Dersim Neden Özel Statülü İl Olmalı? Özel Statü Nedir?[i]
Latince “Status” kelimesinden alınan konum, mevki, sosyal ve toplumsal durum, rol, kaide vb. kavramlar ilişkili bulunan pozisyonu içerir. Özel statülü bölgeler ve ya iller, genel olarak tüm dünyada merkezi yönetimlere bağlı bazı özel il veya bölgelerde uyulanan otonom /yarı otonom yönetimlerin idare şeklidir. Bu idare şekillerinin değişik biçimleri vardır. Gerek otonom cumhuriyet şeklinde gerek monarşi, kontluk, belediye bazında otonom yerel comunalite yönetimleri veya özerk bölgeler biçimlerinde bulunurlar. Özel statülü illerin veya bölgelerin, Gerek tarihte ve gereksede günümüzde dünyanın değişik bölgelerinde bulunan sayısızca örnekleri bulunmaktadır. Bildiğimiz yakın tarihte Osmanlı imparatorluğunun idari sistemi buna bir örnektir. Örneğin; Dersim sancağı veya Hicaz, Tripoli, Aynoroz Yarımadası vs. Konuya ilişkin olarak tarihte gerek köleci ve gerekse de feodal imparatorluklar döneminde özel statülü illerin ve bölgelerin özerk yaygınlığı dikat çekicidir. Ancak kapitalist emperyalizm çağında ulus devletlerin varlığıyla bu oran pazarın örgütlenmesi kolaylığı nedeniyle üniter bir yapıya büründürülerek düşürülmüştür. Buna rağmen günümüzde hatırı sayılır çoğunlukta özel statülü bölgeler ve illerin sayısı vardır.
(…)
Yukarıda kısmen aktardığımız özel statülü bölge ve şehirlere verdiğimiz örneklerde degörüldüğü gibi “ÖZEL STATÜ” nün kapsama alanı geniş bir alanı ifade etmektedir. Tarihi bağlar ve özellikleri, ekolojik yapısı ve korunması gereken kaynakları, Kültürel ve etnik dokunun yoğunluğu, Nufüs artışından kaynaklanan yeni sorunları, ekonomik ve sosyal problemler, uluslararası anlaşma hükümleri gereğince oluşan tampon bölgeler, Serbest ve Nitelikli Sanayii Bölgeleri’nin varlığı vs. koşullarında özel statü kapsamı işlemektedir. Buna Türkiye’nin AB’ne katılımı için ön görülen 8 maddelik ek talepler ve 6. maddesindeki dış politika ve savunma bölümünde görüldüğü gibi “Dış politika ve savunma: Türkiye’nin jeopolitik yapısını dikkate almak, bu ülkenin Avrasyalı özelliği yanında Orta Doğu (Arap, Fars ve Türk), Kafkasya ve Karadeniz’in genelinde bir istikrar gücü ve aracı rolünü kabul etmek demektir. Türkiye’nin bu rolü oynaması için bloklardan ve AB’den özerk kalması gerekiyor. Türkiye, ABD saflarında oynadığının aynısı olmak üzere, PESC (dış politika ve ortak güvenlik) ile özel ilişkiler kuracaktır.” * (*-Le Figaro’da eski bakan ve Avrupa Milletvekili Jacques Toubon imzasıyla çıkan makaleye göre) Uluslararası hükümlerde belirleyici olabilmektedir.
Türkiye’de Özel Statülü İller hangi anlamda yürürlüktedir? Dünyadaki Özel statülü iller ve bölgelerin tersine Türkiye’de Olağan Üstü Hal Bölgeleri kapsamında ortaya çıkan Özel Statülü iller “terörle mücadele” kapsamında ele alınmıştır. Direkt devlet erkinin iradi müdahalesi sonucu bölge valilikleri ve bu valiliklere tanınan özel yetkilerle belirginleşmiştir. Daha sonraki yıllarda nufus artışının önemli bir rol oynaması nedeniyle nüfus yoğunluklu bölgeler esas alınarak bu bölgeler üzerinde mahali idarelere bazı merkezi yetkiler tanınmış ve zamanla devlet kadrolarının atanması durumu özel statülere bağlanmış ve bu mecrada devlet ve mahali örgütlülğün merkezi ilişkilerini güçlendirici mevzuatlar gelişmiştir. Bu bağlamda belediyecilikte seçilmişlerin atanmışlar karşısında hükümsüzleşmesi defalarca onanmıştır. 12 Eylül faşizminin kapitalist restorasyonlara uygun olarak devlet örgütlülüklerini geliştirmesi ve bunun planlı bir sonucu olan kentleşmelerde bölgeselleşme uygulamaları 1. ticari bölgeden 9. ticari bölgelere ve oradanda iskan alanlarının yerleşim birimlerini düzenlemelere gidilmesi sonucu 1984 yılında “üst kademe belediyeciliği”ni esas alarak 1982 anayasasının 127. maddesindeki “büyük yerleşim yerlerinde özel yönetim biçimleri oluşturulabilir” hükmüne dayanılarak 1984 yılında üst kademe yerel yönetim belediyeciğine gidilmiştir. Müteakip yıllarda büyükşehir belediyeciliğinde, büyükşehir hizmet alanı içinde birden çok ilçe veya birinci kademe belediyesi içiçe geçmişse de bu süreç sonrasında büyükşehir sınırları içerisindeki ilçe belediyelerini il içerisindeki diğer ilçe belediyelerinden ayırmak için bu belediyeler genellikle metropoliten ilçe belediyelerine dönüşmüştür. Özel statü daha çok yerel yönetim birimlerinde uygulanmaya dönüşse de esas olarak devlet memur atamalarında devletçe belirlenmiş kriterlere uydurulmuştur. Yakın gelecekte Metropol ve metropolitan bölgeler esas alınarak yeni yasalar yürürlüğe girecektir. Bu anlamda 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunun 4, 5 ve geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca, Valilik binası merkez kabul edilerek 10, 20 ve 50. km’ye yarıçapındaki yerler dahil edilerek nüfus hesaplarına göre Özel Statüler belirlenecektir. Büyük şehir belediyelerinin sınırları mülki sınır olarak kabul edilip belediye sınırları dışında yer alan yerlerin nüfusları da eklenerek yeni bir döneme girilecektir. Bu durumda Özel Statülü Bölgeler’in sayısı artmış olacak ve devlet örgütlülüğü genişlemiş olacaktır. Nüfus artış oranlarına göre var olan Özel Statülü İller’in sayısı artmış olacaktır. (Türkiye’de var olan özel statülü iller nüfus oranına göre söyledir. Adana 2.125.635, Ankara 4.965.542, Antalya 2.092.537, Aydın 1.006.541, Balıkesir 1.160.531, Bursa 2.688.171, Diyarbakır 1.592.167, Gaziantep 1.799.558, İstanbul 13.854.740, İzmir 4.005.459, K. Maraş. 1.063.174, Kayseri 1. 274.968, Kocaeli 1.634.691, Konya 2.052.281, Manisa 1.346.162, Samsun 1.251.722, Van 1.051.975, Hatay. 1.683.674, Mersin. 1.682.848, Urfa 1.762.075 vs ) 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunun 4, 5 ve geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca valilik binası merkez kabul edilerek 10, 20 ve 50. km’ye yarı çapındaki yerler dahil edilerek nüfus hesaplandığı için farklılık oluşmaktadır. Yeni düzenlemede bu farklılık olmayacak. Şuan belediye sınırları dışında yer alan yerlerin nüfusları da ekleneceği için gelecekte büyükşehir nüfusları artacaktır. Özel Statülü İl ve bölgelerin serbest üretim bölgeleriyle bağları gelişkindir. Özellikle serbest bölgeler tamamıyla emperyalist merkezlerin yerli özel statülü alanlarıdır. Şimdiye dek 500’e yakın serbest bölge tahmin edilmektedir. Bu bölgelerde askerileştirilmiş ekonomi diye anılan grev yasağı, örgütlenme yasağı, her türlü işten çıkarmaların yasallığı, çalışma saatlerinin belirsizliği, kalifiye işgücü sömürüsü merkezli olarak kadın ve çırak statüsünde çocuk sömürüsü vs. sayılabilir. MAİ ve MİGA anlaşmalarının etkisiyle serbest bölgelerin özel statülü bölgelere dönüştürüldüğü 1999 yılı itibariyla ne düzeyde serbest üretim bölgelerinin açıldığı bilinmiyor.
Dersim ili (Tunceli) ve bölgesi özel statülü bir kapsamda mıdır?
1928 den 1934 sonlarına doğru ordunun silahsızlaştırma operasyonları sonucu 25 Aralık 1935‘te Tunceli Kanunu çıkarılır. 6. Ocak 1936 dördüncü genel valilik olarak adlandırılan özel hal uygulamaları başlar. Ve yasak bölge ilanıyla Özel Operasyon Statülü İl durumuna getirilir. 1938 Dersim Katliamından sonra 1940 yıllarna dek yasaklı bölge uygulaması başlatılır. 1940 Yılından günümüze dek sistemli asimilasyon, ekolojik ve doğal ekonomik potansiyellerini imha ve kültürel değerlerini yok ederek ya da bozarak Dersim’in tarihsel direniş kültürü ve motivasyonunu düşürmektedirler. Dersim Osmanlı İmparatorluğu son dönemlerinden itibaren asayiş statüsündeki bölge uygulamasıyla TC Devleti’nin terör kapsamında özel statülü uygulamasına dönüşmüştür. Asayiş terör ve riskli bölgeler yönetimi statüsünde özel il kapsamındadır. Dersim Özel Statülü Otonom Bölge özelliklerini yansıtıyor mu? Tarihsel olarak, kültürel olarak, cografik ve nüfus olarak kendisine has yapısıyla beş ana maddeden oluşan otonom bölge özelliklerini yansıtıyor. Birincisi; Antik Çağlardan günümüze Dersim’de izleri bulunan kültürler ve medeniyetler var. (M.Ö.-2370- 2330 Hurriler, M.Ö. 2000-Akadlar/Etiler, M.Ö. 2000-1500 Saburular, M.Ö. 1500-1300 Mitaniler, M.Ö.1300-1000 Urartular, M.Ö. 700-600 Medler “Guti, Gui, Kusi, Lolo, Mamai, Kardus, Kaldi bileşenleri”, M.Ö. 600-500 Sasaniler, M.Ö. 500-395 Doğu Roma, M.Ö. 395 Sasaniler, M.Ö. 350- Araplar, M.Ö. 230 Kapadokyalılar, M.Ö. 180 Roma İmp., M.Ö. 70 Arasklar/Partlar, M.Ö. 55 Partlar, M.Ö. 50 Tigranlar, M.S. 800-899 Bizans, M.S. 900 Şadililer/Mervaniler, M.S. 1051-1080 Selçuklular, M.S. 1142 Mengücekler, M.S. 1237 Anadolu Selçuklular, M.S. 1243-1355 Moğollar, M.S.1400 Karakoyunlar, M.S. 1440 Şah İsmail (Farslılar), M.S. 1514 Osmanlılar (Muhtariyet), M.S. 1800-1899 (resmen Özerk bölge), M.S. 1847 (Sancak Erzurum), M.S. 1859 (Elazığ), M.S. 1890 Hozat/Erzincan, M.S. 1923 Mameki/Kalan, M.S. 1936 2884 sayılı özel kanuna göre İl statüsündeki Merkez…)
Tüm bu kültürler ve medeniyetlere ait halklar buharlaşıp uçmadılar. Bu topraklarda yerleşik olarak yaşıyorlar. Ve her geçen yüzyıl bu yerli halklara yeni yerleşimciler Dersim coğrafyasına eklenerek Dersimlileşiyorlar. Dersim yerleşkelerinin ve hayat tarzlarının çeşitli kültürlerden etkilenmesinin sebebi budur. Ancak çeşitli kültürlerin bir arada yasamasının tek sebebi bu değildir elbette. Dersim çeşitli nedenlerden bir araya gelmiş mağdur halkların korunakı, kalesidir de.
İkincisi; inançsal kaynaşma ve inaçsal geleneklerin etkisi;
a- Doğal inanış biçimlerinin formel inanışa baskın olması, (ağaçlar, kuşlar, sular, çeşmeler, taşlar, mezarlar, kalıtlar, mağaralar, Ay, Güneş, tepeler, dağlar vs. gibi simgelere inanışı ve saygının varlığı ve güçlü etkisi).
b- Hırıstiyanlık, Ortodosluk, İslamilik vb. gibi kitaplı dinlerin geleneksel sekt inanış biçiminden biribirine karışarak kitapsız inanışların biçimsel Alevi kimliğine bürünmesi ve Riya Heq Aleviliği’nin toplumsal çimento görevi görmesi.
c- Kutsal mekanlar ve o mekanların ziyaretleştirerek rütüelleşmesi (adak, türbe, doğal işaretler ve semboller).
d- Kurban, adak, mum, niyet benzeri vs. gibi kitapsız rütüellerin çeşitliliğine saygı ve duaların çeşitliliği.
e- Milli ve etnik toplulukların yerli kültürlerle kaynaşarak coğrafyanın yoğun etkisiyle milliyetsiz bir toplum bilincinde Dersimlilik kimliğinin oluşması. Antik halklardan ve yakın dönem halkların kültürlerinin karışarak ortak kültür havuzuna dönüşmesi ve giderek cografik kimlik kazanmasının çeşitli tarihsel nedenleri vardır. (Başlı başına bir yazı konusu olan bu nedenleri başka bir yazıda değinmek üzere şimdilik geçiyorum).
Üçüncüsü, Dersim kimliği; Zaza ve Kurmanci kültürlerinin karşılıklı saygıya dayanan ortak yaşam kimliğinin varlığı. Aşiretlerin mesafeli saygısına ve inançlara dayanan bu ortak Dersimlilik kültürü bağımsız bir karaktere dönüşmüştür.
Dördüncüsü; coğrafya, yaşamak ve yaşamı savunarak savaşma diyalektiğidir. Doğal ve kendiliğinden gelişen Dersimlilik kültürü Dersim coğrafyası ortak yaşamın kalesidir ve bu kale savunulmalıdır fikrine dayanmaktadır. Bu özellik Dersimlinin kimliksel ögelerinden biridir. Bu özelliklerin başında bağımsızlaşan yerel kişiliklerin Dersim coğrafyasına kattığı toplumsal Dersimlilik dinamiğidir
Beşincisi; Dersim coğrafyasının mevcut sosyo-ekonomik politikasının temel itkisi Dersimin dağları, ovaları ve nehirleridir. Dersimin bu üç özelliği üç ayrı ekonomik yaşam özelliklerini oluşturmaktadır. Ormancılık, hayvancılık ve tarım.
Bu beş özellik yerleşim birimlerinin oluşmasında sebep olmakta ekonomik alanların üzerinde yerleşim gerçekleşmektedir. Bu açıdan köy yerleşim birimleri yaygın ve merkez köy yerleşim hududunda kentselleşememektedir. Böylece ticaret güzergahı üzerine kurulan kentlerin özellikleri Dersimde yoktur. Kentsel yaşamın ekonomik politik argümanları zayıftır.Ticaret ve sanayii temeline oturmamaktadır. Daha çok kendi yerli kaynaklarına dayanan yerleşim ve yaşam özelliklerini yansıtmaktadır. Kapitalist kentsel rant ve kentsel nimetlerin değiştirici gücü yoktur. Ne Ankara gibi siyasal yerleşim yeridir. Ne Adana, Mersin, izmir, İstanbul vs. gibi kapitalist ekonomik yerleşim yeridir. Ne Elazığ, Erzincan, Malatya, Sivas, Konya, Burdur vs. gibi devlet erkanı ve ordu personelinin yerleşim yeridir. Ne de Mardin, Urfa vs. gibi tarihi kültür miraslarına dayanan yerleşkelerdir. Kendi doğal ekonomik yaşamının yansıması sonucu bağımsız yerleşkelere sahiptir. Bu nedenle tarım, ormancılık, hayvancılık özellikleri sadece doğal yaşam biçiminde kullanılagelmiştir. Adeta Latin Amerika Kızılderililerin kapitalist pazara bağımlı asyatik feodalite modelidir. Ağaca, taşa, kuşa, doğal mekanlara saygı temeline dayanan coğrafyanın doğal varlıklarını hor kullanmayan bir yeterli yaşam kültürünün doğal kaynaklarına dayanmaktadır. Kapitalizmin tahrip edici gücü Dersim’de son 30-40 yıllık süreçte gerçekleşmiştir. Bu nedenlede yerleşkelerde dinamik değişim özelliği yoktur. Örneğin Dersim il ve ilçelerinin 30 veya 40 yıl boyunca diğer çevre illere göre daha az gelişmiştir. Yerleşkelerde iskan alanlarının az gelişmişlik özelliğinin birinci nedeni budur. İkinci nedeni ise, siyasaldır. Diktatörlük erkinin Dersim’i zapt-ı rap altına alınması amacıyla ekonomik sosyal problemlerin çözümü yerine aynı problemlerin derinleştirilmesi ve Dersim halkının göçertilmesi üzerine kurulan politikalardır. Bu politikalar direkt Dersim’e müdahale politikaları üzerinde kurulduğundan ordu, polis, bürokrat aygıtının yerleşimleri üzerinden gerçekleşmektedir. Bu nedenle Dersim kentlerine siyasal müdahaleler sonucu gelişme olmamıştır. Var olan kısmi gelişmelerde devletin kentlerdeki örgütlenme alanlarını göstermektedir. Diğer yandan kalekolların yapılması siyasal müdahalelerin bir yansıması olarak göze batmaktadır. Siyasal müdahalenin Ankara’ya geliştirici etkisi tersinedir. Dersim’i mağduriyet bölgesi haline getirmek, doğal yeterlilik kaynaklarını tüketmek, Dersim’in zenginliklerinin açığa çıkmasını engellemek sömürgeci devlet politikasının açık göstergesidir. Amaç Dersim’in kolonileştirerek plantasyon tarzında sömürülmesini gerçekleştirmektir. Kale kollar ve barajların amacı budur. Dersim Otonomisinin sosyo-ekonomik temeli tarım, hayvancılık ve yeterli oranda doğal yaşam kaynaklarına dayanmaktadır. son 40-50 yıllık süreçte Dersim nüfusunun kentlere ve metropollere zorunluluğu beraberinde göçer ve göçebe bir Dersim nufusu yaratmıştır. Adeta mevcuttaki Dersim nufusunun üç misli kesimi Dersim dışındadır. Çeşitli baskı biçimlerinin sürekliliğinden dolayı kütük kayıtlarını başka illere alan Dersimlilerin küçemsenmeyecek oranda sayısı vardır. Yurt dışına göçen Dersimlilerinde aynı oranda bir nufusa sahiptir. Dersim göçmenleri göçtükleri yerlerde de Dersimlidir. Bu özelliği Dersim halkının tarihinden gelmektedir. Günümüzde göçen/göçertilen Dersimlilerin Dersime ekonomik katkı payı büyüktür. Bu anlamda yurtdışında oluşma eğiliminde olan Dersim diasporası kendiliğinden bir gelişimin kısmı desteği de görülmektedir. Adı konulmamış Dersim diasporası, Dersim derneklerinin çalışması biçiminde sürmektedir. Ancak bir diaspora özelliği göstermemekle birlikte ana eğilimi diaspora eğilimindedir. Yakın gelecekte Dersim diasporası olasıdır. Dersim coğrafyasında kalan Dersimlilerin bir kısmı çiftçi, memur kesimini oluştururken önemli bir kısmı işçi, geçici işçi statüsündedir. Okur yazarlık ve eğitim oranının gelişkin olması meslek erbapları ve meslek aydınlarının gelişmesine neden olmaktadır. Bu durum daha çok elektronik, mikro elektronik sistemlerinin makinaya eklemlenmesiyle teknik alanda çalışan önemli oranda Dersimlilerin gelişkin varlığı dikkat çekicidir. İlk etapta bunların Dersim ekonomisine katkısı küçümsenemez. Bu kesimler baraj, yol, fabrika ve hizmet sektöründe oluşan eğitimli kalifiyeli iş gücüne dayanan Dersimli proterlerdir. Bunlar genellikle iş kollarının Dersim dışındaki kentlerde olması nedeniyle Dersim dışında ikamet etmektedir. (Konuya ilişkin istatistiki veriler yakın bir zamanda tarafımdan okurlara iletilecektir) Bu kesimler henüz Dersim nüfusunda gelişkin ve baskın değildir. Ancak Dersimin geleceğinin temelidirler. Dersim’in kültürel varlıkları, tarihi kültürel varlıklarının tahrip edilmesi ve egemen dinsel baskıların etkisiyle yerli halkın inanç değerlerini koruyamaması tarihsel kültürel varlıkların azalmasına sebep olmuştur. Dersimin çeşitli kültürlerin bir sentezi olarak kaynaşmış homojen kültürü, doğal inanışları, aşiret geleneklerini insana saygı temelinde gelişen tutarlı bir laisizmin yansıtmaktadır. Dersimin laik karakterine sahip olan her Dersimli de Sunni inanç biçiminde gördükleri her türlü baskı biçimine karşı reaksiyon göstemeleri doğaldır. 12 Eylül rejiminin camii seferberliği başlatarak neredeyse her köye camii götürme planları bu nedenle tutmadı. Dersim Aleviliği’nin kendi dışındaki inaç biçimlerine saygısı o inançları ötekileştirmemekte ve kendi içinde tolere etmektedir. Bu nedenle Dersim’de ortak inanış kimliğinde oluşan güçlü inanç birliği ve yaşam alışkanlıkları, kendi yaşadıkları mekanlarada yansımaktadır. Bu mekanlar gerek il ilçe ve gerekse de köy yaşamı olsun doğal yaşam güdüsünden kaynaklanmaktdır. Dersimlilerin bu özelliklerini bilmeden belediyecilik yapmak amacıyla atamayla Dersim’e gönderilen seçilmişlerin temel başarısızlığının sebebi budur.
Dersim’de uygulanan Belediyecilik Nedir? ve Nasıl Olmalıdır?
Türkiye’deki belediyecilik anlayışı olan seçilmişlerin atanmışlar karşısındaki hükümsüzlüğüden kaynaklanan devlet bürokrasisini zorlama ve oradan yerel yönetimlerine kaynak aktarma davranışının yol açtığı memur başkanların itaat gelenegidir. Merkezi otoriteye itaat edilerek hizmet görme mantığı yapılan belediyeciliğin halka dayanmamasına neden olmuştur. Buna rağmen batıda yapılan bu yönlü bir belediyecilikte kısmi bir başarı sözkonusu olsa da Dersimde başarılı olamamıştır. Dersim’in kültürel yapısı ve ahlaksal değerleri yok sayılarak yapılan bir belediyecilik anlayışının zamanla başarısız olduğu anlaşılmıştır (seçilmişlerin Dersim halkından olması bir değişim yaratmıyor.) Dersim’de oluşan devlet politikaları ve erk anlayışı formaliteden oluşan bir anlayıştır. Bu nedenlerden ötürü ;
* Belediye bütçesinin üzerinde denetim sağlayan devlet ve bankaların etkisiyle özerk ve otonom halk belediyeciliği gerçekleşmemektedir.
* Tüm belediyelerin seçilmiş başkanlarının vali karşısında, ilçe belediyelerinin kaymakam karşısında bir hüküm yetkisi bulunmamaktadır.
* Merkezi idare yönetiminden kaynaklanan bu diktatörlük sistemi belediyelerin kendi kaynaklarıyla yaşama ve özerkliklerini yok ederken aynı zamanda belediye üzerinde karar alma ve merkezi politikaları uygulayan seçilmiş memurlar durumuna dönüşmüşlerdir. (Bu durumun tersine geçmişte Fikri Sönmez’in önderlik ettiği Fatsa halk belediyeciliği sistemin dışında cereyan eden bir uygulamaydı. Sistemle birlikte halk belediyeciliği mümkün değildir.)
Dersim Komünalite Belediyeciliği Gerek yerel seçimlerde ve gereksede genel seçilerde tüm partiler ve onların temsilcileri adayların ilk yapması gereken şey doğrudan demokrasi için politik taleplerinde Dersimin orjinalitesini gözönünde bulundurmalarıdır. Bu bakış açısıyla;
1- Genel secimlere ilişkin %10’luk kota barajının kaldırılmasına yönelik propağandaların yapılması.
2- Seçilmişlerin atanmışlar karşısında tam yetkilerle yasasl güvenceye kavuşması.
3- Dersimin ‘kendisine yeterli’ doğal kaynakları üzerinden ekolojik geri-dönüşüm projeleri üzerinden kaynak sağlanması (Bu yönlü çalışmalar bu satırları yazan kişilerin detay projelerinde plan halinde vardır)
4- Tamamıyla Dersim halkının öz gücüne dayanarak halk için üretim ve tüketim kooperatiflerinin kurulması.
5- Dersim halkından seçilmiş Dersim halk denetleme konseyinin oluşturulması ve doğal zenginlik kaynaklarının denetimini kendi yerel insiyatiflerine alması.
6- Turizm ve festival organizasyonlarının Dersim belediyelerinin ortaklıkları üzerinden organize edilmesi.
7- Belediye kamusal alanlarında elektrik su ve gaz tüketiminin bedava olması ve vergi afının sağlanması.
8- Tüm siyasi parti temsilcilerinden, DKÖ ve vakıflardan oluşan belediye meclisleri ve halk temsilcileri meclisinin oluşturulması.
9- Güneş ve rüzgar enerjisinin tüm teknik alt yapısyla bitlikte elektirik üretiminin sağlanması ve bu doğal üretim kaynaklarının belediye ve halk meclislerinin denetiminde olması.
10- HES baraj çalışmalarına son verilmesi ve bitmiş barajlarında %30 kapasiteyle çalıştırılarak sulama barajlarına çevrilmesi.
11- Çöp ve katı atık tesislerinin kurulması ve ekolojik-geridönüşüm enerjilerine çevrilmesi.
12- Elektrik ve su dağıtım şebekelerinin üzerinde halk meclislerinin denetiminde ve ilk iki yıl sonra elektrik ve suyun halka bedeva dağıtılması.
13- Halk kooperatifleri yoluyla et, süt ve un ürünlerinin halka %50 yarı fıatına dağıtımının sağlanması.
14- İlk iki yıl sonrasında ana dilde kaynaklarla tüm okullarda halk kütüphanelerinin açılması.
15- Ögrenci ve ögretmen sendikalarının örgütlenmesinde belediyenin kamusal desteğinin sağlanması ve Dersim Üniversitesi’nin otonom veya özerk üniversiteye dönüşmesi.
16- İş güvenliği ve işci sağlığı için belediyeye ait müfetişlik ve denetleme kurumunun gerçekleştirilmesi.
17- Kadın ve çocuk sağlığına dönük her il ilçe köy mezra ve kömlerde hizmetlerin ulaştırılması.
18- Yaşlılar yurdu vb. kurumların belediyeler ve sağlık ekipleri tarfından denetim altında olması ve kamusal desteğin sunulması
19- Ruhsal ve fiziksel hastalıklarla mücadele için rehabilitasyon merkezlerinin aktifleştirilmesi ve yeni rehabilitasyon merkezlerinin kurulması.
20- Dersim Tarih Kurumu ve vakıflarının oluşturulması.
21- Yabancı maden şirketlerine karşı Dersim’in doğal kaynaklarını savunma ve hukuksal mücadele komitelerinin kurulması. (Rio Tinto Şirketi’nin taşeronluğunu yapan Tunçpınar ŞT, Dêrsim’in Pûlûmür İlçesi’ne bağlı Cevizlidere Köyü bölgesinde 2004 yılında sondaj çalışmaları başlatmıştı. Köylülerin tepkileri üzerine 2007 yılında faaliyetlerini durduran altın arama şirketinin, bu kez Pulur ilçe merkezinde açtığı büroyla Cevizlidere Köyü’nü de çok yüksek fiyatla satın almak için harekete geçtiği biliniyor.)
22- Dersim yerel yönetimlerinin birliğinden oluşan Özel statülü otonom Dersim Konseyi’nin oluşturulması.
23- TBMM ve TC kamuoyunda Dersim otonom yerel idaresinin var olan özel statülü il (terörle mücadele kapsamı ve asayiş statüsünden) kapsamından otonom statüsüne kavuşması için propağandasının yapılması ve bu uğurda irade konulması.
24- Tüm siyasi partiler ve temsilcilerinin örgütlenme ve propaganda serbestliğinin anti faşizm, anti kapitalizm ve anti emperyalizm ilkelerine göre yapılması.
25- Zaza ve Kırmanç kültürlerinin milli kurumsal yapılanmasını ve folklorik araştırma merkezlerinin kurulması.
26- Yeni bir imar ve kentsel planma yasasının oluşturulması.
27- Dersim Otonom Anayası’nın bilimsel çalışmalarla desteklenip yassallaşması için çalışmaların yapılması.
28- Sistem kurucu insiyatiflerinin tek bir merkezde toplanması vs.
Yukarıda maddeler halinde sunduğumuz bu taleplerin tamamı gerçekçi ve bilimseldir. Yüz yıllardır bölgeye mezhepçi, ırkçı, dar görüşlü, yaklaşımların olumlu hiç birşey kazandırmadığı tersine Dersim’in otantik yapısını tahrip ettiği açıktır. Gerek T.C. rejimi altında ve gerekse de olası rejimler altında tek seçenek Dersim Halk Demokrasisi Otonom Bölgesi için otonomiyen ve özerk statüsüye kavuşmasıdır. Otonomi, sistem içindeki bir sistem modeliyle T.C. Devleti ve hükümetlerinin Dersim halkının üzerindeki bir yükü olmasını kaldıracaktır. Artık Dersim halkının yükü kendi öz yükü olacaktır. T.C. Devleti’nin yükünü taşıma zorunluluğu kalmayacaktır. Otonomi, bölgedeki çatışmalardan ve olağanüstü hallerden yorgun düşmüş Dersim halkına ve çevresine rahatlama sağlayacaktır. Bunun örnekleri gerek AB ve gerekse tüm dünyada sınırlar arasında kalan tampon bölgeler statüsünde özel halk yönetim biçimlerinde görülmektedir.
Komünalite Belediyeciliği Nedir?
Komünalite yerel yönetimin doğrudan demokrasi yoluyla söz ve karar hakkının sadece katılımcı halka ait olduğu ve sadece insaniyeti ön planda tutan, din, dil, ırk ayrımı yapmayan, kendi öz gücüne ve kaynaklarına dayanan yerel belediyeciliktir. Bu belediyecilik anlayışında bilimsel kültür ve folklorik halk kültürünü aynı yerellikte birleştiren belediyeciliktir. Ulasal, ırksal, milli kökenlere bakmaksızın insaniyeti ve onun evrensel geleceği için yerel çalışmanın adıdır.
[i] Yazı yerel seçim çalışmalarına alternatifler öneren bir çalışma olarak 28.12.2013 tarihinde Fransa’da Cecile Cansız- Şadi Şadiyan tarafından kaleme alınmış, web sayfamızda yayınlanması için iletilmiş ve medya komisyonu tarafından kısaltılmıştır.