• Site Yönetimi
  • İletişim
  • Kütüphane / Shop
  • Video Galeri
  • Kırmancki/Zazaki
  • Kırdaski/Kurmanci
  • Deutsch
  • Français
  • Englisch
  • Üyelik Formu
  • Site Yönetimi
  • İletişim
  • Kütüphane / Shop
  • Video Galeri
  • Kırmancki/Zazaki
  • Kırdaski/Kurmanci
  • Deutsch
  • Français
  • Englisch
  • Üyelik Formu
TR TR
  • Anasayfa
  • Gündem
  • Dersim Meclisi
    • Program Tartışmaları
  • Dersim
    • Basında Dersim
      • Dış basında Dersim
      • İç basında Dersim
    • Dersim Tarihi
    • Dil/Kültür
    • Inanç
  • Röportaj
  • Bildirge
  • Yayın İlkelerimiz
  • Bağış
  • Zazaca Dil Dersleri
Menü
  • Anasayfa
  • Gündem
  • Dersim Meclisi
    • Program Tartışmaları
  • Dersim
    • Basında Dersim
      • Dış basında Dersim
      • İç basında Dersim
    • Dersim Tarihi
    • Dil/Kültür
    • Inanç
  • Röportaj
  • Bildirge
  • Yayın İlkelerimiz
  • Bağış
  • Zazaca Dil Dersleri
loading...
SON HABERLER
  • Sürü Psikolojisi ve İnsanın Yaşam Hakkı’na dair
  • Kamuoyuna
  • Zaman Tünelinde Hayat Tüketmek
  • DERSİMLİ GENÇ YAZARLARA VASİYETİM – Celal Yıldız
  • MAZLUM DÊSİM HALKININ VİCDANI VE ADALET DUYGUSUNA!
  • Dersim Halkına ve Dünya Kamuoyuna
  • Peki Biz Ne Yaptık? – Nurcan Duman
  • AABF’nun NRW Eyaletinde „Kamu Tüzel Kişiliğe Sahip Kurum“ Olarak Kabul Edilmesini Selamlıyoruz!
  • Kızılbaş-Alevilerde ‘Rıza Şehri’ ve Hakikatçılar – İlyas Yer
  • 15 KASIM 1937 – SIMA MA VİRİ DERÊ!

Peki Biz Ne Yaptık? – Nurcan Duman

Yazar: celxerTarih: Ocak 02, 2021Kategori: GündemYorum YokOkunma: 568 Views
Peki Biz Ne Yaptık? - Nurcan Duman

Muhtesem Yüzyıl dizisinde Alevilerin katli, malı, namusu helaldir diye fetva veren Ebussuud’u büyük alim gibi gösterdiler. Tuncel Kurtiz gibi alevilerin sevdiği sol tandaslı bir ismin bu rolü canlandırmasıyla Aleviler de dahil tarih bilincinden yoksun çoğunluğun gözünde Ebussuud sempatikleştirilerek aklandı. Böylece yeni dimağlara temiz bir tarih sayfası açıldı.

Kösem Sultan dizisinde Alevileri ve düzen karşıtlarını canlı canlı veya keserek kuyulara gömen toplumsal hafızaya cellad olarak geçen Kuyucu Murat karakterini, Cihan Ünal’a oynatarak büyük siyaset adamı, vezir diye sundular.

Dirilis Ertuğrul dizisinde atalarını, Hakk adına düzen kurmakla ve bunu rededip kendi inancından caymayan halkları yok etmekle görevli, kutsal davanın savaşçıları olarak dimağlara yerleştirip kabul ettirdiler.

Bugün Uyanış Büyük Selçuklu dizisinde yine aynı algı operasyonları çerçevesinde, Hasan Sabbah üzerinden Batiniler kötü ve hain ama Selçuklular melaike, Allah’ın yeryüzünde emrettiği düzenini kurmakla görevli kulları ve devleti olarak gösterip yeni beyinlere bu biçimde işliyorlar.

“Baba” akım medya yani Türk medyası sinema-film sektörünün toplumlar üzerindeki gücünün de farkındalığıyla diziler üzerinden “şanlı Türk tarihini” bir daha yazıyor, türkçülüğün silindir gibi ezip geçtiği halklara ve açıldığı dünya pazarına biz yaptığımız her şeyde haklıydık, iyiydik, güzeldik, Hakk yolunda öldük-öldürdük sübliminal mesajını veriyor.

Tüm bunları bizim Alevi ve sol camianın gerici, aptal, bir şey bilmeyen, cahil olarak gördüğü sağın kalemşörleri ve ideologları yapıyor. Devlet ve medyası sistemin ve çağın imkanlarını kendi lehine en profesyonel biçimde kullanırken, sadece güdümünde olan büyük çoğunluğun tarih bilincini çarpıtmakla kalmayıp karşıt olarak gördüğü kesimi de kazanmak amaçlı bir çeşit psikolojik savaş da veriyor. Tarihten, hakikatten, meselelerin aslından bihaber yeni nesillerimizi ya kazanıyorlar ya da şüphe içinde bırakıyorlar. Hileli işleri sayesindedir ki zaten bu hile fitratlarında var. Sonuçta takiyye ehlinden oldukları tecrübeyle bugün de sabittir.

Peki biz Aleviler, muhalifler ve solcular ne yapıyoruz bu durumda?
Her gün yeni bir tartışma çıkarıp birbirimizin gözünü oyuyoruz. Oltaya takılan her yeme atlıyoruz.
Kabül etmediğimiz, rızalık vermediğimiz bu düzenin sahipleri, zor, zorbalık, hırsızlık, talan ile yazdığı yalan tarihini, çalıp param-parça ettiği kültürlerimiz üzerinden sunup Türkiye’de ve dünyada kendilerini sevdirmeye, tanıtmaya ugraşırken; bizler ise Hakk ve hakikat yolunda ödediğimiz bedelleri, bize reva görülen katliamları, haksızlıklarla dolu yüzlerce yıllık bir gecmişi, inanç öğretimizi, insani değerlerimizi sahiplenmekten, yaşamaktan uzak bir acz içindeyiz.

Kendimizi dünyaya anlatmak da şurda dursun. Bir yanlışlık, hata, kusur, haksızlık olduğunda önce kendimize bakmamız gerektiğini unuttuk Kızılbaşlık, Raa Haqi, Alevilik adı ne olursa olsun inancımız hakkında sosyal medya hesaplarında her gün yeni bir polemiğe daha dogrusu bir kirli sanal savaşa tanık oluyoruz. Bunu biz yapıyoruz başkaları değil.

– Semah bizim inancımızın bir ritüelidir, seyirlik değildir diyen yol sahiplerine inat, düğünden cenazeye, festivallere, barlara kadar folklor seviyesine düşüren biz değil miyiz?

– Her biri ilim, felsefe, inanç deryası olan deyişlerimizi, klamlarımızı türkü barlarda eğlence mezesi yapan, işkence ve sürgün türküleriyle düğünlerde halay çeken bizler değil miyiz?

– Büyüklerimizin uğradığı katliamları, kıyımları unutup anmadan anmaya hatırlayan, bir daha olmaması için hiçbir hazırlığı olmayan, sadece dostlar mecliste görsün diye rahatını bozan bizler değil miyiz?

– Egzotik, ezoterik, mitolojik, başka din veya felsefelerden ne bulduysak inancımıza, kültürümüze kafadan ekleyerek yeni bir Alevilik-Kızılbaşlık-Raa Haqi yaratmaya çalışan onlarca yazar-çizer, dede- çakma dede, sanatçı, tarihçi, akademisyeni kim varsa hepsine sözde yenilik ve değişim adına eyvallah diyen biz değil miyiz?

– 72’den artırılarak 73’e dahil olan buçuğu içinde ihtiva ettiğini söyleyen Raa Haqi ögretisine, tamamen zıt olan modern milliyetçilik anlayışını dayatarak Guruhu Naciye evlatlarını insanlık seviyesinden millet seviyesine düşürenlere cevaz veren biz değil miyiz?

– Bizden çok evvel yol süren büyüklerimizin yezid diye lanetlediklerini cemevlerinde pir postuna oturtan, çocuklarını onların tarikat okullarında okutan biz değil miyiz?

– Bu kadim inancın, kültürün serçeşmesi Dersim’i, hardo dewres’i baraj için satan, evliyalarının mekanlarına, jiyarlarına zarar verenleri savunup sahip çıkan, kutsal Munzur’u eğlence mekanına dönüştüren, lağım akıtan, mesire yeri yapan biz değil miyiz?

 

Liste daha cok uzar, ama gerek yok. Meramım odur ki bütün bunları yapanda, izin verendedir kabahat.
Yani bizde…
Onlar yanlarına kâr kalan kötülüklerini “şanlı tarih” diye pazarladılar. Biz ise iyiliğimizi, haklılığımızı ve suçsuzluğumuzu bile unuttuk.
Bu durumu görüp, kabullenir ve samimiyetle çözüm ararsak, kendimizi tanırsak, bilirsek bitmeyiz. Hakikatimizi devraldığımız gibi koruyup yaşayarak muhafaza edersek, dün olduğu gibi bugün de, yarın da var oluruz. Ama bu halimizle devam edersek bir müddet daha bu parçalanmışlığımızdan, kafa karışıklığımızdan sadece egemenler faydalanacak. En sonunda varlığımız sona erince de ileri bir zamanda Amerikan yerlilerine yaptıkları gibi yeniden kültürümüzü, inancımızı keşfederek (!) aa bakın bir zamanlar böyle humanist, doğa dostu bir toplum yaşıyormuş diye filmlerimizi de yine onlar çekecek, kültürümüzü de hediyelik eşya yapıp dünyaya satacaklar.

Sonuçta kaybedeceğiz.
Bizim kaybımız onların zaferi olacak. Bu zafer bin yıldır ensemizde boza pişiren ortodoks devlet geleneğinin zor, şiddet ve hile ile kazandığı bir zafer değil, aksine bizim acizliğimiz, yola olan güvensizliğimiz, yolumuzu tartışma konusu yapmamız, kendimizi birey olarak her şeyden önde görmemiz, çok bildiğimizi sanmamız ve tüm bu hastalıklar sonucunda birbirimize ve cümle aleme karşı duyduğumuz sevgisizliğimizin sebep olduğu bir mağlubiyet olacaktır.
Çünkü Alevi inancının dayandığı tek hakikat Sevgidir. Sevgi bitmişse inanç da bitmiştir.
Yoksa gerisi siyasettir.

Aşk ile…

Paylaş
Tweetle
Paylaş
Paylaş

Sol Ortak

Yazar: Sait ÇiyaTarih: Mayıs 26, 2019Kategori: YazarlarYorum YokOkunma: 910 Views
Sol Ortak

Sol Ortak

Dersim Tertelesi´nde TKP´nin ortaklıĝı Komüntern´e sunulan raporla sınırlı deĝil. Rasim Davaz imzası ile yayınlanan yazıdan da ibaret deĝil. Rasim Davaz´ın TKP´nin uzun dönem sekreterliĝini yapan İsmail Bilen olduĝu söyleniyor. Fark etmez. TKP bir bütün olarak aynı çizgideydi. Bu çizgiye H. Kıvılcımlı´nın muhalefet ettiĝi  yönünde bir görüş var. O dahi sorunludur.

TKP´nin Dersim Tertelesi´ne ortak olması, Şıx Sait direnişinin  bastırılması vesilesiyle yaşadıĝı sevincin saĝlam temelleri vardır.

Önce TKP´de, Kemalistler de Türk milliyetcisidirler. Osmanlının yerine kurulan devletin, Kürtleri, Zazaları, Rumları, Ermenileri ezmesi, Türklerin kurtuluşu olarak görülüyordu. Bu görüşün kabaca özeti şudur. Türkler kurtuluş savaşı veriyor. Kürtler, Zazalar, Ermeniler, Rumlar, Asur-Süryaniler emperyalistlerle birlikte bu kurtuluşu engellemek istiyorlar. Türklerin devlet kurmaları, yabancı devletlerle siyasi, ekonomik, askeri antlaşmalar, birlikler kurması normaldır. İlericiliktir. Öteki halkların böyle bir sürece girmeleri gericiliktir.

İkinci önemli neden, TKP de, Kemalistler de İttihat-Terakki´den çıkmışlardır. Ortak geçmiş, sonraki birlikteliklerinin hafızasıdır. Öyle ki Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmesi dahi bu ortaklıĝı bozmamıştır.

TKP yasaklı, illegal bir partiydi. Ama yasal alanda faaliyetleri vardı. Partiye yakın gazete ve dergiler vardı. Bunlardan birisi de sonradan CHP´li faşistler  tarafından yakılan Tan gazetesiydi. Tan´ın  sahiplerinden birisi de Zekeriya Sertel´di. Zekeriya Sertel sol görüşlüdür. Kendisi hakkında yazılanlara bakılırsa TKP´ye yakındır. TKP üyesi olduĝu da yazılıyor. Tan´da yazarlık yapan Sabiha Sertel ise TKP üyesidir. Merkez Komite üyeliĝi de var.

Tan´ın Dersim Tertelesi´nde izlediĝi çizgi ile öteki gazetelerin izlediĝi çizgi arasında bir fark yoktur. Tan, Abdullah Alpdoĝan´ın basın bürosu gibidir. 15 Haziran 1937´de yazılanları aktarmam yeterlidir.

„Mazideki hataları tekrar etmemek için yıllarca araştırmalar yapıldı ve izlenecek yol teferruatlı noktalara kadar karar verildi. Bir sene evvel de tatbikata geçildi fena hatıralarla dolu Dersim ismi atıldı. Anavatanın tabii hayatına yeniden karışacak olan bu kıtaya Tunceli ismi verildi. Islahat hareketinin başına da büyük salahiyetlerle General Alpdoğan getirildi.

 Bu kıymetli generalimiz, çok geniş görüşlü ve tedbirli bir asker ve idare adamı olduğunu Tunceli’de işbaşında ispatlamıştır. Tunceli halkına cezalandırılacak bir suçlu değil şifa bekleyen bir hasta gözüyle bakmıştır… Köle sınıfının yüzü gülmüş onlar için insanca bir hayat başlamıştır.“

Ìki gün sonra ise, Abdullah Alpdoĝan´ın yönetimini „saadet devri“ olarak görmüştü.

Tan, Dersimlileri „haydut, çapulcu, eşkiya“ diye isimlendiriyordu. Tan´da çıkan haberlerde Dersimliler „ilkel“, „hırsız“ gösteriliyor, hükümetin „medeni“  siyaseti savunuluyordu.

Tan aynı çizgisini daha sonra da sürdürdü.

10 Kasım 1938 sayısında  Zekeriya Setel, Atatürk´ün ölümü üzerine, „Babamızı kaybettik“ diye bir yazı yazmıştı.

Şimdi öyle deĝil. Sol da deĝişti denilebilinir. Kısmen doĝrudur da. Ama , o milliyetci temel, ittihatcı gelenek doĝru dürüst rededilmez, özeleştirisi verilmezse, zamanı geldiĝinde yeniden yeşerir.

Yeşeriyor da.

26.05.2019

Paylaş
Tweetle
Paylaş
Paylaş

Welat ra

Ça „mayin“i en zêde Gola Dêsımi de estê?

Son Yazılar

Sürü Psikolojisi ve İnsanın Yaşam Hakkı’na dair
Sürü Psikolojisi ve İnsanın Yaşam Hakkı’na dair

Sürü Psikolojisi ve İnsanın Yaşam Hakkı’na dair

Kasım 14, 2022
Kamuoyuna
Kamuoyuna

Kamuoyuna

Haziran 22, 2022
Zaman Tünelinde Hayat Tüketmek
Zaman Tünelinde Hayat Tüketmek

Zaman Tünelinde Hayat Tüketmek

Mart 30, 2022
DERSİMLİ GENÇ YAZARLARA VASİYETİM – Celal Yıldız
DERSİMLİ GENÇ YAZARLARA VASİYETİM – Celal Yıldız

DERSİMLİ GENÇ YAZARLARA VASİYETİM – Celal Yıldız

Kasım 22, 2021
MAZLUM DÊSİM HALKININ VİCDANI VE ADALET DUYGUSUNA!
MAZLUM DÊSİM HALKININ VİCDANI VE ADALET DUYGUSUNA!

MAZLUM DÊSİM HALKININ VİCDANI VE ADALET DUYGUSUNA!

Ağustos 25, 2021

Yazarlar

Arşiv