AABF’nun NRW Eyaletinde „Kamu Tüzel Kişiliğe Sahip Kurum“ Olarak Kabul Edilmesini Selamlıyoruz!
Alevi Örgütlenmesini Hedef Alan Linç Kampanyasına Karşı AABF Yöneticileri ve Camiası İle Dayanışma İçinde Olduğumuzu Kamuoyuna Duyuruyoruz!
Almanya’nın NRW Eyalet Parlamentosu, 10 Aralık 2020 tarihinde aldığı bir kararla AABF’nu (Almanya Alvei Birlikleri Federasyonu) „Kamu Tüzel Kişiliğe Sahip Kurum“ (Körperschaft des öffentlichen Rechts) olarak kabul etti. AABF ve bileşenlerinin uzun yıllardır sürdürdüğü hak mücadelesinin bir ürünü olarak alınan bu karar, Alevi camiası ve dostları tarafından sevinç ve taktirle karşılandı.
Alevilerin ve Türkiye’de mağduriyet yaşayan diğer toplulukların her hak kazanımını devlete karşı bir komplo olarak algılama paranoyasından muzdarip hükümet yetkilileri, AABF’nun „Kamu Tüzel Kişiliğe Sahip Kurum“ olarak kabul edilmesi kararını, batılı güçlerin „Türkiye’yi bölme“, „Müslümanların birliğıni parçalama“, „Aleviliği ayrı bir din olarak tanıma rezaleti“ olarak gördüler. Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarını devlet güçleri himayesinde gerçekleştiren ülkücü çetelerin başbuğu Devlet Bahçeli, ülküdaşlarının Maraş’ta ana rahminden çıkardıkları bebeğini kaynar suya attıkları „Alevi canları“nı hatırladı ve böyle bir adımın „Müslüman Türk milleti tarafından“ kabul edilemeyeceğini ortağı olduğu „Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi“ adına duyurdu. Her dönem derin devlet güçlerinin ajan-provakatörlüğünü üstlenmeyi kendisine vazife edinen Doğu Perinçek’in Aydınlık Gazetesi, kararı „Emperyalizmin Aleviciliği Dayatması“ ve „ana hedefin“ ise „Türkiye“ olduğunu yazdı. Kararı „skandal“ olarak yorumlayan Yeni Şafak gibi hükümet yandaşı gazeteler mikrofonu „kendi“ Alevilerine uzattılar. Avrupa Ehl-i Beyt Alevi Federasyonu Genel Sekreteri Fuat Mansuroğlu, bu gazeteye verdiği röportajda, kararı alanların amacının „… müslümanları parçalayıp bölmek, Alevilerle Sünnileri karşı karşıya getirmek“ ve AABF’nun da „PKK ile de bağlantıları bulunan Türkiye karşıtı bir teşkilat“ olduğunu vurgulayarak safını belirledi.
Bu söylenenleri ve yazılıp-çizilenleri, Şünni-Şafi Ümmet Sözleşmesi projeleri çerçevesinde bugüne kadar paylarına sadece „katli vaciptir“ fermanları düşmüş, gerici güruhlara linç edilecek bir kitle olarak sunulmuş, ibadet mekanları en yetkili devlet görevlileri tarafından „cümbüş evi“ olarak ilan edilmiş Alevilere, muktedirlerin ayağınızı denk alın mesajı olarak da okunabilir. Denmek istenen şudur:
Sizin tek bir hakkınız vardır, o da „bizim Alevimiz“ olma hakkınızdır! Bu hakkınızı elinizde almaya çalışan her kimse „teröristtir, bölücüdür, dış mihraklarla bağlantılır.“
Ayağınızı denk almıyor musunuz? O zaman da Sünni-Şafi İslam ulemasının hakkınızdaki fermanı hatırlatırız size!
AABF nezdinde Alevilerin bu hak kazanımını sindiremeyenler ne yazıkki yukarıda bahsini ettiğimiz bildik güç odaklarıyla sınırlı kalmadı. Alevi kurumlarının bugüne kadar dost olarak yanında bildiği bazı „popüler“ şahıslar da, bazı AABF yöneticilerinin Alevilerin inanç özgünlüğünü vurgulamak için yaptıkları „Alevilik kendine özgün bir inançtır“ gibi açıklamaları bu yöneticilerin „cahilliği“ olarak ilan edip, Alevileri „İslam şemsiyesi altında aydınlanmaya” çağırdılar. Umut ediyoruz ki, söz konusu şahıslar, bu tutumlarıyla, Alevilerin her hak mücadelesini „Müslümanların birliğini bozmak“, ya da „İslam şemsiyesini terketmek“ olarak görenlerle aynı paralele düştüklerinin kısa süre içinde farkına varırlar. Bu çevreler şu gerçeği artık idrak etmeliler:
Sünni-Şafi İslam Ümmet Sözleşmesi, ya da Türk-İslam Sözleşmesi projelerinde Alevilere yer açmaya çalışmak beyhude bir çabadır. Eğip bükerek hakikati muktedirlere kabul ettirme çabası içinde olmayı maharet saymaktan artık vazgeçin ve Alevi camiasının ve kurumlarının hak kazanımlarını taktir edin.
Alevi camiasına ve kurumlarına tanınan haklar, bugüne kadar mağdur edilen bir inanç topluluğunun verdiği mücadelenin ürünleridir. Sadece Aleviler tarafından değil, gerçek demokrasiden yana olan herkes tarafından korunmalı ve saldırılar dayanışma içinde göğüslenmelidir.
28.12.2020
Avrupa Dersim Dernekleri Federasyon (FDG)
Dersim Kongresi Meclisi
Halk TV’de Uğur Dündar’ın yönetiminde yayınlanan 1 Aralık 2017 tarihli Halk Arenası Didim proğramına Ümit Kocasakal, Metin Uca ve Haluk Pekşen konuk olarak katılmışlar. İstanbul Barosu eski başkanı Ümit Kocasakal, programın son bölümünde Atatürk ve Atatürkçülüğü överken, “Türk Devrimi ve İstikbali’nin düşmanları olan Saidi Nursi, Şıh Sait, Mustafa Sabri ve Seyit Rızalar ile Atatürk yan yana olamazlar. Atatürk’ün olduğu yerde bu vatan hainleri olmaz, bu vatan hainlerinin olduğu yerde Atatürk olmaz” demiştir.
Ümit Kocasakal Seyid Rıza ve diğer şahsiyetleri “vatan haini” ilan ederken çok bilmişlik taslayan Uğur Dündar da “bravo” diyerek alkışlamış, izleyicilere de alkışlatmıştır.
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde yapılmış olan “Adalet Yürüyüşü”nü dahi “ülkenin bölünmez bütünlüğüyle sorunu olanlarla yürümem“ diye eleştirip desteklemeyen ırkçı Ümit Kocasakal’a, 74 yaşında olan Seyid Rıza’nın yaşı küçültülerek, 16 yaşında olan oğlu Resık Usên’in ise yaşı büyütülerek Dersim ileri gelenlerinden Usenê Seydi, Fındıq Ağa (Qemer oğlu Fındık), Ali Ağa (Aliyê Mirzaliyê Sıli), Hesen Ağa ve Hesenê İvraimê Qıji ile birlikte bir Pazar akşamı araba farları eşliğinde kendilerini savunma imkanı dahi tanınmadan yargılanıp infaz edildiklerinde kendilerine uygulanan adaleti(!) hatırlatmak istiyoruz.
Ümit Kocasakal ve benzeri ulusalcı, ırkçı ve şovenistlerin faşizan tutumlarına ‘‘bravo‘‘ diyerek alkış tutan Uğur Dündar’a, Dersim’de Atatürk’ün emriyle devletin 1937-38’de uyguladığı vahşet sonucu savunmasız onbinlerce Dersimlinin kadın, çocuk, yaşlı ayırım yapmaksızın katledildiğini, onbinlercesinin de batı illerine sürgün edildiğini; binlerce erkek ve kız çucuğun da subay ve Türk ailelerine zorla evlatlık verildiğini hatırlatıp ne denli adaletli(!) olduklarını hatırlatmak istiyoruz.
Mesele “Milli Misaki veya Türk-İslam Sentezi” olunca her şeyi mübah gören, kendi belgeleriyle ıspatlanan soykırım ve katliamların dahi inkarına giden, üç maymunları oynayan vicdan yoksunu zihniyetler ile adalet sağlanamaz.
Tırpanın ucunda mahkemesini kuran, kararını veren adalet adil olamaz. Terazisi güçlüye göre şekil alır.
Fakat unutulmamalıdır ki “Adalet bir gün herkese lazım olur”.
06.12.2017
Dersim Meclisi – Avrupa
FDG – Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu