Sol Darbe
Candan Badem, „Dersim’in diline ve kültürüne solcular mı zarar verdi?“ diye bir yazı yazmış. (https://gazetemanifesto.com/…/dersimin-diline-ve-kulturune…/) İnternetden biraz araştırdım. Marksistmiş. Genel olarak Sol´un dilimize-kültürümüze verdiĝi zararlar, asimilasyonda oynadıĝı olumsuz role getirilen eleştirilerden rahatsız olmuş, kendince cevap vermiş.
Bugün Zazaca egêr yokolma tehlikesi altındaysa, kritik eşigde ise, bu durumun ana sebebi mevcut sistemdir. Kısaca tek dil, tek din, tek millet sisteminin sonucudur. Bu ama, dilimizin-kültürümüzün asimilasyonunda başka etmenler yoktur anlamına gelmez. Sol da bu olumsuz etmenlerden biridir. Özellikle Dersim´de Sol´un bu olumsuz rolü belirgindir. Sol´un 1970´den itibaren Dersim´de güçlenen etkisi, dilimiz-kültürümüzde olumlu bir etki yapmamış, aksine asimilasyonun güçlenmesine, kimlik erozyonuna yol açmıştır. Sonuçlar ortadadır.
Candan Badem, bu süreci durdurmak, yeniden dili-kültürü canlandırmak isteyenlerin, „dünyada esen gerici rüzgarlar“ın sonucu olarak böyle davrandıklarını söylüyor. O´na kalırsa, „SSCB’nin yıkılmasının ardından bütün dünyada esen gerici rüzgarlar solun içinden bir kısmının da sosyalizm iddiasını bırakıp çeşitli kimliklere tutunmaya çalışmasına yol açtı. Türkiye solu içinde önemli bir yer tutan Dersimli sosyalistler içinden de Dersimli (Alevi, Kürt, Zaza/Kırmanc, Kızılbaş) kimliğine sığınmaya çalışanlar oldu.“
Alevi, Kürt, Zaza/Kırmanc, Kızıbaş kimliklerine sıĝınmak gericilik oluyor. Demek ki, ilerici(-.ne demekse?-), sosyalist olmak için kimliksiz, aslında Türk olmak gerekiyor. Halbuki eĝer bir kişi, bir grup, etnisite baskı altındaysa, dili-kültürü yasaklıysa, ulusal inkar, eşitsizlik varsa, öncelikle o kişi, o grup, o toplum inkar edilen, yok edilmek istenen kimliĝine sahip çıkması gerekiyor. Bunun nesi gericilik? Candan Badem Türk kimliĝinin zayıflamasından rahatsız olmuş.
Sol örgüt ve çevrelerin Zazaca´ya ilgisizligine ilginc bahaneler bulmuş. „Hiçbir zaman devlet dili olmamış olan Zazacada doğal olarak sol siyasetin kavramları mevcut değildi. Esasen bu kavramlar dil reformundan önce Türkçede de yoktu, ancak yaratıldı. Devrim, üretim ilişkileri, artı değer sömürüsü gibi kavramları Türkçede olduğu gibi Zazacada da uydurmak veya türetmek gerekiyordu. Ancak bunu kim, hangi birikimle yapacaktı?“
Şimdi bu anlayışın neyine cevap vereyim. Sorun ekonomi-politiĝin kavramlarının Zazaca´da varlıĝı-yokluĝu deĝil ki. Sol´a getirilen eleştirinin özü şu. Sol örgütlerin dili Türkçe. Konuşma dili, yazı dili Türkçe. Gazetesi, dergisi, kitabı, bildirisi, proĝramı, varı-yoku Türkçe. Adeta gönüllü birer „öĝretmen“ gibi daĝ-tepe, köy-kasaba dolaşıp Türkçe´yi yayıyorlar. Ve hala daha bu çizgideler. Bütün eleştirilere, yarattıkları kültürel erozyona raĝmen Türkçe´de ısrarlılar. Sol örgütler gezici mektep rolünü oynuyorlar. Politik hedefleri için büyük fedakarlıklar yapan, ölüme giden, uzun direnişlere yatan bu insanlar diline-kültürüne karşı kör-saĝır ve lallar.
Kaldıki bugün Zazaca´da her şey yazılabilinir. Yazılıyor da. Candan Badem´in dediĝi gibi bu işi yapanlar da, „Her şeye rağmen ilk Zazaca yayınları yapanlar, şiir, öykü ve romanları yazanlar, kitap ve dergileri yayımlayanlar, anadilde eğitim talebini yükseltenler yine sosyalistler olmuştur.“ O´nun dedikleri deĝil. Elbet de sosyalistler de bu işin içinde varlar. Ama benim bildiĝim kadarıyla bu „sosyalistler“ eski geleneklerinden uzaklaştıkça dil-kültür mücadelesine girdiler. Zaten Candan Badem yazısının başında bunu „gerici rüzgarlar“a kapılmak olarak görüyordu.
C. Badem´in başka bir tespiti daha var. O´na kalırsa, „Çok hızlı akan siyasetin ve hayatın temposu ve faşist saldırılar da sosyalistlerin buna zaman ayırmasına izin vermiyordu.“ İşte böyle, sosyalistlerin her şeye zamanları var, ama Türkçe´nin dışındaki dillere-kültürlere zamanları yok. En iyi halde devrimi beklememiz lazım. O zamana kadar Türkçe ile idare etmemiz gerekiyor. Devrim ne zaman gelecek, nasıl bir devrim olcak, bunu kimse bilmiyor, ama bizim beklememiz gerekiyor. Sosyalistlerin zamanı yok.
Fazla söze gerek yok.
İlericilik-solculuk adına „kültür seferleri“ devam ediyor.