Farklılıklarımız zenginliğimizdir…
Dersim Meclisi, farklı fikirlere sahip, yaşamlarının bugüne kadarki kesitinde değişik tecrübeler edinmiş Dersimlilerden oluşan gönüllü bir yapılanmadır. Bu yapılanmada biraraya gelmiş olmaları, bu kişilerin her konuda hem fikir oldukları, dünya görüşlerinden feragat ettikleri anlamına gelmez. Meclis ve Kongre çalışması, Dersim toplumunun karşı karşıya bulunduğu sorunlara cevap olabilme gayretinin bugünkü somut bir adımıdır. Bu çalışmaya yön veren proğramsal ve güncel sorunlara ilişkin düşünceler, bu çalışmaya katılanların oluşturdukları ortak müştereklerdir. Bunlar, daha önce Dersim Meclisi adına kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bunun dışında, kişinin konumu ve Dersim Meclisi ile ilişkisi ne olursa olsun, özellikle sosyal medya üzerinden yapılan açıklamalar veya yazılıp çizilenler bireylerin kendisini bağlar. Meclis çalışmasına katılmak da, bir süre sonra bu çalışmadan ayrılmak da tamamen bu çalışmaya katılan bireylerin tasarrufundadır.
Meclis yapısı içinde yer alsın ya da almasın her Dersimli, Dersim coğrafyasına ve toplumuna karşı vicdani bir sorumluluk hissetmek durumundadır. Her birey, kendisi dışındaki Dersimli kurumların ve bireylerin toplumsal çabalarını; bunlar arasındaki çelişkileri bu sorumluluk ölçüsünde değerlendirmeli ve buna göre tavır belirlemelidir. Dersim Meclisi ve Dersim Kongresi çalışmasını yürütenler, ayaklarımızın altındaki toprağın ateşe verildiği bir ortamda, farklı düşünce ve yaşam tarzına sahip Dersimlilerin en geniş eylemsel ve örgütsel birliğini sağlamayı amaç edinmişlerdir. „Zwingenberg Bildirgesi “, „Dersim Kongresi Sözleşme Taslağı“, „Dersim Meclisi’nin Dersimli Birey, Kurum, Kuruluş ve Örgütlerle İlişkisi Nedir, Nasıl Olmalı?“ gibi belgeler ve güncel toplumsal ve politik gelişmelerle ilgili yayımlanan bir çok açıklama bu birliğin düşünsel zeminini oluşturmakta, birlik seviyesini yansıtmaktadır. Bu birlik seviyesinin, bu çalışmada yer almayı kabul etmiş her bireyin önceliklerine cevap verememesi eşyanın tabiatı gereğidir. Sabah akşam sosyal medyada „Dersim Fikriyatı’nın“ ipotek sahibi rolünde kendisini övmek, ya da övdürmekle meşgul bazı Dersimlilerin bu gerçeği fırsat bilip, güç bela oluşturulmaya çalışılan birlik platformlarına saldırma hakkını kendilerinde görmeleri anlaşılır gibi değildir. Ne hikmetse bu arkadaşlar, Dersimlilerin kendi aralarındaki farklılıkları bir tarafa bırakıp birlikte birşeyler yapmaya niyetlendikleri zamanda sahneye çıkıyorlar, kendilerini ve kişisel önceliklerini dayatıp her iyi niyetli çabayı daha filiz vermeden sabote ediyorlar. Dersim Meclisi ve Dersim Kongresi somutunda yaptıkları da bundan farklı bir şey değildir. Meclis çalışanlarının, kudreti kendinden menkul dünyalarında kopardıkları fırtınalara karşı sessiz kalmalarını da „üstün akılları“yla uğraşılamayacağının kanıtı olarak sunmaya çalışıyorlar. Eyvallah. Biz, bunun takdirini kamuoyuna ve Dersim toplumunun vicdanına bırakıyorz. Dedikodunun, iftiranın, küfürün, ahlak dışı cinsiyetçi saldırıların ve toplumu zehirleyip birbirine düşüren düşmanca bir dilin hakim olduğu bu sahneyi gönüllü olarak bu şahıslara bırakıyoruz. Umarız hakettikleri sonuçları elde ederler.
Biz, öncelikli olarak, Dersim’in ekolojik yapısıyla birlikte nasıl korunacağı, yerleşim ve yaşam alanı olarak nasıl yeniden inşaa edileceği, Dersimlinin “toprağıyla buluşması ve kendisiyle yüzleşmesi”nin nasıl sağlanabileceği, bu sefer ki kopuşun/terkedişin geri dönüşünün ne tür projelerle mümkün olacağı gibi sorulara cevap olmakla meşgulüz. Şu anda Meclis ve Kongre çalışması dışında kalanlar da dahil, her Dersimli aydın bu sorulara cevap aramalıdır ve özgünlüğünü koruyarak bu çalışmaya katılmalıdır. Tarihi toplumsal hafızası sıfırlanmış, diline, inancına, kültürel değerlerine yabancılaştırılmış ve sosyo-demografik yapısı değiştirilmiş bir coğrafya durumuna getirilmiş bir Dersim, „Doğunun Paris’i“ olsa bile Dersimliye ne faydası olacak?
Mevcut olanın sınırlarını aşmak bir zorunluluktur!
Mıslet/Meclis oluşturma ve Kongre toplama çalışmaları Dersimliler için bir ilktir. Mevcut durumda kullanabileceğimiz dolaysız tarihi ve toplumsal bir tecrübemiz yoktur. Elbetteki başka toplumların benzeri tecrübelerine başvurulabilir. Fakat bu yapılırken, hem tecrübelerine baş vurulan toplumların, hem de kendi toplumumuzun özgün, tarihsel ve toplumsal dinamikleri hiç bir zaman gözardı edilmemelidir. Bir nevi el yordamıyla yol alıyoruz. Dinliyoruz, fikir beyan ediyoruz, tartışıyoruz; bazen birbirimizi de kırıyoruz. Fakat birey olarak kendimize dönebiliyor ve özümüzü dara çekebiliyoruz. Ancak bu şekilde her CANımızı kapsayabilecek ortak iradeyi bulabiliyoruz. Gelişmenin ancak çelişkilerle cebelleşme yoluyla olabileceğinin farkındayız. Dersim’in ve Dersimli toplumun içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve siyasal durumun, yani mevcut şartların her yönüyle aleyhimize olduğunun farkındayız. Ve yine mevcut olanın sınırlarını aşma cüretini gösteremeden, mevcut olanı dönüştürmek ve onun ilerisinde bir gelişme sağlamanın mümkün olmadığının da bilincindeyiz. Dersim Meclisi ve Dersim Kongresi çalışmaları, senaryosu önceden yazılmış; defalarca provası yapılmış bir sahne oyunu değildir. Dolayısıyla bu çalışmanın inişli çıkışlı olması, arzu edilmeyen adımların atılması, yanlışların yapılması gayet anlaşılır bir durumdur. Bu gerçek, sabahtan akşama kadar kendisini övmekle meşgul olan dostlarımızın, bir kaç meclis çalışanının muhtemel hatalarını da kullanarak, meclise ve kongre çalışmalarına karşı saldırı üzerine saldırı düzenlemelerinin sebebi olabilir mi? Haydi diyelim Dersim Meclisi sabote edildi ve Dersim Kongresi de engellendi. Bu arkadaşların eline ne geçecek?
Dersim Meclisi’inin Dersimlileri birarada tutabilme becerisini gösterebilmesi bu Dersimli „aydın“ları neden bu kadar rahatsız ediyor?
Her Dersimli Meclis ve Kongre çalışmasının öznesidir!
Bu çalışmadaki hiçbir bireyin kapasitesi ve tecrübesi yalnız başına bu kongre sürecine cevap olamayacaktır. Bunun için, irili ufaklı her katkının tarihsel önemi vardır. Hiçbirimizin Meclis ve Kongre çalışmasına en ufak bir katkı sunma arzusunu bile küçümseme, dikkate almama lüksü ve hakkı yoktur. Farklı politik yapılar ve geleneklerden gelip bu çalışmaya katılan Dersimliler, tarihlerinde ilk DERSİM KONGRESİ‘ni toplama iddiasındalar. İlk defa kendileri olarak bunu yapmaya çalışıyorlar. Herhangi bir parti adına değil, kendisi olmayan başka herhangi bir toplum adına değil, ilk defa DERSİM’İ VE DERSİMLİLERİ ÖNCELEYEN bir kongre amaçlanmaktadır. Dersimliler 37-38 Tertele’sinden sonra ilk defa kendileri için kapsamlı bir güç olarak ortaya çıkma cüretini gösteriyorlar. Böylesi hassas bir dönemde, bireysel ihtiraslar, megalomanik, narsist eğilimler, kişisel sürtüşmeler, politik ve bireysel hesaplar, sosyal-siyasal klik oluşturma girişimleri, bireyler ve toplumsal gruplar (aşiretler, inanç ve etnik gruplar, politik parti ve örgütler vb.) arasındaki çelişkileri kızıştırmak, bundan çıkar sağlama beklentisi içine girmek gibi tutumlar, kongre çalışmasının sabote edilmesi ve başarısızlığı için bulunmaz nimetlerdir. Umut ediyoruz ki, kongre çalışmasına katılmaya rıza göstermiş her birey, bütün önyargılarından arınmış, „sıradanlaşmış“ ve kelimenin tam anlamıyla derviş ruhunu kuşanmış bir vaziyette bu eşikten ayağını içeri atmış olsun. Dersimliler, bu süreçte ayrılıklarına değil, ortak noktalarına yoğunlaşmalıdır. Eleştiri kisvesi altında birbirlerini karalamaktan, linç etmekten vazgeçmeliler. Emin olun ki, dünya buna rağmen dönmeye devam edecektir…
Kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız
Dersim Meclisi, yeni bir toplumsal „BİZ“ olma bilincini oluşturmayı öncelikli görevleri arasında görür. Toplumumuzdaki iç kavgaların, bireysel ve grupsal düşmanlıkların, birbirini çekememezliğin, her önüne gelenin, toplumumuzun özellikle inanç değerlerini kullanarak kendisine toplum lideri payesi biçmesini, bu toplumsal aidiyet bilinci eksikliğiyle de ilgisinin olduğunu düşünüyoruz. Soykırımdan geçirilmiş, kimliğinin her ögesi tarumar edilmiş yaralı bir toplumun bireyleriyiz. Hemen hemen eli kalem tutan her Dersimli, toplumumuzun travmalı yapısına dikkat çeker. Dolayısıyla hiçbirimiz, kendimizi bu yaralı sosyo-piskolojik durumun dışında konumlandıramayız. Dersimlilerin birbirleriyle ilişki süreci ve tarzı aynı zamanda bu yaralarını tedavi süreci ve tarzı olmak zorundadır. Çünkü, toplumsal ve bireysel travmanın tespiti, aynı zamanda travmanın tedavi yollarını da içermek zorundadır. Bu yapılamıyorsa travmanın depreşmesi ve sonraki kuşaklara aktarılması kaçınılmaz olur.
Maalesef, Dersimliler bugüne kadar travmalarının teşhisi ve tedavisi için hekimi hep dışarıda aradılar. Buna hiçbir zaman inanmadılar. Oysa hastalığın teşhisini koyacak, tedavisini yapacak hekimin de kendileri olmak zorunda olduklarını kabullenmeliler. Bu anlamda Dersim Meclisi ve Dersim Kongresi, toplum olarak travmamızı tedavi etmenin ve tarih sahnesine „BİZ“ olarak çıkmanın araçlarıdır.
Bir daha belirtmekte fayda var:
Dersim Meclisi, yatay örgütlenme biçimini kendisine eksen almış olduğundan, emir-komuta ile hareket eden bir yapılanma değil. Bu yapılanma içinde her birey kendi fikrini özgürce ifade edebilme hakkına sahiptir. Önemli olan uslup ve seviyedir.
Biz farklılıklarımıza rağmen biraradayız, bunu önemsiyoruz.
15.08.2018
Dersim Meclisi – Yürütme Kurulu
’38 Soykırımı belgeleri her şeyi çok aleni bir şekilde ortaya koymaktadır. Kendisi de ırkçı ve faşist biri olan Perinçek’in deyimiyle “ırkçı” ve “faşist” bir “diktatörlük” olan “Kemalizm”i ve devleti aklama çabaları nafiledir.
Hele ki bunu Sey Rıza üzerinden yapması!
Sey Rıza sizin ‘yalanlarınız, hileleriniz ile baş edememiş olsa da sizin önünüzde diz çökmemiştir’. Bu asaletli duruşuyla Dersimlilerin gönlünde taht kurmuştur.
Tarih siz gibi eli kanlıları dize getirecektir.
(1) 1938’de başbakan olarak tayin edilen Celal Bayar’ın anlattımından.
Aydınlık Gazetesi İnsanlığa karşı suç işliyor…
Bilindiği üzere biz Dersimliler, her yıl Tunceli Tenkil Harekatına Dair Bakanlar Kurulu Kararı‘nın tarihi olan 4 Mayıs 1937 ile Dersim ileri gelenlerinden Seyd Rıza ve oğlu Seyd Usen, Hesenê İbrahimê Qıci, Hesenê Cıvrail Ağaê Arekiye, Aliê Mırzê Sılê Hemi, Fındıq Ağa, Usenê Seydi’nin idam edildikleri 15 Kasım 1937 günleri geleneksel olarak anmalar yaparız. Mağdur yakınları olarak toplu katliam yerleri ile toplu mezar yerlerinde, yurt çapında ve yurtdışında belli mekanlarda toplanıp soykırımı unutmadığımızı dile getiririz.
Dersim soykırımı, özellikle yakın tarihimizde gündem olmaya başladı. Konu TBMM gündemini de bir süre meşgul etti. 2011 Kasımı’nda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın Dersim’de bir katliam yapıldığını ifade eden konuşması, bir süre politik tartışmaların odağında kaldı. Bu süreçte Dersim konusu süreli ve süresiz yayınlarda işlendi, medyada tartışıldı, programlar yapıldı, belgeseller çekildi, protestolar ve yürüyüşler yapıldı. Gerek operasyonun amacı gerek yöntemi, Türk siyasetçilerinin, askeri yetkililerinin, harekata katılan subayların anılarında yazdıklarında, hem kendileriyle yapılan röportajlardaki itiraflarında, hem de resmi raporlarda açıklandı. Birinci ağızlardan yapılan itiraflarla artık sır olmaktan çıktı, herkesçe bilinen bir sır oldu. Konuyla ilgili olumlu gelişmeler olsa da, siyasal çevreler başta olmak üzere bir çok kişi ve kurum tarafından Dersim meselesi istismar da edildi.
Devletin, resmi belgelerle on binlerce Dersimliyi katlettiğini, bir o kadarını sürgün ettiğini, kız çocukları zorla subaylara “evlatlık”/köle olarak verdiğini, erkek çocukları yetiştirme yurtlarına yerleştirdiğini itiraf etmişti. “Kurşun masrafı olmasın diye” çocukların bile nasıl vahşice katledildikleri hafızalarda hala duruyorken, yine bu yıl Dersim’de yapılan geleneksel anma ile ilgili, Aydınlık gazetesi 17.11.2017 günkü sayısında konuyu manşetine taşıdı. Gazete, bu manşetle biz Dersimlilerin manevi değerlerine hakaret ettiği gibi, aynı zamanda insanlığa karşı suç da işledi. Anlaşılan o ki Aydınlık Çevresi insanlığa karşı kin ve nefret suçu işlemekle yetinmiyor, Ulusal Kanal’da açık oturum ve tartışmalarda görevlendirdiği sözcüleri üzerinden provokatörlüğe devam ediyor.
Aydınlık çevresi/Perinçek geleneği bu açıklamalarıyla bu suçların faili olduğunu da böylece üstlenmiş oldu. Bu zihniyet, mağdurların yakınları olarak bize “bu suçu seksen yıl önce işledim, bu gün de bu suçu işlerim” demekte, yetmedi anmalara katılan kişileri de hedef göstererek tehdit etmektedir. Mağdur yakınları olarak bu faşist zihniyeti şiddetle kınıyoruz. Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanalı Dersimlilerden derhal özür dilemeye çağırıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dersim soykırımıyla artık yüzleşmelidir. Yaşatılan ağır travmanın izlerini silmek için gereğini yapmalıdır. Acılarımız üzerine istismar yapan, hakaret eden, tehdit eden kişi ve kurumlar hakkında da yasal işlem yapmalıdır.
Kamuoyunu da, nerede yaşanırsa yaşansın, insanlık dışı her suça karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz.
24.11.2017
Dersim Meclisi Türkiye-Avrupa Koordinasyonu
Adalet, eşitlik, özgürlük ve barış için yürümeliyiz…
CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun hapise atılmasının ardından CHP yönetimi ve Genelbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” hedeflenen yolun yarısını geçti. Daha şimdiden ağır politik baskılar cenderesinde yaşayan değişik toplumsal kesimlerde bir umut da oluşturmuş bulunuyor.
RecepTayyip Erdoğan ve AKP’nin 16 Nisan referandumu ile tahkim ettikleri Vahabi-Selefi sistem, toplumun bu paradigma dışında kalan tüm kesimlerine karşı tam bir cihat hareketi başlattı ve sürdürüyor. Bu vahşi cendereye karşı sesini çıkarmaya çalışan tüm toplumsal kesimlerin üzerine dizginlerinden boşalmış bir politik terör boca ediyor.
Toplum tümüyle nefessiz bırakılmış durumda. Bu Sünni-islamcı, ırkçı rejime karşı seslerini çıkarmaya çalışan işçi, memur, köylü, genç, aydın/akademisyen, kadın, Kürt, Zaza, Ermeni; Alevi, Hristiyan, inanan müslüman ve diğerlerinin, hatta bir vakitler birlikte aynı secadeye baş eğmişlerin anında seslerini boğuyor. Oluşturdukları paramiliter gruplarla sokağı terörize edip en küçük bir kıpırdanışı dahi vahşi araçlar ve barbar yöntemlerle bastırıyorlar. Türkiye’nin dört bir yanı hapishaneye çevirilmiş durumda.
Toplum “hayır hareketi” ile bu gerici ablukayı bir nebze geriye itmeyi başardı. Buna koşut olarak siyası şiddet makınası da baskı dozunu artırdı. CHP milletvekillerine yönelik ceza ve tuttuklamalar, CHP’nin tabanında da büyük bir tepki yarattı. CHP içindeki ilerici sol kesimin itkisi ile yönetim kısmen kıpırdamaya başladı. Kılıçdaroğlu ve ekibinin başlattıkları “adalet yürüyüşü”, Vahabi-Selefi sistemin cihatçı saldırılarından nefessiz kalan milyonların özlemleriyle de buluştu.
Başından beri Recep Tayyip Erdoğan’dan, hükümetten, MHP’den, Perinçek’in Vatan Partisi’nden gelen açıklama ve saldırılara bakılırsa, eylem bu çevreleri epeyce rahatsız etmişe benziyor. Kuşkusuz bu iyi bir durumdur. Firavunların telaş ve korku içinde oldukları anlaşılıyor.
Kılıçdaroğlu’nun Alevi ve Dersimli oluşuna karşı da bir “şeytanlaştırmak” kampanyası başlatılmış durumda. Vahabi-Selefi sistemin tüm propağanda araçları tam devir bunu işliyorlar. Adalet, eşitlik, özgürlük yürüyüşünü FETO ve PKK ile ilişkilendirme ve onu kriminalize etme seferberliğindedirler.
Haklı ve yerinde bir kararla girişilen bu eylem hem hak olarak, hem de yaşanan fiili duruma karşı bir protesto hareketi olarak değerlendirilmeli. Bunun daha da büyümesi ve kitleleri harekete geçirecek bir araç olarak kullanılması mümkündür. Daha şimdiden bunun önemli işaretleri görünmeye başladı. Bu yürüyüş haklıdır. Adalet, eşitlik, özgürlük, barış ve huzur için düşünen, onun için kavga veren; direnen her kim olursa olsun, onunla yana yana yürümek insani bir görev ve sorumluluktur.
Bu eylem ezilenleri harekete geçirebilecek, toplumun farklı muhalif kesimlerini bir araya getirebilecek veya buluşturabilecek bir muhtevaya da sahiptir. O nedenle eylemin ruhunu, taşıyabileceği potansiyeli iyi görmek gerekir. Küçük hesaplarla, dargörüş ve önyargılar ile eyleme karşı her söylenen sözün kime, hangi bozguncu odaklara yaradığını veya yarayabileceğini düşünmek son derece önemlidir.
Irkçı ve milliyetçi sağın saldırılarının arka planında, yürüyen şahsiyetin Alevi olmasının da payı olabileceğini hesaba katmak gerekir. Tüm ırkçı saldırıları boşa çıkarmak için birleştirici yani ayrıştırıcı olmayan bir söylem düzeyinde kalmak durumundayız. Eylemin önünü açacak; yeni biçimlere evrimleşebilecek görüş ve öneriler ile eylemi desteklemek geleceğimiz için daha da anlamlıdır. Gereksiz ve yersiz; koşulları dikkate almadan sarfedilen her söz, unutmamak gerekir ki, bu eylemin haklılığına gölge düşürecektir.
Demokrasi, eşitlik, adalet ve barış yanlısı her birey ve kurum ikirciksiz bu eyleme katılmalı ve onu daha tutarlı bir yola koymak için emek sarf etmelidir. Bu yürüş siyasetin akışını değiştirebilir.
Bu nedenlerle emekçi bir içeriğe sahip bu yürüyüşü destekliyor ve selamlıyoruz…
27.06.2017
Dersim Meclisi-Avrupa Yürütme Kurulu
“Dersim Meclis Girişimi” adı altında kamuoyuna, Ocak 2016 tarhinde 5 kişinin imzasıyla ilk çağrı bildirisi yayınlanmıştı. Bu bildirinin ana teması Dersimliler arasında var olan ve uzun bir zamana yayılan bir ayrışma ve kamplaşmanın yol açtığı parçalanmaya ve dağılmaya bir son vermek, sorunlarımızı birlikte, bir “cemat” edebiyle konuşmak ve çözüm yolları bulma amaçlıydı.
Bu dostların sesine kulak veren, hedefledikleri amaçları arzulayan Dersimli duyarlı bir kesim, çağrıya cevap verdi ve meclisin oluşturulmasının ilk adımı Şubat 2016’da yapılan Zwingenberg toplantısıyla karara bağlandı. O çağrı başlangıç itibarıyla bir girişim niteliğindeydi. Sonun ne olacağı, nereye varacağı hiç kimse tarafından tam olarak bilinmiyordu. Meclis oluşumunun tartışıldığı ilk günden itibaren karşı çıkanlar olduğu gibi, tereddüt edenler, çekimser davrananlar, bekleyip görmek isteyenler de vardı. Ama bunların yanı sıra, o atılan ilk adımdan itibaren tereddütsüz destekleyen ve sahiplenenlerin sayısı da az değildi. Desteğini veren tek tek bireyler, aydınlar, tanınmış şahsiyetler olduğu gibi, Meclis girişimini ve çalışmalarını açıktan destekleyen Dersimli kurumlarımız da oldu elbett. Eğer Dersim Meclisi bugüne geldiyse ve bundan sonra da varlığını güçlenerek sürdürecekse, bunu en başta o kurum ve bileşenlerine borçlu olduğunu açıkca ilan etmekten bir sakınca görmememiz gerekiyor.
Meclis’in oluşturulmasında kamuoyunda belli siyasi kimlik ve fikirleriyle bilinen (Dersimci, Zazacı, Alevici, Solcu, Sosyalist veya Kürtcü, Ermenici vs.), bu yönde düşünce ve anlayış sahibi kişilerin bulunması gayet doğaldır. Nihayetinde Meclis’in amacı da siyasi farklılıklarına rağmen Dersimlileri buluşturmaktır. Fakat Dersim Meclisi hiç bir siyasi partinin, akımın, örgütün, kurumun veya çevrenin güdümünde, ya da onların yönlendirdiği bir yapı değildir ve olmayacaktır. Aynı zamanda onlara alternatif bir yapı da değildir ve öyle de olmayacaktır. Dersim Meclisi tüm kurumlara eşit mesefade duran, Dersim’e dair en küçük olumlu çabayı ve emeği önemseyen, değer veren, sahiplenen bir duruş sergileyecek, olumlu çabaları teşvik edecek, olanakları dahilinde destek olacak ve tüm bu emeklerin toplumsal değer olarak ortaklaştırılması için çaba harcıyacaktır. Dersimli kurumlar ve Dersimi çalışmalar açısından taraf tutan, kayırmacı davranan bir tutum içine girmeyecek; Dersim’e dair olumlu tüm çabaları Dersim toplumuna katkı sunduğu müddetçe tüm mecralarda ortaklaştırmayı hedefleyecektir.
Ayrıca şunu da vurgulayalım; Dersim Meclisi bu oluşmların bileşenlerinden oluşacak bir çatı örgütü veya siyasi bir parti işlevi görecek bir yapı da değildir.
O halde Dersim Meclisi nedir?
Cumhuriyet’in ilk kuruluş yıllarında, Dersim’in önde gelen bazı aşiret önder ve liderlerinin oluşturmaya çalıştığı bir takım girişimleri saymazsak. Dersim toplumu son yüz yıldır hiç bir zaman, kendi adına hareket edecek ve kendi toplumsal çıkarlarını önde tutacak, söz, yetki ve karar sahibi olan bir temsiliyet gücüne sahip olmadı veya olamadı. O günden bugüne, Dersimliler hep başkaları için var olan, ama kendileri için bir varlık gösteremeyen bir toplum oldu. Bunun bir çok sebebi vardır. Ama en büyük sebebi Dersimlilerin aşiretcilik, ezbetcilik, kabilecilik, örgütcülük, particilik vs. adına birbirlerine düşman bir hale getirilmiş ve birbirleriyle sürekli didişen, kavga eden bir topluma dönüştürülmüş olmalarıdır. Dersim Meclisi, en başta buna bir son vermeyi amaçlamaktadır. Peki bunu nasıl başaracak, yüz yıldır birbiriyle didişen ve birbiriyle kavgalı olan bir toplum, tekrar yeniden nasıl barışık bir hale getirilecek? Dersim Meclisi’nin belkide en büyük sorunu budur.
İhtiyaç, amaç ve araç:
Yeryüzünde insanlık var olalı beri, insanoğlu sahip olduğu bütün araçları yaşadığı kişisel, toplumsal ve yaşamsal ihitiyaçlarından hareketle var edip sahiplenmiştir. Elinde kullandığı taştan tutun da, ayağına taktığı çarığa kadar; başını soktuğu kulübeden tutun da, içinde yaşadığı saraya kadar; ormanda avlanmak için oluşturduğu küçük avcı çetelerden tutun da, modern dünyada yüzbinleri bulan ordu gücüne kadar; küçük bir köy meclisinden tutun da, uluslarası yetkiye sahip kurumlara, örgütlere, devletlere kadar…
Bütün bu araçları var eden insanoğlu, araçtan önce ihityacını tespit etmiş, sonra ihitiyacına denk düşecek amacını belirlemiş, ardısıra da onu gerçekleştirecek aracını oluşturmuştur.
Bugünkü Dersim toplumunun ihitiyacı, talepleri ve amacı nedir ?
- Dersim toplumunun bir kimlik talebi vardır, bu talebin komşu halklar ve topluluklarca kabule ihtiyacı vardır. Ortalama son 500 yıldır Dersimliler bu kimliğinden dolayı etraf topluluklar ve halklar tarafından eziyet görmüş, canlarından olmuş, yok edilmişlerdir. Onların kimlikleriyle yaşama ihitiyacı ve sorunu vardır.
- Dersim toplumunun kendi arasında iletişimini sağladığı, acısını, derdini, sevgisini, öfkesini her türlü duygu ve düşüncesini ifade ettiği bir dili vardır. Bu dilin yine komşu halklar ve topluluklar tarafından kabullenilmemesi, yok sayılması, inkar edilmesi sorunu vardır. Dersim halkının her halk gibi kendi dilini konuşma, öğrenme ve öğretme hakkı vardır.
- Dersim toplumunun asırlardır yaşadığı ve yaşatmaya çalıştığı bir inanç biçimi vardır. Bu inancın yine komşu halklar ve inanç toplulukları tarafından baskıya uğraması, hor görülmesi ve tanınmaması sorunu vardır. Dersim toplumu ve halkı kendi inandığı biçimiyle, inancıyla birlikte yaşama talebi ve hakkı vardır.
- Dersim toplumu binlerce yıldır üzerinde yaşadığı topraklara el konulması, doğduğu ve var olduğu mekandan koparılması, yaşam alanının daraltılması, yerinden yurdundan edilmesi, başka diyarlara göç ettrilmesi, sürülmesi, kaybedilmesi sorunu vardır. Dersim halkının her halk gibi doğduğu toprağına, suyuna, ağacına, dağına, yurduna sahip çıkma hakkı vardır. Tehdit edilmeden, can güvenliği tehlikeye girmeden, vatanında özgürce yaşama hakkı vardır.
Dersim halkının kutsal gördüğü mekanlarının, değer verdiği Munzur Suyu’nun barajlar ile boğulması, doğasının ekolojik dengesinin bozulması, barajlar ve HES’lerle kuraklık tehlikesi ile baş başa bırakılma sorunu vardır. Dersim halkının Dersim’in insansızlaştırılmasına, baraj ve HES”lere karşı durma, doğasını koruma hakkı vardır. - Dersim toplumunun sorunlarını, taleplerini, amaçlarını dile getirecek, onları günümüz dünyasında, diğer halkların nezdinde temsil edecek, onların varlığını kabul ettirecek politik ve örgütsel temsiliyet sorunu vardır. Dersim halkının da her halk gibi bağamsız ve özgürce kendi temsiliyetine kavuşma hakkı vardır.
Bunlar Dersim toplumunun en acil ve en önemli sorunları ve talepleridir. Dersim Meclisi, bu ihitiyaç ve talepler etrafında örgütlenen, bu ihitiyaç ve talepleri dile getirmek için oluşturulan, bütün kurum, kuruluş, örgüt, yapı ve şahsiyetlerle birlikte çalışmayı amaç edinmiştir. Bu amaçlar doğrultusunda yürütlen çalışmaları koordine etmeyi, birleştirmeyi, bir merkezde toplamayı, Dersim’in çıkarlarını temel alacak ortak bir akıl yaratıp, toplumsal bir konsensüs oluşturarak, onunla hareket etmeyi amaçlayan bir araca ihtiyaç vardır.
Dersim Meclisi bu aracın ta kendisi olacaktır.
8 Mart 2017
Dersim Meclisi-Avrupa – Yürütme Kurulu
DERSİM MECLİS GİRİŞİMİN’DEN KAMUOYUNA:
Halkların Birbirlerini Boğazlamasına Hayır!
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin yönettiği devlet, tam bir savaş seferberliğine çıkmış durumdadır. Ülkenin dört bir yanında dizginlerinden boşalmış bir baskı terör kol geziyor.
Halklara, inançlara, emek ve demokrasi güçlerine yönelik açık bir savaş ilan edilmiştir.
15 Temmuz İslamist darbe girişimini “Allah’ın bize lütfudur” diyerek kendisine muhalif olan her düşünce, kurum ve kişilere sistemli bir baskı ve şiddet uygulayarak İslamist diktatörlüğünü pekiştirmeye çalışmaktadır.
Tüm muhalif medya kuruluşları, aydınlar, sendikalar bu saldırıdan payını almış durumdalar.
Dün gece sabaha doğru HDP milletvekillerinin evleri basılarak, eşbaşkanlar da içinde olmak üzere 12 milletvekili gözaltına alındı. Bazıları tutuklandı. Diğerlerinin sorguları devam ediyor.
İslamist AKP rejimi, ülkeyi gerçek ve klasik anlamda bir iç savaşa ve halkları birbirlerini boğazlamaya sürüklemektedir.
AKP, Ortadoğu’da yaşanan keşmekeş ve bölgesel savaşı Türkiye topraklarına taşımak için büyük hazırlıklar yapıyor. AKP’nin savaş ve propaganda araçları, etkin ve kapsamlı bir mezhep ve etnik kimlik düşmanlığı kampanyası yürütmektedir.
Irak’taki Şii askeri milis örgütü Haşdi Şabi’nin IŞID’tan daha katliamci olduğunu işleyerek Türkiye’de Alevi katliamlarına ortam hazırlıyorlar. Haşdi Şabi Telafer’e yöneldi bahanesiyle sınırlara büyük askeri sevkiyatlar yapıyorlar.
Ülke nüfusunun yarısını düşman olarak ilan etmiş, iki düşman kamp karşı karşıya getirilmiş bulunuyor. Her konuda devletin bekası için yayın yapan Cumhuriyet Gazetesi gibi yer yer liberal sesler çıkaranlara bile gece baskınları düzenleniyor. Yönetici ve yazarları gözaltına alınarak soruşturmalardan geçiriliyor.
Dersim Meclis Girişimi olarak, her biri on binlerce oy almış Kürtler’in siyasi temsilcilerine, ilerici demokratik kurum ve kişilere uygulanan baskıları lanetliyor, HDP milletvekilleri, aydınlar, yazarlar, Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve yazarlarının bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz.
Tüm ezilenleri birleşik mücadeleye davet ediyoruz.
Dersim Meclis Girişimi – Yürütme Kurulu
5 Kasım 2016
Degișik çevrelerden, arkadaș ve dostlarımızdan Dersim Meclis Girișimi’ne yönelik haklı-haksız yazıları ve eleștirileri okuyoruz bazı sosyal paylașım sitelerinde. Kimi arkadașlarımız neden cevap vermediǧimizi veya sessiz kaldıǧımızı soruyor…
Bütün bunların olabileceǧini biliyorduk. Bu nedenle böylesi bir durumda ne yapmamız gerektiǧini önceden tartıșıp bir karar almıștık.
Kararımızı dostlarımızla paylașmak istiyoruz:
Yazılan her yazıya veya eleștiriye karșı bir șeyler yazmak, cevap vermek zorunda deǧiliz. Hele polemik yazılarına karșı bunu hiç yapmayacaǧız. Buna harcayacak ne zamanımız ne de lüksümüz var. Bu girișim bir fikriyat olușturmak arzusundadır. Biz tüm Dersimliler’in bu çalıșmaya bu yönde destek vermelerini, katkı sunmalarını arzu ediyoruz. Birilerine akıl vermek durumunda hissetmiyoruz kendimizi. Ortak bir akıl olușturmanın zorunluluǧunu söylüyoruz. Aslında kimsenin kimseye akıl vermesini doǧru da bulmuyoruz. Her Dersimli birey kendi fikrini ifade ederken mutlaka polemiklerden uzak durmalıdır. Kimsenin bir bașkasından üstünlüǧü yok ve kimse kendisini böyle görmemelidir.
Bir tartıșma sürecine ihtiyacımız var. Dersim Meclis Girișimi bir yola girmiștir. Yolun henüz tam bașındadır. Hatta bu yola sadece ilk adımını atmıștır da denebilir. İkinci, üçüncü ve daha sonra atılacak adımlar henüz atılmadı. Dostlarımızın bu durumu göz önünde bulundurarak fikir beyan etmelerini arzuluyoruz.
Ne varki yazılanların önemli bir bölümü bu durumu gözden uzak tutan bir içerikte ve oldukça önyargılıdır. Yeni bașlatılan bir çalıșmayı bitmiș veya sonuçlanmıș gibi deǧerlendirerek eleștiriler yürütülmektedir. Bir kısım dostlarımız kendilerini dıșlanmıș hissetmektedir. Bunların hiç birini doǧru bulmadıǧımızı belirtmek istiyoruz.
Yazılarımızda iki șeyden hareketle düșüncelerimizi ifade edersek daha saǧlıklıca yol alacaǧımızı düșünüyoruz:
Birincisi, Meclis Girișiminin üstlendiǧi misyondan yana mıyız? Șayet bu fikriyattan yana isek, girișimin önünü açacak fikir tartıșmalarına önem verilmesini diliyoruz. Tabiiki çalıșmalar içinde olabilecek hataları da eleștiri konusu yapabiliriz bunlar gereklidir de.
İkincisi, Meclis Girișiminin üstlendiǧi misyonu, ele almak istediǧi sorunları gereksiz veya yanlıș mı buluyoruz? Kușkusuz herkesin aynı düșünmesi beklenemez. Fakat bu fikirde olan Dersimliler’in ve Dersim dostlarının bunu açıkça ve nedeni ile birlikte ifade etmelerini bekliyoruz. Bu yöndeki düșüncelerini „eleștirme“ bahanesi ile saklamalarını samimi bulamayacaǧımızı șimdiden ifade etmek istiyoruz.
Dersim Meclis Girișimi ortak bir Dersim fikriyatı olușturmayı hedefliyor. Belki de, açık ve net olan belirlenmiș tek misyonu budur. Bu hedefe varacak yol ve yöntemler, örgütlenme ve çalıșma metotlarını belirlemek uzun süreli bir tartıșmayı gerektirmektedir.
Dolayısıyla Dersim Meclis Girișimini kișiler üzerinden deǧerlendirmemek gerekir. Böylesi bir tartıșma Dersim’e ve Dersimliler’e bir șey kazandırmaz, tersine onları böler ve parçalar. Dersim’deki sorunları görmek istemeyen; bunların çözümü yönünde çaba harcamak niyetinde olmayan çevrelerin hevesle bașvuracaǧı yöntemdir bu. Bu tuzaklara karșı her Dersimli’nin uyanık olmasında fayda vardır. Niyetimizin böyle olmadıǧını söylüyorsak, öyleyse sorunlarımızı kișisel boyuttan sosyal ve toplumsal alana kaydırmak zorunluluǧumuz olmalıdır. Dersimliler kaderlerini, popülist deyimle „iradelerini“ bașkalarına teslim etmemeli, tersine bunu belirleyecek devinimi ve gücü bizzat kendileri yaratmalıdır. Bunun da yolu kișısel dedikodulardan, ihtiras ve çekișmelerden; kariyer ve üstünlük taslayan tavır ve davranıșlardan kesinlikle uzak durmaktan geçer…
15 Mayıs 2016
Dersim Meclis Girișimi Yürütme Kurulu
Dersim Meclis Girişimi Yürütme Kurulu olarak kamuoyuna bu açıklamayı yapmayı gerekli buluyoruz.
Bilindiği gibi 19-21 Şubat 2016 tarihleri arasında Almanya’nın Zwingenberg kasabasında Dersim Meclis Girişimi ilk toplantısını gerçekleştirmiş ve önümüzdeki toplantıya kadar faaliyet yürütecek bir Koordinasyon Komitesi, bir Yürütme Komitesi ve bir de Sekretarya oluşturmuştu.
O günden bugüne Dersim Meclis Girişiminin faaliyetleri ve örgütlenmesine yönelik olarak ve ilerde oluşacak bir Meclis’in yapısına ilişkin önemli tartışmalar olmuş ve olmaya devam ediyor. Bu tartışmaları Meclis Girişiminin resmi Facebook sayfasında kamuoyu ile paylaşıyoruz.
“Gideceği limanı bilmeyene, hiç bir rüzgardan hayır gelmez”. Montaigne)
Şunu başından söylemek gerekir:
Dersim Meclis Girişimi Dersim’in içinde bulunduğu durumdan kaynaklanan acil ihtiyaçların bir ürünü olarak doğmuştur. Dersim tarihsel, kültürel, sosyal, inançsal ve coğrafik olarak ciddi tehlikelerlen karşı karşıyadır. Dersim tam bir varlık ve yokluk darboğazındadır. Bunun farkında olanlar ve olmayanlar var. Dersim Meclis Girişimi girişimcileri olarak bu farkındalık bilinci ile bu çalışmayı başlattık.
Dersim’de ciddi bir temsiliyet boşluğu ve arayışı söz konusudur. Görünen o ki, Dersim’de Dersimi olmayan, tarihsel ve kültürel bir yabancılaşma; Dersim’i felsefe ile bağı olmayan kültürel bir yozlaşma ve savrulma söz konusudur. Bu yabancılaşma ve yozlaşma karşısında duran, itiraz eden bir kuruma ihtiyaç vardı ve Meclis Girişimi bu kurumun yaratılması için bir adım attı.
Oluşum, henüz meclis örgütlenmesinin başındadır. Bunun nasıl olması gerektiğine, hangi zemin ve arkaik temeller üzerinde kurulması gerektiğine dair verilmiş bir karar yok. Tersine buna hep birlikte karar vereceğiz. Yalnızca şuna karar verilmiştir: Dersim’in geleceği konusunda Dersimliler’in kendileri karar ve söz hakkına sahip olmalıdırlar. Dersimliler kendi kaderlerini yalnızca kendileri belirleyecektir. Bu ana eksen etrafında ortak bir akıl oluşturmak ana hedefimizdir. Diğer tüm tartışmalar ve yürütülecek faaliyetler bu amaca hizmet etmek durumundadır. Dolayısıyla bu süreçte ciddi bir fikir-alışverişine ihtiyaç olduğunun bilincindeyiz. Dersimlilerin ciddi, olgun ve adabında bir tartışma yürütmeleri için bir ortam veya bir düşünce platformu yaratmak istiyoruz. Bu projenin başarılı olabilmesi için birleştirici, yol açıcı, kapsayıcı ve gönül rahatlığı içinde bir beyin jimnastiğine ihtiyaç vardır.
„Kırılganlığın, çıplaklığın yanında cüppesiz yürümeliyiz. Temellerinin artık önyargı ve yargı değil, alçakgönüllülük ve anlayış olduğu bir dünyayı oluşturmak için yürümeliyiz.” (Susanna Tamaro)
Adeta “zihinsel bir devrim” sürecine girmeliyiz. Bireyin kendine güvendiği, tüm önyargı ve yönlendirmelerden kendisini kurtarabildiği, özgüven ve sorgulayan bir kişilik kazandığı yeni bir süreç başlıyor şimdi. Bunun kolay olamayacağını biliyoruz. Sebatla ve inatla bu “devrimi” gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Her Dersimli bireyin kendisini içinde bulabildiği, kendisini özgürce ve rahatlıkla ifade edebildiği toplumsal bir dayanışma ve birliktelik yaratmak; o toprakların “zereweşiye” kültürü, felesefe ve hümanizması üzerinde şekillenen ve büyüyen bir oluşumu arzu ediyoruz.
Farlılıkların bir arada buluştuğu, düşmanlığın ve şiddetin yer almadığı; ötekileşmenin yaşanmadığı bir Dersim yaratmak, hepimizin kalkış ve varış noktası olmalıdır. Bu bilinç ve yetkinlilkle fikirlerimizin olgunlaşması için kendi aramızda tartışarak bir güç olabilmekten başka bir çabamız ve amacımız yoktur.
Bu duruma itiraz eden dostlarımızın olması doğaldır. Ayrı hedef ve amaç taşıyan Dersimliler’in de olması bir o kadar doğaldır. Önemli olan, saldırgan, çoğulculuğa müdahale edici, ötekileştirici, tekçi ve düşmanlık yaratabilecek bir dil kullanmaktan özenle kaçınmak ve bundan uzak bir duruş sergileyebilmektir.
Devletin ve sistemin Dersim’de uyguladığı politikalar, Dersimdeki politik çevrelerin yanlış politikaları nedeniyle ve Dersimliler’in kendi geleneksel yapılarından kaynaklı oluşmuş sorunlar var.
Dersim Meclisi Girişimi ideolojik bir kurum değildir. Ancak yukarıda belirtiğimiz sorunların çözümünde bir misyon üstlenmek istiyor. Bunun için de farklılıklara karşı hoşgörülü, olabildiği ölçüde “tüm” Dersimliler’i kapsayan, farklılıklarını demokratik bir zeminde müzakere edebilen bir yöntemi esas alarak yürüyecektir.
“Hiçbir şey öfke kadar, insan düşüncesini sapıtamaz.” (Montaigne)
Dersimliler bugün tarihinde göremedikleri kadar çok yönlü ideolojik yönlendirmeler ve saldırılar altındadırlar. Uzunca bir zamandır Dersim gençliği geçmişi ile (tarih-kültür-felsefe-inanç) bağı zayıflamış ve ciddi bir bellek yitimi tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Adeta şiddetsiz düşünemez duruma gelmiştir gençliğimiz. Asimilisyon ve şiddet sarmalında yörüngesi belli olmayan öfkeli bir zihin yaratılmaya ve yaşatılmaya çalışılıyor. Ve Dersim gençliği bu öfkesinin esiri olarak sağlıklı bir zihin sahibi olmaktan adım adım uzaklaşıyor, başka yörüngelere savruluyor. Çocuklarımız bir dostumuzun ifadesiyle “kırk yıldır masal dinleyerek büyümüyor” onlara “kırk yıldır sadece ölmeyi” öğretiyoruz. Çocuklarımızın hayal dünyaları köreliyor, düşün dünyaları parçalanıyor. Oysa toplumumuzun geleceğini kurması için kollektif akıla ihtiyaç vardır Bunu da düşünen, sorgulayan özgür kişilikler yaratabilir.
Kollektif akılla “Zihinsel devrim”e bu nedenle herkesin, özellikle de Dersimlileri’in ihtiyacı var Bu belirlemenin altını kalın çizmek gerekir. Dersimlilerin veya Dersimliler olarak her birimizin kendisinin söz sahibi olduğu, geleceğini kendisinin belirleyeceği bir kuruma acilen ihtiyacı vardır. Tüm önyargı ve yönlerdirmelerden kurtulmadıkça, bireyin özgürleşemeyeceğini biliyoruz. Dersim Meclis Girişimi bu süreci başlatmıştır. Kısacası Dersim Meclis Girişimi çok acil ihtiyaçlardan kaynaklı olarak doğmuştur ve Dersimlilerin karşı karşıya olduğu ihtiyaçların farkındadır.
Bu farkındalık bilincinin yaratılmasından yana olmayan, bazı çevrelerin bu oluşumu engelleme veya boşa çıkarma çabalarının olabileceğini/olduğunu biliyoruz. Ancak biz enerjimizi bu tür anlayışlarla tüketmeyi düşünmüyor, yolumuzu kararlıca yürüyeceğimizin altını çizmek istiyoruz.
Bu nedenle Meclis Girişimin resmi adreslerinden çıkmayan hiçbir fikre ve görüşe itibar edilmemesi gerektiğini tüm dostlarımızın bilmesi gerekir. Meclis Girişimi lehinde veya aleyhinde; destekleyen veya eleştirici yönde görüş berlirten dostlarımızın bu girişimin önünü açan öneri ve dileklerle örtüşen bir dil kullanmalarına dikkat etmelerini rica ediyoruz. Söyleceklerimizi söylemeye devam edeceğiz. Bunu şu an Meclis Girişiminin Facebook sayfası üzerinden ve çok yakında da girişimin resmi web sayfası üzerinden yapmaya devam edeceğiz. Söylemediklerimizi bize mal ederek, üzerinde gürültü koparmaya çalışan çevrelerin, bizi kendi ana tartışmalarımızdan alıkoyma çabalarına prim vermeyecek kadar olgunlaştığımızı düşünüyoruz. Kimseyi dışlamak gibi bir niyetimiz yoktur. Buna hakkımızın olmadığını da biliyoruz. Hep birlikte var olmanın arayışı içindeyiz. Her Dersimlinin düşün dünyası ile zenginleşeceğimize, güçleneceğimize; Dersimin karşı karşıya olduğu sorunların üstesinden ancak bu yolla gelineceğine inanıyoruz.
Kararlaştırılmış, bitmiş veya sonuçlanmış bir kurum veya kararı kılınmış bir model değiliz. Hatta düşündüğümüz tek bir model de yok. Bundan hala çok uzakta olduğumuzun bilinmesinde yarar var. Hiçbir Dersimli dışlandığı, görmemezlikten gelindiği hissine kapılmamalı. Son derece şeffaf ve denetlenebilir bir çalışma sürecinin örneğini yaratacağız Bu girişim ile çalışmak isteyen her Dersimlinin bir yere veya merciye başvurması da gerekmiyor. Emailimize yazabilir, toplantılarımıza katılabilir; Facebook sitemizde görüş belirtebilir, denildiği gibi yakında açılacak web sayfamızda görüş ve önerilerini rahatlıkla iletip yayınlayabilecektir…
Toplumsal tarihimiz, kültür ve dillerimiz, inançlarımız ve doğamız adına ortak akıl oluşturmak için; olduğumuz gibi görüneceğimize, göründüğümüz gibi olacağımıza kimsenin kuşkusu olmasın!…
Dersim Meclis Girişimi Yürütme Komitesi
1 Mayıs 2016