Türkiye yeni bir seçim süreci ile karşı karşıya. Bu genel seçimden ziyade HAYIR ve EVET seçeneği ile referandum temelinde, toplumun önüne konan fiili durumu meşrulaştırma projesidir.
Nedir fiili durum?
Haziran seçimleri sürecinden sonra “seni başkan yaptırmayacağız” diyen demokrasi güçlerinin barajı aşması ile birlikte tek başına anayasayı değiştirecek güce ulaşamayan AKP, Türkiye’de tam anlamıyla bir kaos ortamı yaratıp, tek parti diktatörlüğüne doğru hızla dönüşmenin adımlarını atmıştır.
Bu süreçte, Kürt illerinde yerle bir edilen ilçeler ve köyler, bodrum katlarında yakılarak katledinlen insanlar, mitinglerde patlatılan bombalar ile halklara karşı savaş ortamı tırmandırılmış ve yüzlerce insan katledilmiştir.
Keza işçi ve emekçiler üzerinde estirelen devlet terörü başta sivil toplum örgütleri olmak üzere muhalif tüm grupları nefes alamaz duruma getirmiştir. Kasım şeçimlerinden sonra tek parti diktatörlüğü rejim ve sistem değiştirme projesi ile partili tek adam diktatörlüğü sürecine girmiştir. Yine o tarihten günümüze kadar 15 Temmuz’u gerekçe göstererek uygulamaya sokulan OHAL süreci ile gerek klikler arası çatışmadan kaynaklı gerekse de toplumsal tüm muhalif kesimi tasfiye amaçlı onbinlerce insan tutuklanmış, gazete, dergi, radyo ve TV’ler kapatılmış, aydın, yazar, akademisyen, gazeteci ve HDP milletvekilleri ile eşbaşkanları cezaevine atılmış, diktatörlük Kanun Hükmünde Kararnameler ile adım adım meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Türk-İslam sentezli ittifak kuran AKP ve MHP, bu süreçte özellikle Dersim ve Alevi kimliğine karşı fiili saldırılardan geri durmamıştır. Alevilerin evleri işaretlenmiş, cemevleri basılarak gaza boğulmuş, insanlar tutuklanmış ve hatta cemevinin bahçesinde insanlarımızı katletmişlerdir.
Keza Dersim’e dair yasak bölgeler ilan edilmiş, yayla yasakları tekrardan devreye konulmuş ve
Munzur Vadisi Milli Parkı’nda yapımı planlanan Konaktepe Barajı ve HES I-II için Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırma kararı çıkartılarak toplam 4 baraj ve 6 HES projesi yargı kararlarına rağmen KHK’ler ile yeniden yürürlüğü konulmuştur.
Referandum, uygu
lanan bu zulmü yasal kılıfına uydurma seçimidir. Şeriat ve yeni Osmalıcılık özlemi ile yanıp tutuşan AKP ve MHP iktidar kliği, bu anayasal değişikliğin kabul görmeme tehlikesine karşı, şimdi de HAYIR diyen tüm kesimi vatan hainliği ve teröristlik ile itham etmekte ve bu kesime karşı her yol ve yöntemi deneyerek operasyonlar düzenlemektedir. Bu da “hayır tavrı”nın sistemi paniğe ve korkuya ittiğinin göstergesidir.
Çıkacak hayır olasılığı eski ile yeni anayasa arasında bir tercihten ziyade, tüm bu barbar uygulamalara karşı bir duruş olarak ele alınmalıdır. Hayır çıktığı taktirde, bu itiraz, güçlü bir toplumsal zemin bulacak ve iktidarın planlarını
zora sokmuş olacaktır. Aynı zamanda toplumsal dayanışma ve direnişin bir şeylere dur deme gücünün olduğu bilinci kitlelerde umuda yol açacaktır. Diğer anlamda söylemek gerekirse, yanında duracağımız bu umuttur.
Umudun büyümesi için tüm demokratik muhalif kesimlerin yanında olmalıyız.
Alternatifimiz eski çürümüş Kemalist Cumhuriyet değil, eşitlikçi, özgür ve katılımcı demokrasiyi savunan ve uygulayan toplumsal bir sistemdir. Doğa ve insana saygı, farklı fikirlere ve inançlara saygı, tek dilin, tek bayrağın, tek inancın dayatılmadığı özgür bir toplumsal projeden yanayız.
Karşı çıktığımız ise topluma dayatılan, gerici, yobaz, şeriat özlemli tekçi ve diktatöryal sistemlerdir. İnsanlık değerleri temelinde umudu büyütmek adına, tek adam merkezli diktatöryal sistemlere karşı her daim ezilen, horlanan, yoksayılan, dıştalanan, aşağılanan birey ve tolumların yanında duracağız.
Bu bilincle HAYIR desteklenmeli, Türkiye’nin tüm mozaiksel güzellikleri bir avuc rantcı, hırsız ve katliamcı gruhun eline bırakılmamalıdır.
Bu itiraz sesine bir enstrüman olarak dahil olunmalıdır.
28.02.2017
Dersim Meclisi-Avrupa