı Ermeni olan köyün nüfusu, sadece 8 kişi (6 erkek ve 2 kadın) ve 2 haneden oluşmaktadır.” Muhtemelen mezra olup küçük bir yerleşim yeri olmasından ötürü sonraki kayıtlarda adına rastlanmamaktadır. Karışık yaşanan köylerden Ermeni nüfusunun yoğun olduğu Mazgirt’e bağlı başlıca köyler ise şunlardır: Mazgirt kasabası, Çukur (Çuxure), Danaburan, Canik (Aydınlık), Lazvan (Aslanyurdu), Masdan (Ortaharman), Şordan (Ağaçardı) köyleri.
Ermenilerin Yaşadığı Mazgirt ve Bazı Bağlı Köylerinde Durum
Mazgirt Kasabası: 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre Mazgirt kasabasının nüfusu, 628 Ermeni (339 erkek ve 289 kadın) ve 295 Müslüman (147 erkek ve 148 kadın), toplam 140 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında nüfus artmış, 150 hanede 1200 Ermeni’ye yükselmiştir.
Anbar [Ambar]: Bugün “Ambar” adıyla Tunceli Merkez’e bağlı olan Anbar için sadece 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi Ermeni nüfusundan bahseder. Köyün nüfusu, 10 Ermeni (5 erkek ve 5 kadın) ve 34 Müslüman (16 erkek ve 18 kadın), toplam 8 haneden oluşmaktadır. 1914’te hiç Ermeni yoktur.
Dallıbel: (Beroş, Beroç, Beroc). Bugün Mazgirt’e Dallıbel adıyla bağlı olan Beroc’da 3 hanede 25 Ermeni’nin yaşadığı belirtilmektedir.
Çukur [Çukur]: Bugün Tunceli merkeze bağlı olan “Çuxure” köyünün, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre nüfusu, 35 Ermeni (15 erkek ve 20 kadın) ve 51 Müslüman (22 erkek ve 29 kadın), toplam 30 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında nüfus artmış, 10 hanede 50 Ermeni’nin yaşadığı belirtilmektedir.
Danaburan [Danaburun]: Bugün de Mazgirt’e Danaburan adıyla bağlı olan köyün, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne nüfusu, 70 Ermeni (40 erkek ve 30 kadın) ve 230 Müslüman (148 erkek ve 82 kadın), toplam 55 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında 5 hanede yaşayan 70 Ermeni kaydedilmiştir.
Koçkuyusu [Dilan Oğlu, Dilan Oğli]: Bugün Mazgirt’e Koçkuyusu adıyla bağlı olan köyün, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre nüfusu, 35 Ermeni (23 erkek ve 12 kadın) ve 25 Müslüman (14 erkek ve 11 kadın), toplam 17 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında nüfus iyice düşmüştür, köyde yaşayan 5 Ermeni kaydedilmiştir.
Dazkaya (Hazez, Hasorik): Bugün Dazkaya adıyla Mazgirt’e bağlıdır. 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre köyün nüfusu, 5 Ermeni (3 erkek ve 2 kadın) ve 41 Müslüman (20 erkek ve 21 kadın), toplam 15 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında köyde hiç Ermeni kaydedilmemiştir.
Aydınlık (Canik, Canig): Bugün Aydınlık adıyla Mazgirt’e bağlı olan köy, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesine göre, 80 Ermeni (53 erkek ve 27 kadın) ve 252 Müslüman (141 erkek ve 111 kadın), toplam 69 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında köyde hiç Ermeni kaydedilmemiştir.
Kardere (Sülüntaş): Bugün Sülüntaş adıyla Mazgirt’e bağlı olan Kardere köyünün nüfusu,1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesine göre, 32 Ermeni (17 erkek ve 15 kadın) ve 285 Müslüman (161 erkek ve 124 kadın), toplam 76 haneden oluşmaktadır. 1914’de hiç Ermeni yoktur.
Bulgurcular (Karmsi, Garmsi, Komis): Bugün Mazgirt’e Bulgurcular adıyla bağlı olan köyde, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre 15 Ermeni (10 erkek ve 5 kadın) ve 22 Müslüman (12 erkek ve 10 kadın), toplam 7 hane yaşamaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında köyde hiç Ermeni kaydedilmemiştir.
Alanyazı: (Khozınküğ, Khozenküğ, Kuşdun): Bugün Alanyazı adıyla Mazgirt’e bağlı olan köy, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre 45 Ermeni (28 erkek ve 17 kadın) ve 103 Müslüman (48 erkek ve 55 kadın), toplam 28 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında 5 hanede yaşayan 50 Ermeni kaydedilmiştir.
Obrukkaşı (Lamk, Lemk): Bugün Obrukkaşı adıyla Mazgirt’e bağlı olan köy, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre, 26 Ermeni (12 erkek ve 14 kadın) ve 17 Müslüman (9 erkek ve 8 kadın), toplam 13 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında 5 hanede yaşayan 62 Ermeni kaydedilmiştir.
Aslanyurdu (Lazvan, Onbaşılar): Bugün Aslanyurdu adıyla Mazgirt’e bağlı olan Lazvan köyü, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre, 75 Ermeni (48 erkek ve 27 kadın) ve 22 Müslüman (14 erkek ve 8 kadın), toplam 28 haneden oluşmaktaydı. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında 8 hanede yaşayan 83 Ermeni kaydedilmiştir.
Ortaharman (Masdan, Mastan, Mestan): Bugün Ortaharman adıyla Mazgirt’e bağlı olan Mastan köyü, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre, 154 Ermeni (98 erkek ve 56 kadın) ve 199 Müslüman (122 erkek ve 77 kadın), toplam 64 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında 30 hanede yaşayan 207 Ermeni kaydedilmiştir.
Doluküp (Merkho, Markho; Merxo): Bugün Tunceli merkez ilçeye Doluküp adıyla bağlı olan Merxo köyü, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre, 11 Ermeni (7 erkek ve 4 kadın) ve 30 Müslüman (18 erkek ve 12 kadın), toplam 13 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında köyde hiç Ermeni kaydedilmemiştir. (Merxo adıyla bilinen bir köy de bugün Ovacık ilçesine Cevizlidere adıyla bağlıdır, karıştırılmamalıdır).
Kocakoç (Pakh; Pax): Bugün Tunceli merkez ilçesine Kocakoç adıyla bağlı olan Pax, aynı zamanda nahiye merkezidir. 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre köyün nüfusu, 12 Ermeni (12 erkek ve 0 kadın) ve 27 Müslüman (12 erkek ve 15 kadın), toplam 15 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında 8 hanede yaşayan 72 Ermeni kaydedilmiştir.
Ağaçardı (Şordan, Şorda): Bugün Mazgirt ilçesine Ağaçardı adıyla bağlı olan Şordan köyü, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre, 120 Ermeni (77 erkek ve 43 kadın) ve 39 Müslüman (19 erkek ve 20 kadın), toplam 28 haneden oluşmaktaydı. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında 15 hanede yaşayan 150 Ermeni kaydedilmiştir.
Temürtaht (Tamurdağ, Tamudağ, Tamurtağ, Demirtaht, Temurtext): Bugün Temürtaht adıyla Mazgirt’e bağlı olan köy, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre tamamı Ermeni nüfusa sahip olup, 183 kişi (110 erkek ve 73 kadın) ve 32 haneden oluşmaktadır. 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında nüfus azalmış, 15 hanede yaşayan 155 Ermeni’ye düşmüştür.
Aktuluk (Türüşmek, Turuşmeg, Turuşmag, Tirişmeg; Turusmege, Türüşmege): Bugün Aktuluk adıyla Tünceli merkez ilçesine bağlı olan Türüşmege köyü, 1894 Mamuret-ül Aziz Salnamesi’ne göre, 11 Ermeni (4 erkek ve 7 kadın) ve 21 Müslüman (11 erkek ve 10 kadın), toplam 13 haneden oluşmaktadır. Fakat 1914 Ermeni Patrikhanesi sayımında köyde hiç Ermeni kaydedilmemiştir.
Mazgirt’de “Ortaçağdan kalma yedi kilsenin kalıntıları…” ile “kentin yakın çevresinde çoğu harabe olmuş 15 manastır ve iki mağara kilise bulunuyordu.” (Hayreni: 516). “Şehirde 1910’lu yıllardan itibaren İstanbul’daki “Miatsyal” Derneği’nin himayesine geçmiş bir Ermeni okulu vardı. 1901 verilerine göre öğrenci sayısı 109’du: 80 erkek, 29 kız” (Houshamadyan.org).
Mazgirt Ermenilerine Ne Oldu?
Mazgirt Ermenileri de 1915 yazında kırım ve sürgüne uğrarlar. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre özellikle yetişkin erkekler ve askere alınmış olanlar bölgelerindeki belli noktalarda kırılmışlardır. Kadın, çocuk ve yaşlıların bir kısmı Harput’a ve oradan da daha batıya sürülmüş, yollarda kırılmış, kalanlar ise çevrelerindeki aşiretlere sığınmışlardır. (Mazgirt’deki kırımlarda Jandarma yanında silahlı Palu Zazaları’nın da önemli bir rol oynağı belirtilmektedir, (Hayreni: 517).
Mazgirt Kazası⁵
V. Bölüm
Nazımiye, Ovacık ve Pülümür’de 1915
Bu yıllarda Nazımiye ve Ovacık gibi kazalarda çok az sayıda Ermeni’nin yaşadığı anlaşılmaktadır. 1914 Osmanlı nüfus güncellemesinde Nazimiye’de 7.276 Müslüman, 7 Rum, 89 Ermeni olmak üzere toplamda 7.372 kişi yaşıyordu. Ovacık’ta ise 4.165’i Müslüman, 10’u Ermeni olmak üzere toplamda 4.175 nüfus yaşıyordu. (K. Karpat:220)².
O dönemde Pülümür Erzincan sancağına bağlıdır. 1288/1871 Osmanlı kayıtlarında Pülümür’ün toplam nüfusu 7.896 olup bunun 6.705’i Müslim, 1.191’i Ermeni olarak kaydedilmiştir. (Z. Koçak:32)³. Fakat, George Aghjayan bunun sadece erkek nüfusa tekabül ettiğini belirtmektedir, (G. Aghjayan: 52)⁴. Bu durumda kadın nüfus eklendiğinde sayı yaklaşık olarak iki katına çıkar. 1894 sayımında ise toplam nüfus 8.583 iken, erkek 4.668, kadın 3.915 gösterilmiş olup Ermeni nüfus sayısı belirtilmemiştir (veya tespiti henüz yayınlanmamıştır). Sonraki kayıtlarda Ermeni nüfusu düşüş göstermiştir. 1899 Osmanlı nüfus istatistiklerinde Müslim nüfus 5035, Ermeni sayısı 435; yine 1914 Osmanlı kaydında toplam nüfus 12.266 iken, bunun 11.755’i Müslim, 511’i Ermeni olarak gösterilmiştir. Sonuç olarak, Osmanlı kayıtlarına göre 1914’de Pülümür’de 511 Ermeni vardı. (Z.Koçak:33). Ermeni Patrikhanesi tahminlerine göre ise yaklaşık yüz hanede bin kişi yaşıyordu, (G. Aghjayan: 53).
Raymond Kevorkian soykırım arifesinde Pülümür ve bağlı köylerinde 862 Ermeni’nin yaşadığını belirtmektedir. Bunların yaşadığı başlıca yerleşim yerleri Perginiye (Pergri/Pergiri: Pergini: Yelekli: Kırklar) köyü (37 hane, 358 kişi), Thanzıge/Thanjige (Dantsig/Danzik: Dereboyu) köyü (31 hane, 287 kişi), Gersunet/d (Gersenud/Gersinut: Ardıçlı) köyü (12 hane 164 kişi); ve Pülümür kasabasında 4 hanede yaşayan 53, toplamda 862 kişinin bulundukları yerlerde katledildiklerini yazmaktadır, (Ermeni Soykırımı, s. 437). Fakat, biz biliyoruz ki, Dersim ve Pülümür’deki Ermenilerin tümü öldürülmemiştir. Bunların bir kısmı dağlık alanlara kaçmış ve çevredeki aşiretlere sığınmıştır. Nitekim 1937/38 Dersim Soykırırmı’nı yaşamış görgü tanıklarının anlatımlarından Dersim’de ve Pülümür’de hala bazı Ermenilerin yaşadığını, bunların Dersimli Alevilerden ayrılarak ayrı noktalarda kırıldıklarını biliyoruz. (1915 ve 1938’de Pülümür-Danzik Ermenileri Nasıl Kırıldı? https://www.facebook.com/torne.geyali/videos/vb.100002740730111/1097127290388618/?type=3&theater
1927 sayımında Pülümür nüfusu toplamda 10.573 kişi olarak gösterilirken, Ermeni nüfus belirtilmemiştir. Ali Kemali de, 1930’lara ait köy nüfusunu ayrıntılı olarak verirken Ermeni nüfustan bahsetmemektedir.
Pülümür’ü de Dersim Sancağına dahil edersek, Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaklaşık 100 bin nüfusun yaşadığı, bunun 20 bin kadarının başka bir deyişle genel nüfusun yüzde yirmisinin Ermeni olduğu söylenebilir. Dersim Sancağındaki Ermeni nüfusunun 15 bin kadarının Çarsancak, Peri, Çemişgezek ve bağlı yerleşim yerlerinde, 5 bin kadarının da Mazgert, Hozat, Pülümür gibi Dersim’in daha iç kesimlerinde yaşadığı varsayılabilir.
1915 yılındaki sürgün ve kırımdan sonra Dersim sancağındaki Çarsancak, Peri, Pertek, Çemişgezek ve bağlı köylerinde neredeyse hiç Ermeni kalmamıştır. Buralardaki Ermeni malları ve arazileri, Sünni Türk ve Kürtler tarafından gasp ve talan edilmiştir. Sağ kurtulanların bir kesimi Dersim’in iç kesimlerine sığınmıştır. Mazgirt, Hozat ve Pülümür dahilindeki Ermeni nüfusun da büyük çoğunluğu kırılmış veya sürülmüştür. Kalanların çoğu, mal ve mülklerini terk ederek çevredeki aşiretlere sığınmıştır. Dersim’in çevresi ile karşılaştırıldığında iç kesimlerde kurtulanlar oran olarak daha fazladır. Kurtulan bu nüfusun bir kısmı 1938’e kadar bölgede varlığını sürdürmüştür. Bir kısmı ise dışardan sığınanlar ile beraber, daha sonraki süreçte ve özellikle Ruslar’ın Erzincan’ı işgalinden sonra (Temmuz 1916) Dersim’den ayrılarak kendileri açısından daha güvenli olan Rus işgalindeki yerlere gitmişlerdir.
Thanzıge (Danzik): Dereboyu Köyü_www.facebook.com/PülümürVeKöyleri
VI. Bölüm
Dersim’in Çevre Bölgelerinde Durum
Dersim coğrafyasını, idari ve sosyal yapısı ile demografisini değerlendirirken bazı noktaları kesin yargılarla ifade etmek yanlış ve yanıltıcı olabilir. Dersim’in idari yapısı sık sık değişiklikler göstermiştir. Bu yüzden hem coğrafi alanı ve hem de nüfusu istikrarlı bir durum arz etmekten uzaktır. 16. yüzyılda Çemişgezek olarak kurulan sancak, yaklaşık olarak bugünkü Tunceli iline tekabül etmektedir. 19. yüzyıl ortalarında merkezi Hozat olarak oluşturulan Dersim Sancağı da, bir dönem aynı alanlara tekabül ederken, daha sonra batıya doğru genişleyerek Koçgiri bölgesini de içine almıştır. Mamürat-ül Aziz (Harput), Erzurum ve hatta Diyarbekir vilayetlerine idari bağımlılığı gibi yönetim merkezi de sık sık değişmiştir. Yanı sıra Dersim Sancağına bağlı kazalar da sık sık eklenip ayrılmış ve sabit bir idari yapı söz konusu olmamıştır. Bu durum 1938’e kadar sürmüştür.
Yeri gelmişken belirtelim ki gerek bazı tarihçi ve yazarlar ve gerekse bölge insanı bazı Dersimliler, belki de bu değişken yapının da etkisiyle Dersim sınırlarını Batı’da Sivas’a, Doğu’da Erzurum, Bingöl ve Muş’a, Güney’de Harput’a (Elazığ) ve Kuzey’de Erzincan’ı içerecek şekilde genişletmektedirler. Mesela Mazhar Eren, İ. Yılmazçelik bunlara örnek gösterilebilir. Evet, bir bakımdan bu yaklaşım makul karşılanabilir. Nüfusun esas itibariyle Alevi olması bu yaklaşıma haklılık kazandırabilir. Diğer yandan nüfusun bu sosyal yapısından ötürü, Osmanlı da, genelde hangi idari birime bağlı olduğuna bakmaksızın bu geniş coğrafyada yaşayan nüfusa aynı veya benzer yaklaşım içerisinde olmuştur. Üstelik, denebilir ki, idari yapılanma sonuçta egemen erkin egemenliğini daha kolay sürdürmesi için planlanmıştır ve çoğu zaman halkın istekleri ve sosyal yapısı dikkate alınmamıştır. Ama yine de Dersim, idari olarak hiçbir zaman bu kadar geniş coğrafyaya tekabül etmemiştir. Bu bakımdan Erzincan’da Karasu’nun Kuzeyi Tercan’a kadar, Doğuda Kiğı, Varto, Hınıs, Güneyde Karakoçan ve Harput hiçbir zaman idari olarak Dersim’e dahil olmamıştır. Yerli milliyetçiler, bir takım ilkel duygularla bu çevre bölgeleri Dersim’e dahil ederken, Ermeni sorunu söz konusu olduğunda buralarda yaşayan Ermeni nüfusu görmezlikten gelirler.
İç ve Dış Dersim Haritası _ Abdulkadir GÜL⁶
Tarih, 1915’e doğru ilerlerken Dersim’in kuzeyini boydan boya çevrelen Erzincan sancağı o zamanlar Erzurum vilayetine bağlıydı. Bu sancağa bağlı olarak Kemah, Gercanis (Refahiye), Kuruçay ve Pülümür kazaları vardı. Sancak sınırları içindeki kaza merkezleri ile 66 köyde, 1913 patrikhane verilerine göre toplam 37.612 Ermeni yaşıyordu.
Eski Yerleşim İsimleriyle Erzincan⁷
Erzurum vilayetine bağlı olan Tercan ve Kiğı kazaları da kuzeydoğudan Dersim’e bitişik olup Ermeni nüfusun nispeten yoğun olduğu yerlerdi. Patrikhane verilerine göre 1914’de Tercan kazasının 37 köyünde 11.690; Kiğı’da ise 51 yerleşim biriminde 19.859 Ermeni yaşamaktaydı, (H.Hayreni, Yukarı Fırat Ermenileri 1915 ve Dersim).
Tercan Kazası⁸
Dersim’in Güneyine tekabül eden Harput’ta ise Patrikhane kayıtlarına göre 6.166 hanede 39.788 Ermeni yaşamaktadır. 1914 yılında güncellenen Osmanlı nüfus sayımına göre ise Harput Kazası’nda 78.906 Müslüman ve 3
8.190 Ermeni yaşamaktadır, (Kaynak: Houshamadyan.org). Bu rakamları yuvarlarsak 80 bin Müslüman, 40 bin Hıristiyan (bunun 991’i Süryani) olarak alınabilir. O dönemde Diyarbakır vilayetine bağlı olan Dersim’in hemen bitişiğindeki Palu’daki yoğun Ermeni nüfusu da göz önünde bulundurmak gerekir. 1914’de 15.75
3 kişiyi barındıran 37 Ermeni köyü ve kasabasıyla P
alu, Ermeni nüfusunun yok edildiği yerleşim yerlerinden biridir. Ayrıca başta Erzurum olmak üzere doğudan sürgüne gönderilenler Tercan, Erzincan ve Kiğı üzerinden Harput’a gönderilmektedir. Sürgün kafilelerinden kaçıp kurtulan bir çok Ermeni, zorunlu olarak Dersim’e sığınmaktadır.
Dersim’e Sığınan Ermeniler
Dersim’e sığınan Ermenilerin, Rus bölgesine geçenlerin ve kalanların net sayıları bilinmemektedir. Bu konuda değişik kaynaklarda farklı rakamlar belirtilmiştir. Büyük bir kargaşa ve felaketin yaşandığı savaş koşullarında bu sayıyı tam olarak tespit etmek de neredeyse imkansızdır. Yine de bu sayının on binler ile ifade edildiğini söyleyebiliriz. Örneklemek gerekirse, o dönemi yaşamış olan yazarlardan biri olan Garo Sasuni, “20.000 Ermeni”nin Dersim’e sığınarak kurtulduğundan bahseder, (G. Sasuni:163)⁹. M. Nuri Dersimi ise, Dersimlilerin 36.000 Ermeni’yi kurtardıklarını belirtir, (N.Dersimi: 46)¹⁰. Bu örnekler çoğaltılabilir. Fakat belirtmek gerekir ki, bu rakamların hepsi tahminidir, gerçek rakam hiçbir zaman bilinemeyecektir. Araştırmacı yazar Hovsep Hayrani bu durumu şöyle değerlendirir: “Dersim yoluyla kırımdan kurtulan Ermenilerin sayısı hakkında 6 binden 40 bine kadar değişen tahminler yapılmaktadır. 30-40 bine varan tahminlerin abartılı olduğunu düşünebiliriz..,” “…1916 ortaları için bunu baz alırsak, 1917 sonlarına kadar dış çevrelerden geçiş yapanlarla toplam sayının 15-20 bine ulaşmış olması mümkündür” (H.Hayreni:591) diyorsa da, kendisi de pekala yanılabilir.
Dersim’e sığınmış olan bu on binlerce Ermeni’nin ne kadarı kalmıştır, ne kadarı Ruslar’a sığınmıştır? Bu açık bir soru olarak durmaktadır. Ancak bir tahminde bulunmak gerekirse, Dersim’in dışından ve çevre bölgelerinden sığınanların büyük çoğunluğu Dersim’de kalmamıştır, Rus denetimindeki bölgelere geçmiştir. Fakat Dersim’in yerlisi olan Ermenilerin hayatta kalanları, ya sonraları tekrar köylerine dönmüş veya yine Dersim’de farklı yerlere yerleşerek kalmıştır.
Katliam ve sürgünler daha çok 1915’in bahar ve yaz aylarında yaşanmıştır. 1915’in baharında Doğu’dan yola çıkarılan sürgün kafilelerinden sağ kalanlar yaz aylarında Harput’a ulaşıyorlar. Yani ayni dönemde bu kafilelerden kaçıp kurtulanlardan bazıları da Dersim’e ulaşıyorlar. Dersim’de aşiretler arasında barınan bu binleri bulan kaçaklar, 1916 yazında Rusların Erzincan’ı işgalinden itibaren yine aşiretler vasıtasıyla Rus kontrolü altındaki bölgelere ulaştırılırlar. Ruslar, 1917 sonlarında işgal ettikleri bölgelerden çekilince, idare Ermenilerin eline geçer. Fakat Ermeniler bölgeyi ellerinde tutamaz. Osmanlı ordusunun, yerel milislerin yardımıyla başlatmış oldukları karşı saldırı sonucunda Ermeniler, Erzincan’dan doğuya doğru adım adım geri çekilirler. Bu geri çekilme sırasında da Ermeniler, oldukça büyük zayiatlar verirler.
1915’ten itibaren Dersim’e sığınan Ermeniler, Dersimliler tarafından korunurlar, Osmanlıya teslim edilmezler. 1915-16 yıllarında Dersimlilerin önemli bir bölümü Osmanlıya karşıdır. Hatta Aliyê Gaxi önderliğinde 1916 başlarında Nazımiye merkezli zamansız bir ayaklanma da düzenlenir. Ayaklanma başarısızlıkla sonuçlanır. Yapılan zulümlerden ötürü birçok aşiret Osmanlıya karşı kin doludur. (Bu ayaklanmada Ermenilerin ve Rusların rolünün ayrıca tartışılması gerekir). Dersim aşiretlerinin önemli bir kesimi ise ayaklanmaya katılmaz veya tarafsız kalırlar ama onlar da Osmanlı’nın baskılarına boyun eğmez ve Ermenileri teslim etmezler. Fakat, kısmen 1916 sonbaharında, genel olarak da 1917 yazından itibaren Dersimlilerin tavrı değişir. Osmanlı’nın açık teşvik ve destekleriyle oluşturulan “Dersim Milis Birlikleri” Pülümür cephesinde Ruslar ve Ermeniler ile çatışmalara girerler. 1917 sonlarında Rusların çekilmesinden sonra ise, bölgede kalmış olan Ermenilere karşı Osmanlı ile beraber Ermeni birliklerine karşı savaşırlar. 1918 kışından baharına kadar Erzincan ile Erzurum arasındaki bölge Dersim Milis Birlikleri sayesinde Osmanlı ordusunun hakimiyetine girer. Bu çatışmalar sırasında Dersimlilerin kendileri de kısmi kayıplar verseler de, Ermenilerin kayıpları çok daha fazladır. Bu katliamlarda Dersimlilerin, Dersim Milis Birliklerinin rolünün değerlendirilmesi başlı başına bir konu olduğundan bu makalede detaylara girmeyeceğim. Ama bu konunun mutlaka değerlendirilmesi gerekir.
VII. Bölüm
Dersim’de 1938’de Ermeni Nüfusu
1927 yılındaki TC’nin ilk nüfus sayımında anadil itibariyle Türkiye’deki toplam Ermeni nüfusu 64.745 olarak gösterilmiştir. 2-2.5 milyon Ermeni nüfusundan geriye kalanların sayısı! Bu nüfus sayımında ve daha sonraki 1935 sayımında Dersim, Elazığ (Harput) vilayetine bağlı gösterildiğinden Ermenilerin Dersim’deki sayısı belli değildir. Bu sayımda Elazığ vilayetinin toplam nüfusu 213.633 kişi olup vilayetdeki Ermeni nüfusu ise 2.399 kişi olarak gösterilmiştir. Bu tarihte Elazığ vilayeti ise merkez (Harput), Ovacık, Baskil, Palu, Pertek, Çemişgezek, Çapakçur, Hozat, Keban, Genç, Mazgirt ve Maden kazalarından oluşmaktadır. 1935 Nüfus sayımında ise Elazığ’daki toplam 253.141 kişiden, 707’si Ermeni olarak gösterilmiştir. 1940 yılında yeni kurulmuş olan Tunceli vilayetinin ilk nüfus sayımında toplam 90.446 kişinin yaşadığı kaydedilmiştir. İlk defa 1945 sayımında 2, 1950 sayımında 28, 1955 sayımında 13 ve 1960 sayımında 8 kişinin Ermenice konuştukları kaydedilmiştir. (K: Türkiye Nüfus Sayımlarında Azınlıklar). 19. ve 20. yüzyıl Osmanlı ve Cumhuriyet nüfus sayımlarında Hıristiyan nüfus yer yer Katolik, Ortodoks, Protestan ve Ermenilerin ana mezhebi olan Gregoryan şeklinde ince detaylarla verilmiştir. Misyonerlerin de benimsediği bu yöntem, kategorik olarak doğru görünüyorsa da, “ince” amaç ve hedefler söz konusu olduğundan güvenilir değildirler. Ermeniler, genelde sadece Gregoryan olanlardan ibaret sayılmış, Protestan, Katolik ve Ortodoks olanlar ayrı kategoriler olarak tasnif edilmişlerdir. Çoğu zaman bu Hıristiyan gruplar ile anadil grupları birbirini tutmamaktadır. Yani hem dine ve mezheplere göre ve hem de dile göre veriler güvenilir olmadığından buraya almıyorum. -(Pertek’de küçük bir Süryani-Katolik grubun, Çemişgezek’te ise 267 Ortodoks Rum’un varlığı hariç tutulursa)- Dersim’de Ermeniler dışında neredeyse hiç ya da hiç denecek kadar başka bir Hıristiyan grup olmadığından zaten böyle bir tasnif de gereksiz kalacaktır.
Cumhuriyet dönemindeki nüfus verilerinden hareket ederek Ermenilerin Dersim’deki varlığı hakkında sağlıklı şeyler söylemek mümkün değildir. Hatta sadece Dersim’de değil, bütün Türkiye’deki Ermeni varlığı konusunda tahminlerde bulunmak çok güçtür. Çünkü, birincisi, Ermenilerin zaten genel nüfusu konusunda bir mutabakat yoktur. Kimliksiz, kayıtsız birçok Ermeni vardır. Dolayısıyla her türlü tahmin yanıltıcı olabilir. İkincisi, din değiştirme ve dolayısı ile asimilasyon ilk defa 1915 ile başlamıyor, 1890’lı yıllardan beri vardır ve bir çok Ermeni 1915’ten önce zaten dinini, kimliğini değiştirmiştir. Üçüncüsü, yaşanan baskı, şiddet ve katliamlardan ötürü tahminlerden de öte bir nüfusun din değiştirdiği, evlatlık alındığı veya evlilik yoluyla kimlik değiştirdiği varsayılabilir.
Dersim özgülünde sorunu ele aldığımızda resmi verilerden değil, halkımızın hafızasını esas alabiliriz. Belki hiçbir zaman Ermenilerin tam sayısını tespit edemeyiz ama Ermenilerin varlığı konusunda pek çok şey ortaya koyabiliriz. Tarih, 1938’e doğru ilerlerken Dersim’de Ermenilerin bir çok köyde hala varlığını sürdürdükleri bilinmektedir. Pülümür çevresinde, özellikle Danzik (Dereboyu) ve Gêrsuned/Gêrsunet (Ardıçlı) köylerinde Ermenilerin yaşadıkları ve bunların Alevi (Zaza) Dersimlilerden ayrı olarak 1938 yazında kırıldıklarını görgü tanıklarının anlatımlarından öğreniyoruz. Dersim’in daha iç kesimlerinde, örneğin Torut (Taşıtlı), Zımege (Zimek: Çığırlı), Halvori (Halvoriye: Karşılar), Halvorivank, Teştek (Teştege: Atadoğdu), Şine (Sin, Geyiksuyu) gibi yerleşim yerlerinde de dağınık halde varlıklarını sürdürdüklerini biliyoruz. Yine Dersim’in diğer ilçelerine bağlı bazı köylerinde de birer, ikişer Ermeni ailesinin yaşadıkları bilinmektedir. (Son olarak Dersim Sözlü Tarih Projesi kapsamında yapılan görüşmelerde ve bazı diğer söyleşilerde bu ailelerden örnekler sunulmuştur). Şimdi bu örneklerden hareket ederek, 1938’e doğru giderken Dersim’deki Ermeni nüfus hakkında bir tahminde bulunabilir miyiz?
Diyelim ki 1938’de Dersim’in yaklaşık nüfusu yüzbin kişi idi. Ermeni nüfusu, yüzde bire tekabül etse bin kişi, yüzde ikiye tekabül etse iki bin kişi eder. Denebilir ki bu oranlar ve de rakamlar, inkar edilemeyen, her kesin kabul edebileceği, kimlikleri, yerleri bilinen asgari varsayımlardır. Bir de bilinmeyen, ispatlanması mümkün olmayanlar vardır. Bunların sayısı ve oranı hakkında bir tahminde bulunmak çok zordur. Mesela evlenilen genç kız ve kadınlar ile ortada kaldıkları için evlat edinilen çocuklar vardır. Ayrıca daha 1890’lı yıllardaki baskı, saldırı ve katliamlardan beri din ve kimlik değiştirenler vardır. Bunların sayısı ve oranı tahminlerimizden de öte olabilir. Bu durumda yüzde beşten yüzde ona kadar değişinen Ermeni kökenli toplam nüfustan bahsedilebilir. Bu, hiçbir şekilde imkansız değildir. Yüzde beşlik bir oran beş bin, yüzde onluk bir oran ise onbin kişilik bir nüfusa tekabül eder. 1938’e doğru giderken, oran giderek düşmüş olabilir, bunu muhtemel sayabiliriz. Ama geriye kalan açık veya gizli Ermeni kökenli nüfusun ciddi varlığını inkar edemeyiz. Bu durumdaki Ermenilerin sayısı hakkında çok fazla bilgi ve kayıt olmayabilir. Din ve kimlik değiştirenler, evlenilen ve evlat edinilenler zaman içerinde asimile ve topluma entegre olmuşlar ve süreç içerisinde de unutulmuşlardır. Dersim yerlilerinin bunların çetelesini tuttuğunu iddia edemeyiz. Ama devlet katında belli kayıtların olması çok muhtemeldir. Aksi taktirde Yusuf Halaçoğlu, Dersimlilerin büyük bir kesiminin veya çoğunun Ermeni kökenli olduğunu iddia edemezdi. Dersimlilerin “büyük bir kesimi” veya “çoğu” pek tabii ki, Ermeni değildir. Bu koskoca bir yalandır. Ermeni milliyetçilerinin demagojik yaklaşımlarla ve Halaçoğlu ile aynı argümanlara sarılmaları, bu iddiaların doğru olduğunu göstermez. Tersine Halaçoğlu Dersimlilerin çoğunun Ermeni olduğunu söylerken, Dersimlilere düşmanlığını Ermeni düşmanlığıyla perçinlemek istemektedir. Çünkü ırkçı Türk zihniyeti için Ermeniler düşmandır. Ermeni milliyetçileri de bu yalanlara sarılarak Dersim’in çoğunluğunun Ermeni olduğunu ve böylece bir kaç Ermeni kökenliyi daha devşireceğini sanıyorlar. Dersimlilerin, “küçük” ama “önemli” bir kesiminin Ermeni olduğu pekala söylenebilir. Bu yüzde üç veya beş olabilir ama önemlidir.
06.08.2017
¹a. Mihran Pirgiç Gültekin: “Dersim köylerindeki nüfusun yüzde 75’i Ermeni’dir.” (http://dersimermenileri.blogspot.ch/2011/02/mihran-gultekin-dersim-koylerindeki.html).
b) Aram ATEŞYAN : “Doğrudur. Tunceli’nin %90’ı belki dönme Ermeni’dir.” (Bugün TV de Erkam Tufan ile Analiz program: https://www.youtube.com/watch?v=DsmJmmYR-_g).
c) Sarkis Hatsapaniyan: “Dersim yüzde bin Ermeni, yüzde yüzde değil yüzde bin Ermeni” (Aktaran: Deniz Karakaş).
². K. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), s. 220
³. Zülfiye Koçak, Pülümür, s. 32-33
⁴. George Aghjayan, Pülümür, s. 52-53
⁵. Mazgirt Kazası, http://mazgirt.meb.gov.tr/www/mazgirt-ilce-haritasi/icerik/24
⁶. Abdülkadir Gül, Dersim Sancağının İdari Yapısı ve İdarecileri
⁷. Erzincan, http://mimoza.marmara.edu.tr/~avni/ERZiNCAN/seluke/harita.htm
⁸. http://tercan.meb.gov.tr/www/tercan/icerik/9
⁹. G. Sasuni, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15 yy’dan Günümüze Ermeni Kürt İlişkileri, s.163
¹⁰. N.Dersimi, Hatıratım, s. 46