Ormanlarımızın kasten yakıldığını ve kimin yaktığını biliyoruz.
İmdadına koşup söndürmemize dahi izin vermeyen orman yangınlarının sorumlularını tüm kamuoyu huzurunda kınıyoruz!
Ve hukukun bizler açısından hiçbir zaman işlemediği Dersim’den sesleniyoruz.
Sanayi devriminden bu yana yaklaşık 300 yıllık bir zaman sonunda, üzerinde yaşadığı dünyayı talan edip dengesini bozmak pahasına, insanlık bugün hayal edemeyeceği bir ‘rahata’ ve ‘konfora’ kavuşmuştur.
Hal böyleyken, bilim insanlarının yüzde 97’si geçtiğimiz yüzyılda iklimin ısındığını ve bu ısınmanın insan kaynaklı olduğunu artık kabul ediyor.
Son birkaç yılda dünyanın birçok yerinde eş zamanlı gelişen orman yangınlarını, orman mühendisleri, iklim bilimciler ve konunun uzmanları değerlendirirken aslında çok uzun zamandır ormanların yangınlara karşı çok daha kırılgan hale geldiğini anlatıyor, uyarılarda bulunuyor. Ortalama sıcaklıklardaki artışlar, havadaki nem oranının gitgide düşmesi, sıklığı ve şiddeti artan sıcak dalgaları, orman yangınları için mükemmel koşullar oluşturuyor diyor.
Bu korkunç gerçekten hareketle yapılan tüm uyarılara rağmen, ne devletler ne rant odaklı irili ufaklı girişimciler ne büyük sermayedarlar ne de ortalama bir vatandaş bu durumu ciddiye almıyor.
Son 300 yıldır, ilerlemeci-modernist akılın yeryüzünde yaşayan kültür toplumlarına yani etno çeşitliliğe açtığı savaşın sonucunda bugün yüzlerce dil ölüm döşeğindedir. Kendi içinde etnik temizliği başarıyla sonlandırmış olan modernist-tekçi akıl, son yüzyılda tüm yeryüzünü kendisi için tahsis edilmiş bedava kaynak, para, rant ve güç olarak görüp hunharca saldırıyor; hesapsızca yok ediyor.
Ağaçları, dağları, suları, denizleri can olarak değil sermaye ve ham madde olarak gören modern akıl, bu temelsiz ve karşılığı olmayan bilgiden hareketle, biz dilediğimiz kadar kullanırız, harcarız, tahrip ederiz, tüketiriz o kaynak kendisini 100 yıl içinde tekrar onarır diyebiliyor.
Kültürler ve doğa dedik de peki hayvanlar?
Onları kale alan zaten yok. Sadece tüketim endeksli düşünen insan için etinden ve sütünden yararlandığı çiftlik hayvanı değilse eğer sorun yoktur, zarar yoktur. Tüketim ve kâr odaklı insanlar için endemik hayvan türlerinin hiçbir değeri, manası yoktur.
Yani etnosistem ile ekosistemin yok olmasının sebebi modernist kapitalistlere göre doğal seleksiyon iken madalyonun diğer yüzü olan Ortodoks geleneğe göre ise fıtrat meselesiydi. Bu akla göre gücü, şansı olan hayatta kalır; gücü ya da şansı olmayanın da ruhuna el fatiha.
Dünyanın son 300 yılında olanlar böyleyken dünyanın en görkemli mahallelerinden biri olan Dersim’de de durum pek farklı değildi. Tarihi, dili ve kültürüyle bu modern – tekçi zihniyetin karşısında direnemeyip hızla kan kaybı yaşayan Dersimli ve yurdu, insan kaynaklı olan tüm bu barbar uygulamalarından nasibini aldı ve alıyor.
Olağanüstü Hal’in uygulanmaya başlandığı 1987’den günümüze kadar özel uygulamalarla yönetilen Dersim’de son 30 yıldır orman yangınlarının olmadığı bir dönem neredeyse yok gibidir.
2012 yılında İnsan Hakları Derneği Tunceli Şubesi ve Tunceli Barosu tarafından, sularımız üzerine kurulan barajlara alan açmak için kasten çıkarılan orman yangınlarının yanı sıra, devletin ‘terörist’ kovalarken gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda bombalamalar sonucunda çıkan orman yangınlarına yapılan suç duyurusuna, Devlet: “Devletin temel hak ve özgürlüklerin temini görevini yerine getirmek için terör örgütleriyle mücadelesinde orantılı güç kullanması sonucunda orman yangınlarının çıkmasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 24/1 maddesinde düzenlenen kanunun hükmünü yerine getirme kapsamında kaldığı ve ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran bir neden olduğu” şeklinde cevap veriyor.
Aslında olan şu ki, devletlerin bekası, zenginlerin çıkarı gözetilirken doğa ve üzerinde yaşayan tüm endemik canlılar, bitkiler yok oluyor; havası, suyu kirleniyor ve bu doğanın bir parçası olan insan da doğadan koptukça haysiyetinden ve değerlerinden hızla kaybediyor.
2021’in Mayıs ayından beri Dersim’in Hozat- Ovacık- Çemişgezek ilçeleri arasında kalan ve çoğunlukla devlet tarafından yasak bölge ilan edilmiş mıntıkalarda çıkan orman yangınlarının sorumlularını biliyoruz. Ve bu yangınlar yine güvenlik amaçlı dağların bombalanması sonucunda çıkmıştır. Devlet çıkardığı orman yangınlarını söndürmek yerine söndürmeye gidenleri engelliyor. Daha sonra da yine sorumlusu kendisi değilmiş gibi ‘‘piknik ve mesire yerleri ile tabiat parkları dahil ormanlık alanlarda mangal, semaver ve ateş yakılmasına müsaade edilmeyeceğini’’ söyleyerek güya koruma amaçlı bir dizi yasak daha getiriyor. Bu arada kendi sorumluluğundan kaçan devlet, orman yangınlarının faturasını Dersimliye keserek aklımızla da oynamayı ihmal etmiyor.
Ege’de, Akdeniz’de insanlar ormanlarını kurtarmak için seferber olup gözyaşları içinde dünyayı ayağa kaldırırken biz Dersimlilerden ise yanan ormanlarımıza uzaktan bakıp gözyaşlarımızı içimize akıtmamız bekleniyor.
Dünyada endemik çeşitliliğiyle ve taşıdığı kültürüyle bir benzeri daha olmayan Dersim Kültür Havzası’nda yanan her ağaç, kuruyan her dere, bombalanan her dağ, ölen her hayvan, her canlı, her çiçek, yitip giden her kültürel öge, her şarkı, her masal, anadilimizdeki her kelime büyük bir aile olan insanlığın ve onun evi olan yeryüzünün bir parçasıdır. Nasıl dünyanın bir yerinde yaşanan bir ekolojik katliam dünyanın başka bir ucunda olumsuz etki yapıyorsa, aynı şey bu dünyanın bir parçası olan Dersim için de geçerlidir.
Kapitalistlere ve onların korumaları olan devletlere Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi olarak sesleniyoruz; dünyadan ve onun bir parçası olan Dersim’den elinizi çekin.
Hiçbir sebep ormanların bilinçli olarak yakılmasını normal ve anlaşılır gösteremez.
Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi olarak halkımıza da sesleniyoruz; inancımız Kızılbaş-Aleviliğin en temel önermesi olan vahdet-i vücut ve Enel Hakk anlayışından uzaklaştığımız sürece, biz de kapitalistler gibi doğayı parçası olduğumuz bir canlı olarak değil, kazanç elde edebileceğimiz bir kaynak yani bir meta olarak görürüz. Ve bu bizim sonumuz olur. Tüm Dersim Kırmanclarından, eskiden de olduğu gibi Hardo Dêwres’in bir parçası olduklarını ve oradaki her ziyaretin bunun bir ispatı olduğunu unutmamalarını bekliyoruz.
Hakk’tan rızık dilerken, önce kurda kuşa daha sonra akrabasına, komşusuna eğer köşede kalırsa bir şey, onu da bu naçara ver diyen kadim duamız hep kulaklarımızda ve gönlümüzde olsun.
Dersim Kültür Sanat İnisiyatifi
20.08.2021, Dersim
Türkiye sınırları içinde yer alan 82 bin nüfuslu Dersim; (Tunceli) AKP hükümetinin kararıyla sistematik ve acımasız bir saldırıyla karşı karşıyadır.2018 yılının Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait helikopterlerden atılan bombalarla ormanlar ateşe verilmiştir. Dersim merkez ve 5 ilçesinde aylardır devam eden orman yangınlarının söndürülmesine AKP hükümetinin talimatıyla asker ve polis tarafından zor kullanılarak izin verilmemektedir. AKP hükümeti, mülki amirlikler ve kolluk güçleri aracılığıyla kentte yaşayan insanlar üzerinde büyük bir baskı uygulamaktadır. Dersim merkez ile ilçeleri, köyleri ve yaylaları, güvenlik güçleri tarafından kuşatmaya alınmıştır. Dağlar bombalanmakta, sivil insanlar zarar görmekte, hapse atılmakta ve özel güvenlik bölgeleri ilan edilerek göçe zorlanmaktadır. Dersim’de son üç ayda on binlerce hektarlık ormanın yandığı tahmin edilmektedir. Yangınlarda sadece ormanlar değil içinde barınan hayvanlar da yanarak can vermektedir.
Bu hayvanlar içinde soyu tükenmekle karşı karşıya olan ve koruma altına alınan vaşaklar da bulunmaktadır.
Dersim’de doğaya, insanlara ve canlılara karşı açık bir suç işlenmektedir. Dersim’de yanan sadece ormanlar değildir. Dersim inancının kutsal mekanları, mezarları, tarihi dünyanın gözü önünde yakılmaktadır. Kültür, tarih, doğa ve toplumsal hafıza yok edilmektedir. Dersim’in insanına, kutsal mekanlarına, ormanına, suyuna, doğasına, kurduna-kuşana ve tüm canlısına sahip çıkmak; insani, ahlaki ve vicdani sorumluluktur.
Bu nedenle bütün duyarlı toplumsal kesimleri, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK), UNICEF, Greenpeace ve çevreyi korumak için kurulmuş tüm sivil toplum örgütlerini ve yetkilileri sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz.
Sorun, insanları öldürmekle, köyleri boşaltmakla, insanları göçe zorlamakla, ormanları yakmakla, doğaya zarar vermekle çözülmeyecektir. Tarih bu çözümsüz politikaların örnekleriyle doludur. Çözüm, barış, demokrasi ve özgürlüktedir. Bunun için de diyalog, en doğru yoldur.
Biz aşağıda imzası bulunan kurum ve kişiler olarak; Dersim’de insana, doğaya ve diğer canlılara karşı bu saldırıların derhal durdurulmasını ve ağır suçu işleyenlerin yargılanıp, cezalandırılmasını talep ediyoruz. Bu amaçla 10 Eylül 2018 tarihinde, Federal Almanya Cumhuriyeti Parlamentosu önünde, saat 13.00’da yazar, akademisyen, milletvekilleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve doğa aktivistlerinin de katılacağı bir basın açıklaması yapılacaktır. Berlin ve çevresinde yaşayan tüm Dersimlileri ve demokrasi güçlerini basın toplantısına katılmaya davet ediyoruz.
Çağrı yapanlar:
Prof. Normen Paech
Prof. Ronald Mönch
Prof. Axel Horn
Veterinar Dr. Gabriele Horn
Sezayi Temeli, HDP Vorsitzender/ Abgeordneter
Prof.Mithat Sancar, HDP MdB/Abgeordneter
Alican Önlü, HDP MdB/ Dersim Dersim Abgeordneter
Helin Baba, Abgeordnete
Gökay Akbulut, Abgeordneter/Linke
Sibel Yiğitalp, HDP Eski Diyarbakır Milletvekili)
Hakan Taş, Abgeordneter/Linke
Tobias Pflüger, MdB Die Linke
Doç. Dr. Çetin Gürer
Doç. Nevra Akdemir
Doç. Dr. Arzu Yılmaz
Dr. Muzaffer Kaya
Hayko Bağdat, Journalist
Doç.Dr. H.Eren Çelik, Schriftsteller/ Politikwisenschaftler
Necat Sunar, Journalist
Ferda Çetin, Journalist
Erk Acarer, Journalist
Günay Aslan, Journalist
Erdal Er, Journalist
Alican Kaya, Journalist
İrfan Cüre, Journalist
Can Kasapoğlu, journalist
Nuray Şahin, Regiseurin
Can Dündar, Schriftsteller
Kazım Gündoğan, Reggiseur/ Schriftsteller
Barış Pir Hasan, Reggiseur
Munzur Çem, Schriftsteller
Haydar ışık, Schriftsteller)
İsmail Özen, Sportler (Bokser)
Lütfü Doğan, Unternehmer
Ali Ertan Toprak, Vorsitzender Kurdische Gemeinde Deutschland
Fuat Kaplan, Pädagoge
Ali Çatakçın, Vorsitzender Dersim Gesellschaft für Wiederaufbau e.V.
İsmail Parmaksız, Vorsitzender Nav.DEM
Hüseyin Mat, Vorsitzender Alevitische Föderation Deutschland (AABF )
Metin Bozdağ, Vorsitzender der Föderation der Dersim Gemeinden in Europa (FDG
Kemal Karabulut, Generalsekretär der Föderation der Dersim Gemeinden in Europa (FDG)
Togay Işıklı, Vorstand Mitglied Alevitische Gemeinde Deutschland e.V.
Memili Güngör, vorstand Mietglied Freiheit Initiative für Dersim
Süleyman Ates, Gewerkschafter
Gıyasettin Sayan, Politiker
Lerzan Jandil, Schriftsteller
Selim Fırat, Schriftsteller
Mehmet Aktaş, Regiseur
Recep Maraşlı, Schriftsteller
Hayri Ateş, Schriftsteller
Faruk Muhsinoğlu, Unternehmer
Cafer Tar, Schriftsteller
Hayri Ateş, Schriftsteller
Memo Şahin, Schriftsteller
Ahmet kahraman, Journalist/Schriftsteller
Hüseyin Narlı, Schriftsteller
Ozan Diyar, Musiker
Şiyar Munzur, Musiker
Ozan Serdar, Musiker
Hasan Sağlam, Musiker
Ali Ekber Aslaner, Vorstand Mitglied Dersim Gesellschaft für Wiederaufbau
Ayhan Yabatu, Vorstand Mitglied Dersim Gesellschaft für Wiederaufbau
Hasan Taş, Unternehmer
Veli Kaya, Vorsitzender Demokratische Alevitische Federation Deutschlan
Süleyman Seven, Vorsitzender Kurdische Gemeinde Stuttgart
Turan Tekin, Vorsitzender Verein Gegen Genozid
Elif Taş, Vorsitzender Verein Gegen Genozid
İnstitutionen
Dersim Kultur Gemeinde Köln e.V.
Dersim Gesellschaf für Wiederaufbau e.V.
Dêrsim Gemeinde Bonê Ma Rhein-Necker e.V.
Gesellschaft gegen Genozid in Dersim 1938 e. V.
Alevitische Föderation Deutschland (AABF )
Föderation der Dersim Gemeinden in Europa (FDG)
Demokratische Alevitische Föderation Deutschland (FEDA)
Mısletê Dêsımi- Dersim Meclisi (Zentralrat der Dersimer in Europa)
Kurdische Gemeinde Stuttgart
Dersim Kultur Gemeinde Berlin e.V.
Kurdische Gemeinde Deutschland
Freiheit für Dersim İnitiative e.V.
Dersim Gemeinde Westfalen e.V.
Linke Sozialist Partei Grüne
Dest DAN Berlin e.V.
NAV-DEM e.V. Berlin
CIK Berlin
Kurdische Gemeinde zu Berlin-Brandenburg e.V.
Kurdische Zentrum e.V.
YEKMAL e.V.
Dersim‘i yine yakıyorlar…
Hozat, Ovacık, Çemişgezek üçgeninde bir haftadır devam eden orman yangını genişleyerek devam ediyor.
Yangın bütün canlıları kavurucu tahribatıyla yok ediyor. Alevler dağ yamaçlarını sarmış, gökyüzü dumanla kaplı, devlet erki ise on gündür suskun ve keyifle seyrediyor.
Bu durum karşısında Dersim halkı, tarihten kaynaklı bahtına düşen travmalarının canlanmasıyla korku ve kaygı yaşıyor.
Dersim’i dörtbir yandan saran bu orman yangını, bölgeye özgü hayvan türleri ile yaşam alanlarının yok edilmesi demektir.
Ender bulunan bitki türlerinin kül olması bir doğa felaketidir.
Dersim’in ciğerlerini kavuran bu alevin, ülkenin batısına da bir nefes darlığı yaşatacağını başta müdahale etmeyen devlet ve sessiz-seyirci kalan insan evladı akıldan çıkarmamalıdır.
Gözü doymaz kar hırsıyla kontrolsüz, sorumsuz doğa tahribatlarıyla ve bu tür orman yangınlarıyla insan evladının kendi felaketini de kendisinin yarattığı unutulmamalıdır.
Ormanların korunmasını, orman alanlarının genişletilmesini, yanan orman alanlarına yeni orman yetiştirilmesini, ormanların gözetimini “Orman Kanunu” hükmünde belirlemiş olan devlet, bu görev ve sorumluluğuna ters orantılı bir tutum sergilememelidir.
Yasal olarak bütün ormanların mülkiyeti, işletmesi “Orman Kanunu” ile devlete devr edilmişse, devletin de Dersim’deki orman yangınlarına acilen müdahalesi yasal zorunluluk ve sorumluluğu gereğidir.
Yasal olarak bütün ormanların gözetimi devlete aitse, gereken acilen yapılmalıdır.
6831 sayılı Orman Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu Hükümlerinin gereğini yerine getirilmemesiyle doğan bu hukuksuzluğa son vermelidir. Dersim’i yakıp kavuran orman yangınına acilen müdahale edilmelidir.
Cümle canlının yaşam hakkını savunan Raa Haq İnancı’nın Hardo Dewrêş olarak adlandırdığı coğrafyanın bireyleri olarak kültürel ve doğal varlıklarımıza yönelik her müdahaleye, tıpkı 2017 yılında Munzur Özgür Aksın Meclisi öncülüğünde yapıldığı gibi birbirimize kenetlenerek karşı koymamız gerekiyor.
Dersimliler olarak bu türden eylemlere katılmalı, katkı sunmalıyız.
16.08.2018
Dersim Meclisi – Yürütme Kurulu
Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu (FDG)