Çağımızda Dersim adına yazı yazan tarihçiler, sosyologlar, enteller son asırlara bakarak Dersim’in eskilerden beri her zaman aşiretçi sistemle yönetildiğini sanıyorlar ve öyle anlatıyorlar. Oysa Dersim aşiretler döneminden önce asırlarca kendi kendini emirlik ve beylik sistemiyle yönetmişti. Çağımızın entelleri Dersim’in kendini yönetme istemi ve kabiliyetinin tarihi köklerinden habersizdirler.
Devletlerin adının beylik olduğu dönemlerde doğu bölgesindeki, Dersim’den Erzurum’a kadar, geniş bölgede Kızılbaşlar emirlikler, beylikler kurmuşlardı. Bu dönemlerde bu gün Zaza denilen halkın inancı da Kızılbaşlıktı. Bölgede ezici çoğunluğu olan Kızılbaşlar 1072 yılından 1514 yılına kadar dönemin kurallarına göre kendi kendilerini örgütlü bir şekilde yönetmişlerdi…
Osmanlı’dan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar devam eden kendi kendini yönetmede ısrarlı arzuları ve tavırları Dersim’in on birinci asırdan itibaren örgütlü ve özgür yaşama iradesine dayanır. Tarihimizdeki bu Kızılbaş özgür yaşamı bu gün hala halkımızın genlerinde saklıdır.
Örneğin Kızılbaşlar 1072’de Saltukluların önderliğinde Dersim’den Erzurum’a kadar olan geniş bölgede Saltuklu Beyliği’ni kurmuşlar. Yani Kızılbaşlar Osmanlı’dan 228 yıl önce devlet sahibi olmuş ve özgürce yaşamışlardır. Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş tarihi 1300 yıllarıdır. Yani daha sonradır.
Saltuklu Beyliği dönemimde Dersim’in merkezi Çemişgezek’ti ve Dersim emirlik (Özerk Bölge/CY) olarak Saltuklu Beyliği’ne bağlıydı. Dersim ve Erzurum bölgesindeki Kızılbaşların kurduğu Saltuklu Beyliği (Devleti/CY) 1202 yılına kadar yani 130 sene özgürce kendi kendini yönetti.
Türk tarihçileri bu Kızılbaş beylik ve emirliklerini ya Türkçü tezlerine malzeme yaparlar ya da tümden görmezden gelirler. Kendilerine tarihçi diyen Dersimlilerin görevi bu tarihi gerçekleri araştırıp topluma sunmak olmalıdır.
Bazı tarihçiler Saltukluların 1000 yıllarında Horasan’dan gelen Kızılbaş Türkmenlerden olduğunu yazmışlar, ama tarihçi M. Fahrettin Kinziroğluna göre “Saltuklular Canestan’ın (eski Dersim’in) kavimlerindendir. Ayrıca biliyoruz ki onuncu asırda Ege’den İran’a kadar olan bölgedeki örgütlenmeler ve savaşlar etnisiteye-ırka değil, inançlara dayanıyordu. Bu bölgelerde MA Halkı’nın (Işık insanlarının) devamı olan Kızılbaşlık-Alevilik ezici çoğunluktaydı.
Horasan ile Dersim komşu bölgelerdir. Motorlu taşıtların olmadığı eski dönemlerde ordular hızlı hareket edemezdi. Büyük savaşlarda batıdan saldırılar gelince Dersim aşiretleri davar sürüleriyle birlikte doğuya Horasan bölgesine kaçar, doğudan büyük saldırı başlayınca batıya Dağlık Dersim’e sığınırlardı. Yani Saltuklular da diğer Dersim aşiretleri gibi büyük savaşlar döneminde Dersim ile Horasan arasında gel gitleri yaşadılar.
Doğu bölgesinde 1072 yılında kurulan ve Kızılbaş-Alevi olan Saltuklu Beyliği 1202 yılında Selçuklu Sultanı Rüknettin Bey tarafından yıkıldı.
1202-1514 Çemişgezek Beyliği
Merkezi Erzurum’da bulunan Saltuklu Beyliği 1202 yılında Selçuklular tarafından yıkılınca Saltuklu Beyliğine bağlı olan Çemişgezek Emirliği Dersim bölgesini kendi başına savunmaya devam etti. Selçuklular Dersim bölgesini işgal edemedi.
Saltuklu Beyliği döneminde Merkezi Çemişgezek’te bulunan Dersim bölgesinin emirliği bu yıllarda beyliğe dönüştü ve özgürce yaşamaya devam etti.
1300 yıllarında kurulmuş olan Osmanlılar ile Karakoyunlu Beyliği arasında 1473’te Erzincan-Otlukbeli savaşı oldu.
Osmanlı ilk defa bu savaşta Dersim’in sınırlarına dayanmıştı. Kuvvetlerini Kemah Kalesi’ne toplayan Çemişgezek emiri Şah Rüstem Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’ı destekledi. Uzun Hasan’ın kuvvetleri bu savaşta yenildi ve kendisi öldürüldü, ama Dersim’in lideri Şah Rüstem Dersim’in Kemah Kalesine çekilerek Dersim’i savundu. Osmanlı kuvvetleri Dersim’i işgal edemedi.
Otlukbeli Savaşı’nda Osmanlı ordusunun başında Fatih Sultan Mehmet’in iki oğlu vardı. Fatih Dersim lideri Şah Rüstem’e haberciler göndererek Kemah Kalesi’ni Osmanlıya teslim etmesini istedi.
Şah Rüstem bu isteği ret etti. Osmanlı kuvvetleri Kemah Kalesi’ni geçemedi. Dersim Özgür kaldı. Şah Rüstem Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan’nın ölüsünü Otlukbeli’den Çemişgezek’e getirdi. Tekke denilen yerde defnetti[1].
Çaldıran Savaşı Döneminde Dersim
Yavuz Sultan 1512 yılında babasına karşı yaptığı bir darbe ile Edirne’de bulunan Osmanlının tahtına oturdu. Osmanlının ilk yıllarında Anadolu’da çoğunlukta olan ve Osmanlının kuruluşunda çok önemli rol alan Kızılbaşlar Fatih döneminde dışlanmaya başlanmıştı.
İran tarafında Kızılbaş devletinin lideri olan Şah İsmail ile Osmanlının arası Fatih Sultan döneminde açılmıştı. Osmanlı tahtına oturan Yavuz Sultan Selim doğu bölgesinde aşiretler şeklinde yaşayan Sünni Kürtleri yanına alıp güçlenerek Safevi Kızılbaş Devleti’ne saldırmak istiyordu.
Bu süreçte Kürt İdris-i Bitlisi’yi aracı olarak kullandı Yavuz. İdris-i’nin yardımıyla Kürt beylerini çağırtarak değerli hediyeler verdi. Aşiret düzeyindeki Sünni Kürtleri kandırıp yanına alması kolay oldu. Bektaşileri de yanında tutmayı başardı Osmanlı.
Kızılbaşlar ta Fatih döneminden beri Anadolu’da devlet dışına atılmaya başlanmıştı.
1514’teki Çaldıran Savaşı’ndan önceki süreçte Anadolu’da birçok Kızılbaş aşireti halifeler yoluyla Şah İsmail’e bağlılığını bildirdiler ve Şah İsmail’in saflarına geçmeye yöneldiler.
Osmanlı Kızılbaşlara karşı bu dönemde İdris-i kanalıyla insanlık dışı iftira dolu fetvalar dağıtarak gözden düşürmek istedi ve Çaldıran Savaşı başlamadan önce 40 bin Kızılbaş kılıçtan geçirildi.
Çaldıran Savaşı sürecinde özerk Dersim’in merkezi olan Çemişgezek’de, beyliğinin lideri olan Şah Rüstem de bu savaşta Şah İsmal’in yanında yer almıştı.
Şah İsmail tam emin olmak için çok güvendiği adamlarından halife Nur Ali’yi Dersim’e gönderdi. Şah Rüstem’i ise Bağdat valiliğine tayin etti.
Çaldıran Savaşı sürerken halife Nur Ali’den memnun olmayan Dersim halkı Şah Rüstem’i geri çağırdı. Şah Rüstem Bağdat’tan geri gelip Dersim’de tekrar halkın başına geçti.
Şah Rüstem bu yıllarda Çemişgezek’ten Mazgirt’e kadar Çarşancak denilen Dersim bölgesine hükmediyordu.
Şah İsmail Çaldıran’da yenilince Dersim lideri Şah Rüstem’in Osmanlıya karşı kendi bölgesini savunacak gücü zayıfladı. Topraklarını kaybetmek istemeyen Şah Rüstem 40 yiğit akrabası ve adamıyla Yavuz Sultan’ın yanına gitti. Ona biat edip affını diledi.
Tarihçilerin yazdıklarına göre Yavuz iki sebepten dolayı Dersim Beyi Şah Rüstem’e kızıyordu.
Birincisi, Şah Rüstem Otlukbeli Savaşı’nda Kemah Kalesi’ni babası Fatih Sultan’a teslim etmemişti. İkincisi, Çaldıran Savaşı’nda Osmanlıya karşı olan Şah İsmail’in yanında yer almıştı.
Bu iki sebepten dolayı Yavuz kendisine biat eden Dersim lideri Şah Rüstem ve yanındaki 40 yiğidi katletti.
Şah Rüstem’in soyundan Dersim dağlarında tek oğlu Pir Hüseyin Kalmıştı.
Osmanlı Doğu bölgesine hâkim olmuştu. “Babası ve 40 akrabasının katledilmesine rağmen Pir Hüseyin babasının tahtını yaşatmak için ve Dersim’i yönetmek için gitti Yavuz’dan affını diledi”[2].
Ölümü göze alıp baba katilinin yanına giden Pir Hüseyin’in bu tavrı Yavuz Selim’i hayretler içinde bıraktı. Çarsancak denilen Dersim bölgesini Pir Hüseyin’e geri verdi.
Çarsancak Beyi olan Pir Hüseyin’in 12 oğlu oldu. Sonradan oğulları bu toprakları paylaştılar ve Çarsancak Beyliği zayıfladı.
Pir Hüseyin gidip Sultan Yavuz’a biat etmişti, ama Dersimli Kızılbaşlar dağlık ve ormanlık Dersim’e çekilip Dersim’i savunmaya devam ettiler. Yavuz Selim dağlık Dersim’i işgal edemedi.
Yazının üst başlığından da belli olduğu gibi bu yazının amacı Dersim’deki örgütlü ve özgür yaşamın tarihi köklerini araştırmak, kendi kendini yönetme istem ve iradesini açıklığa kavuşturmaktır. Bu nedenle tarihi ayrıntılara girip esas konudan uzaklaşmak istemiyorum. Sadece aşiretler döneminden önceki örgütlü ve özgür yaşanan Dersim’i ve liderlerini kısaca hatırlatmak istedim. Zaten tarihten biraz haberi olanlar Çaldıran Savaşının öncesi ve sonrasını ayrıntılarıyla biliyorlar.
Çaldıran yenilgisinden sonra Yavuz’a biat eden Pir Hüseyin ve yandaşları Sünni mezhebine geçmeye başladılar. Bu dönemde Çemişgezek ve Pertek’te camiler yapıldı ve bu bölgeler Çaldıran Savaşı’ndan sonra Sünnileşmeye başladı. Doğu bölgesinde Alevi Zazalar da bu devirde katliamdan kurtulmak için Sünnileşti[3].
Pir Hüseyin’in Yavuz’a biat etmesinden dolayı Çemişgezek Dersim’in temsilcisi ve merkezi olmaktan çıktı. Dersim’in merkezi direnen bölgede bulunan Hozat oldu. Dağlık bölgelerdeki Kızılbaşlar bu tarihten sonra Dersim’de özgür yaşamaya aşiretler şeklinde devam ettiler. 1936’larda ise ittihatçı ırkçılar kuvvet zoruyla Tunc-elini Dersim’in merkez olarak ilan ettiler.
Dersim lideri Şah Rüstem’in Yavuz tarafından katledilmesinden sonra Dersimliler birleşerek bir daha emirlik veya beylik kuramadı. Bu nedenle Osmanlı’nın son beş asırlık döneminde bütünlüklü hareket eden bir Dersim’den bahsedilemez. Bu dönemde Dağlık bölgelerdeki aşiretler özgür yaşamaya devam ediyordu. Ovalık Dersim bölgesindeki aşiretler ise Osmanlı’ya da, sonraki Cumhuriyet hükümetine de vergi veriyordu, asker de gidiyordu. Ayrıca İstanbul’da Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda da Ankara’daki birinci Mecliste de Dersim’in Mebusları (temsilcileri) vardı.
Dağlık Dersim’de Dersimlilerin kendi kendini yönetme istemi ve iradesi 1940’lardaki yenilgiye kadar defakto bir durumda bir nevi aşiretler federasyonu şeklinde devam etti. Dersim’de Emirlik ve Beylik dönemlerinden beri asırlarca süren özgürce yaşama alışkanlıklarından dolayı Dersim halkının içinde kendini yönetme istemi ve kabiliyeti hala çok yaygındır.
Bir daha vurgu yapalım: Osmanlı’dan daha erken dönemde Dersimlilerin emirlik ve beylik olarak örgütlenip kurumlaştığını bilmeyenler, Dersim’in eski tarihten beri hep aşiret sistemiyle yönetildiğini sanırlar.
Dersim tarihindeki bütün halkaların tamamlanması için Dersim’in emirlik ve beylik dönemi genişçe araştırılması ve tartışılması Dersimlilerin önünde bir acil görev olarak duruyor…
Ünlü Alman yazarı Göthe, “Tarih bir halkın hafızasıdır, tarihini bilmeyen bir halk hafızasını kaybeder… 3000 yıllık tarihini bilmeyen bir halkın bu günü karanlık içinde olur”, demiş.
Kanımca Dersimliler tarihi derinliğini bilmediği için bu gün birliğini sağlayamıyorlar.
NOT:
“Dersim Tarihi” isimli kitabımın Nika yayınlarında yayınlanan genişletilmiş ikinci basımında Dersim’de emirlik ve beylik dönemlerini daha uzun ve teferruatlı yazmıştım. Ama çağımızda görsel basındaki kısa yazılar kitapların önüne geçti. İnsanlar artık kalın kitapları çok okumuyor. Bu yazıyı Facebook için kısa bir özet olarak yazdım.
[1] Uzun Hasan’nın mezarının üstünde küçük bir türbe vardır. Hala Çemişgezek-Tekke mahallesinde sapasağlam duruyor.
[2] “JUK Raporu, Dersim, Kaynak yayınları,)
[3] Bence Dersim’n nisbeten düzlük bölgelerinde fazla toprak sahibi olan Sünni Türk Beyleri aslen Kızılbaş Pir Hüseyin Beyin soyundandırlar. 1970’lerde Çemişgezek’te, sonraki yıllarda Elazığ’da doktur olarak çalışan Çemsit Bey vardı. Halk buna Çarşancak Beylerindendir derdi. Ayrıca 1938 tertelesini anlatan Kazım (Güder) Ağa bana Sünni Çarsancak Beyleri ile Dersimliler arasındaki çatışmalardan bahsettimişti.