DERSİM TOPLUMUNA AÇIKLAMAMIZDIR.
Bilimsel araştırmalar yapılmamış ve çözümler üretilmemiş tarihsel ve toplumsal konular-sorunlar hakkında konuşurken ölçülü olmak, tartışmaları yapıcı ve toplumsal iç barış dinamiklerini zedelemeden yürütmek gerekir.
Dersim konusu ve Dersimlilerin sorunlarını bu yaklaşımla ele alırsak çözüme katkı sunmuş oluruz. Bir sorunun çözümüne katkı sunamıyorsak yeni sorunlara neden olacak davranışlardan kaçınmak ahlaki bir tutumdur. Toptancı yaklaşımlar, negatif dil ve söylem, sıfatlandırmalar, yargılayan ve ötekileştiren bir tarzın hiçbir sorunun anlaşılmasına ve çözümüne katkı sunmadığını biliyor ve görüyoruz…
Dersimliler ağır tarihsel, toplumsal, kültürel ve siyasal sorunları olan bir toplumdur. Böyle bir toplumun bireyleri olarak hiç şüphesiz ki bu ağır durumdan çeşitli biçimlerde etkilenmekteyiz.
Bu nedenlerle tarihsel sorunlarda olduğu gibi güncel sorunlar karşısın da çoğu zaman nesnel davranamayabilir, hatalar ve yanlışlar yapabiliriz. Öncelikle bu nesnel gerçekliği tespit etmekte yarar var. Zira düşünce dünyası parçalı, duygu dünyası yaralı, ağır süreçlerden geçmiş, acılar yaşamış bir toplumun çocuklarıyız.
Böyle olunca konular ve sorunlar genellikle analitik, yapıcı ve çözüm odaklı bir yöntemle değil, reaksiyonel ve ideolojik bir yöntemle ele alınmakta ve bu nedenle de çözümsüzlükle sonuçlanmaktadır. Bu tarz yaklaşımların çoğunlukla konuların anlaşılmasını ve sorunların çözümünü zorlaştırdığını söylemek ve kabul etmek durumundayız. Oysa kendi gerçekliğimizle yüzleşmeli ve serinkanlı çözümlere odaklanmalıyız…
Sorunlar doğru ele alınmadığı ve tartışılmadığı için herhangi bir konuya dair söylenenler hemen sertleşiyor ve toplumda derin ayrışmalara neden oluyor. Bu son derece endişe verici bir durumdur…
Bizler, Dersimlilerin parçalı ve kutuplaşmış bir toplum haline getirilmesinden üzüntü ve rahatsızlık duyuyoruz. Dersimlilerin birliğini ve ortak değerlerini yeniden inşa etmenin yaşamsal bir öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Asimilasyona tabi tutulmuş dilleri, kültürleri ve inancının korunması ve geliştirilmesi için; göç, doğal tahribat, eğitim, ekonomik sorunları temelinde ortak bir akla ve mücadele birliğine ihtiyaç olduğunu ön görüyoruz. Ortak aklın ve ortak değerlerin oluşumu sürecinden rahatsız olan bazı çevreler sürekli olarak provokasyonlar yaratarak toplumu gerdiklerini; kutuplaşmayı daha da derinleştirdiklerini görüyoruz. Sosyal medya üzerinden yarattıkları kirlilikle Dersimlileri etnik ve inanç kimlikleri veya siyasi düşünceleri nedeniyle ötekileştirmekte, birbirine karşı kışkırtmakta olduklarını, adeta nefret suçu işlediklerine tanık olmaktayız. Yaptıkları her açıklama nefret, tahrik ve kirlilik üretmektedir. Bizler her koşulda ahlaki değerlerimizi, vicdan ve adalet duygumuzu koruyarak sorunları ele alacağız…
Bilinmesini isteriz ki; ürettikleri kirliliklerle Dersimlilerin düşün ve duygu dünyalarını zehirlemelerine, değerlerini kirletmelerine de tavırsız kalmayacağız…
Güncel bir durum olarak…
Dersim Mazgirt Belediyesi ve Muzaffer Oruçoğlu hakkında yapılan tartışmanın nasıl bir kirlilik, zehirlenme yarattığını ve nefret ürettiğini üzüntüyle takip ettik…
Mazgirt Belediyesi 3 yıl önce Muzaffer Oruçoğlu’nun ismini yetkisini kullanarak bir parka vermiş, Mazgirt halkının oylarıyla demokratik biçimde seçilmiş bir yerel yönetim ve Belediye Başkanı. Böyle bir kararı almaya hem hakkı, hem yetkisi var… Ama bireylerin, sivil toplum kurumlarının, siyasi veya mesleki örgütlerin ya da kamuoyunun itiraz, eleştiri ve karşı çıkma hakları da var… Bu da demokratik bir haktır ve demokrasi kültürü de böyle gelişir.
Dersim herhangi bir coğrafya, Dersimliler de herhangi bir toplum değildir. Tertele (Soykırım) yaşamış ve travmaları henüz tedavi edilememiş, yüzleşme süreçleri yaşanmamış toplumların özgünlükleri ve hassasiyetleri vardır. Başta yerel yönetimler olmak üzere Dersim’de düşünce üreten, siyaset yapan her kurum ve bireyin bunu bilince çıkarması ve toplumun hassasiyetlerini gözden uzak tutmaması da gereklidir.
Ne yazık ki; genel de olduğu gibi Dersim’de de yerel yönetimler çoğunlukla toplumsal ve kültürel dokuyu anlayarak ona uygun yerel-idari politikalar değil; siyasi grup çıkarlarını ön planda tutmaktadırlar. Oysa ki yerel yönetim politikasının asıl niteliği ve ekseni, grupsal siyaset değil, toplumsal siyaseti esas alan kültürel-tarihsel dokuya uygun politikalar üretmektir. Aksi durum sürekli sorun üretir. Bir grup/parti için iyi olan semboller, sonradan seçilecek olan başka siyasi grup/parti için iyi olmayabiliyor. O da kendisi için iyi olan sembolü tercih edebiliyor. Bu durum toplumun ortak belleğinin oluşmasına değil, parçalanması ve toplumun kutuplaşmasına neden olmaktadır.
Yerel yönetimlerin görevi sadece hizmet üretmek değildir. Toplumun tarihsel, toplumsal, kültürel değerlerini ve doğasını korumanın yanı sıra ortak bir toplumsal bilinç oluşturmaktır. Kültür sanat mekanları, yaşam alanları önemli birer hafıza mekanlarıdır. Buralarda ki hafıza sembolleri toplumun asgari ortak kültürel ve etik değerlerini yansıtabilmelidir.
Çağımız da ortak aklı, ortak etik değerleri, ortak hafızası ve ortak sembolleri olmayan toplumların toplum olma vasfı tartışılmaktadır.
Mazgirt Belediyesi yapılan eleştirilere yanıt verirken ilçede yaptıkları mekanlara verdikleri isimleri de açıklamış: “Dersim 38 Katliam Anıtı, Hüseyin Cevahir Gençlik ve Çocuk Parkı, Ahmet Arif Gençlik Parkı, Zarife Ana Kadın Kolektif Yaşam Evi, Cumartesi Anneleri Çeşmesi, Özgecan Aslan Parkı, Muzaffer Oruçoğlu Özgürlük ve Demokrasi Parkı ve Kütüphanesi, Nazım Hikmet Halk Kütüphanesi, Gezi Şehitliği; Berkin Elvan, İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş adına yapılan Gezi Şehitliği-Fidanlığı gibi…”
Bu tabloda ki isimleri tek başına tartışmak hakikati karartır ve bizi adalet duygusundan uzaklaştırır. Bu tabloda Dersim Tertelesi’nden 68 devrimci hareketine, 90’lı yılların gözaltında kaybedilenlerin anneleri olan Cumartesi Annelerine, Gezi Direnişin de yaşamını kaybedenler ve tecavüz cinayetlerinin sembol isimlerine kadar geniş bir yelpaze var. Bu isimler ezilen ve haksızlığa uğrayan ilerici insanlığın değerleridir. Bunu tartışmak Dersim toplumunu ilerici insanlık ailesinden uzaklaştırır ve çok geriye düşürür.
Bu tablo da eksiklikler var. Görüldüğü kadarıyla “yerel değerler” ikincil plana itilmiş, daha çok “evrensel değerler”e öncelik verilmiştir. Bu bir problem ve siyasi bir yanılgı olarak görünmektedir. Yerel değerleri evrensel değerlere feda etmek ciddi bir sorundur. Yerel halkların dilleri, kültürleri, inançlarına hak ettiği değeri vermemek aslında evrensel değerleri de doğru anlamamaktır. Yerel değerlerden kopmak köksüzlüğe, evrenselden değerlerden kopmak gericiliğe götürme risklerini taşımaktadır. Oysa yerel ile evrenselin ilerici değerlerini sentezleyerek demokratik, özgürlükçü bir sentez üretilebilir…
Bu anlamda yerel yönetimler/yöneticiler kendi toplumlarının ortak yerel değerlerini korumaya-yaşatmaya öncelik vermelidirler. Ama yerele de saplanıp sırtını evrensel değerlere dönmemelidir. Ancak bu ilişki doğru ve dengeli bir şekilde kurulamasa “mutlak yerelcilik” mikro milliyetçiliğe, “mutlak evrenselcilik” inkarcılık ve asimilasyona götürür…
21. yüzyılda Dersim toplumunu ilerici insanlık ailesinden koparıp sadece yerel değerlerle var etme çabası hem doğru değil, hem de sosyal yaşamda karşılığı olmayan bir çabadır… Elbette evrensel değerlerle ilişkisini kesip tamamen yerel değerlerle yaşamak isteyenler varsa onlara bir şey denilemez. Ancak bir toplum adına bu tür iddialarda bulunmak sınırları zorlamaktır. Tüm toplumlar gibi Dersim toplumu da homojen bir toplum değildir. Kimse kimseye kendi düşüncelerini dayatmadan barış içinde bir arada yaşamanın olanaklarını geliştirmeliyiz.
Mazgirt Belediyesi’ni (bu konuda Pülümür, Nazimiye, Pertek, Çemişgezek, Ovacık, Hozat belediyelerinde ki durum hakkında da bir değerlendirme yapma ihtiyacı vardır…) yerel değerlere yeterince önem vermediği konusunda eleştirebiliriz elbet. Bu öncelikli olarak Mazgirtlilerin, Dersimlilerin ve her demokrat insanın demokratik hakkıdır. Ya da verilen isimlere yönelik eleştirilerimiz de olabilir. Ancak demokratik haklarımızı kullanırken adalet, vicdan ve etik değerler konusunda azami hassasiyet göstermek durumundayız. Eleştiri adı altında insanları linç etmeyi, değerleri kirletmeyi kimse kendinde hak olarak görmemelidir. Gerçekliği bütünlüklü olarak kabul etmek ve eleştirimizi yapıcı, geliştirici, toplumu aydınlatıcı bir tarzda yapmanın ahlaki sorumluluğundan uzaklaşarak olmamalıdır.
Mazgirt Belediyesi’ni (tabi diğer belediyeleri de) yerel değerler konusunda ki eksikliklerini, umursamazlıklarını eleştirmek de bir haktır ve doğrudur da. Bu eleştirilerin karşılık bulmasını ümit ediyoruz. Görüldüğü gibi ötekileştirici, yargılayıcı, düşmanlaştırıcı bir dil ve tarz eksikliği gidermediği gibi Dersim toplumunu kutuplaştıran, parçalayan bir rol oynamaktadır. Öte yandan tüm yanlış yöntemlere rağmen bir “eleştiri” yapılmış ise onu dikkate almak, kimin yaptığıyla değil, doğru ve haklı olup olmadığıyla değerlendirmenin doğru olacağına inanıyoruz. Eleştiriyi doğru değerlendiren, tepkiyi yatıştıran, konuyu irade savaşına dönüştürüp “karşı saldırı”ya geçmeden de düşünceler açıklanabilir.
Mazgirt Belediyesi ve M. Oruçoğlu tartışmalarında bazı kurumlar adına yapılan açıklamalar da sorunu düşünsel ve mekansal zeminden uzaklaştırmakta ve yeni sorunların zemininin oluşmasına hizmet etmektedir. Her eleştiri yapanı “düşman” görmek, aşağılamak ve tehdit etmek hastalığının da demokrasi kültürü konusunda ne kadar sorunlu olduğumuzun bir kanıtıdır.
Hem andaki hem de geçmiş tartışma süreçlerinde Dersimli kadınlara yapılan cinsiyetçi saldırıları kınadığımızı özellikle vurgulamak istiyoruz. Kimden kaynaklanırsa kaynaklansın, bu ataerkil mantalite, tarihi, toplumsal yaşam kültürümüze tezattır ve toplum vicdanını yaralamaktır.
Toplum adına söz söyleme hakkına sahip olduğunu düşünen tüm kurum, kuruluş ve bireyleri sorumluluğa, etik değerlere saygıya davet ediyoruz. Hiç kimse toplumu parçalama, düşmanlaştırma ve kendi çıkarları için zehirleme hakkını kendisinde görmemeli, bu hakkı kendinde görenlere de Dersim toplumu sessiz ve tavırsız kalmamalıdır.
Özgür, barış içinde yaşayan, demokratik bir Dersim’in, hepimizin hayali olduğunu biliyoruz…
Büyük bir aile olmalıyız, çünkü biz bir ailenin çocuklarıyız.
30.07.2018
DERSİM MECLİSİ YÜRÜTME KURULU