Mısletê Dêsımi yönetiminin görevlendirdiği üç kişilik bir heyet olarak Mart ayında İstanbul, Ankara’dan Dersim’e kadar gitmiştik. Türkiye’de karşılaştığımız Dersimliler bize Mısletê Dêsımi hakkında bir çok soru sordular. Genellikle olumlu fikirlerini sundular. Elbet olumsuzlar da vardı. Bu kadar fazla sorulardan anlaşılıyor ki, “Mısletê Dêsımi teşkilatlanması” halkımız arasında ilgi, merak veya heyecan yaratmış. Merak, heyecan veya ilgiyle bize en çok sorulan sorular şunlardı:
Niçin Mısletê Dêsımi? Var olan Dersimli gruplardan farkınız ne? Buna gerek var mıydı? Amacınız ne? Nasıl ve nerden başaracaksınız? Dersim’de neler yapacaksınız? İlkeleriniz neler?
NİÇİN MISLETÊ DÊSIMİ?
Bilindiği gibi Dersim Eyaleti; Osmanlı döneminden 1938’lere kadar bir nevi aşiretler federasyonu gibi kendi kendini yönetti. Osmanlı beş asır içinde “11’i büyük olmak üzere yaptığı 108 askeri sefere (saldırıya) rağmen direnen Dersim-Merkezi işgal edemedi.” (Kaynak: 11.08.1937 tarihli TAN gazetesi) 1937-38’de ise terteleye, acımasız bir soykırıma uğradı halkımız. Ağa (ağler)-pir birliğinde süregelen önderlik veya ortak akıl acı bir yenilgiyle yok oldu veya edildi.
Niçin Mısletê Dêsımi diye soranlara cevabım şudur: Bizler, soykırımına uğrayan bir halkın torunları olarak atalarımızın var olma yolunda mücadele ettikleri beş asırlık şanlı ve onurlu direniş tarihimizin doğru ve hatalı yönlerini tümüyle sahiplenmek için Mısletê Dêsımi diyoruz. Ve Dersim’in yok edilen ortak aklını, ortak şuurunu, temsiliyetini yeniden oluşturmak istiyoruz. Bunun için Mısletê Dêsımi bir ihtiyaçtır. Bizi diğer gruplardan ayıran farkımız ise tüm gücümüzü yok edilmek üzere olan Dersim coğrafyasını korumak ve kurtarmaya çalışmaktır. Yani bizim birincil görevimiz Dersim Davası’dır. Bizim mayamız, genlerimiz Dersim’de oluştuğu halde, Dersim’den beslendiğimiz halde başkalarına hizmet ediyorduk. Eskiden gücümüzü başka alanlara harcayan bizler bu gün Dersim’in hizmetçisi olmak istiyor ve sadece bu konuda yoğunlaşıyoruz. Planlanan barajlar ve HESlerle sular altına gömülmek istenen Dersim’in doğasına ve çevresine sahip çıkmak için; bu konuda birlikte hareket etmek için Mısletê Dêsımi veya Dünya Dersimliler Birliği gibi bir teşkilata acil ihtiyaç vardır diyoruz.
Evliyaları, ocakları, kutsal dağları, nehirleri, pınarları ve Hızır’ın keçileriyle birlikte Kızılbaşlığın ser çeşmesi olan güzel anavatanımızı ve Hızır dilinin yok edilmesinden zevk alan bir zihniyetin Dersim’e yapacağı kötülükleri engellemek için Mısletê Dêsımi diyoruz.
Bilesiniz ki, eğer anavatan yok edilirse Türkiye diasporasındaki Dersimliler, Avrupa ve dünya diasporasındaki Dersimliler de vatansız göçmenler durumuna düşerler. Bu duruma üzülür ve yabancı ellerde çok acı çekerler. Gerekli önlemleri almak ve vatansız göçmenler durumuna düşmemek için Mısletê Dêsımi diyoruz. Bizler anavatandaki köklerimize sarılıyoruz. Çünkü atalarımız, “Her vas koka xo sero roeno / Her ot kendi kökü üzerinde yükselir”, demişler.
Bilindiği gibi vatanını kaybeden Yahudiler yabancı diyarlarda asırlarca vatansız göçmenler olarak çok ağır acılar çektiler. Sonraları batıda kurdukları “Union der Juden” yani “Dünya Yahudiler Birliği” ismi altında birleşerek yüzyıllık çetin ve fedakar bir mücadele sonunda tekrar eski vatanlarına ulaştılar. Biz Dersimliler vatansız durumuna düşmemek, var olan vatanımızı korumak ve yaşatmak için Mısletê Dêsımi, yani diğer bir değişle Dünya Dersimliler Birliği olarak tüm güçlerimizi birleştirmek istiyoruz.
Tüm kartların yeniden karıştırıldığı Ortadoğu’da halkımızın pusulasız bir gemi gibi okyanusta kaybolmasını engellemek için Mısletê Dêsımi diyoruz.
Vatanımızı sulara gömmek, batırmak isteyenler var. Batan gemiyi en son kaptan terk eder denilir. Ama bileseniz ki vatan bir gemiye benzemez ve vatan bir gemi gibi terkedilemez. Çünkü batan gemiyi insanoğlu yeniden yapabilir ama kaybedilen Dersim’i ulu dağlarıyla ve kutsal nehirleriyle başka bir yerde yapmaya insanoğlunun ve bu gün elinde bulunan üstün tekniğin gücü yetmez. Bundan dolayıdır ki, vatan on bin yolcusuyla batan en değerli gemiden de, tonlarca 24 ayar altından da değerlidir. Çünkü en büyük gemi de, tonlarca altın da insanoğlu tarafından üretilir ama kaybedilen Dersim’i yeniden üretmeye dünyanın gücü yetmez.
Vatanı yok edilen, vatansız duruma düşen bir halkın dili, kültürü, itikadı, sosyal ve siyasal tarihi, onursal belleği zamanla tarih sahnesinden silinir, kaybolup gider. Tarih bu yönüyle yok olan dillerin, kültürlerin; yok olan halkların çöplüğüdür. Tarihin çöplüğüne gömülmemek için tüm Dersimliler olarak Mısletê Dêsımi altında birleşmek istiyoruz.
Bize amacınız ve ilkeleriniz ne diyenlere ben şimdi soruyorum: Barajlar altına gömülmek istenen vatanımızı korumak ve yaşatmaktan daha büyük bir amaç olabilir mi? Yok edilmek istenen anadilimizi, itikat ve kültürümüzün idamesini sağlamak için güç birliği yapmak en önemli bir amaç değil mi?
Sosyal tarihimizi, lisanımızı, itikat ve kültürümüzü, öz vatanımızı korumak ve yaşatmak hepimizin ortak amacı olduğuna göre; bu amaçla yola çıkan Mısletê Dêsımi de hepimizin yani dünyaya yayılmış olan Dersimlilerin ve Dersim dostu demokratların ortak örgütü, ortak aklı, ortak şuurudur.
Tüm umutlarını yitirip miskinler gibi bir köşeye çekilenlere, uğraşmadan teslim olanlara sesleniyoruz: Bu yolda mücadele etmeyenler yenilgiyi baştan kabul etmiş olurlar. Aramıza katılın. Yeteneğinize, mesleğinize göre davanıza el verin, güç verin, davanıza sahip çıkın. Biz Dersimliler bu mücadelenin çok zor olacağının farkındayız. Ama yine de Dersim davasına ait olan hayallerimizi gerçekleştirmek için birleştik. Bize hayalcisiniz diyenler bilmelidir ki; her şey önce hayal kurmakla, düşünmekle başlar. Sonra da hayalleri gerçekleştirmek için çaba harcanır ve başarılı da olunur. Bu tür başarıların tarihte örnekleri çoktur. Bilesiniz ki, bizler Dersim Davası hakkında hayal kurmaya, düşünmeye devam edeceğiz. Umutla ve inatla hayallerimizin gerçekleşmesi için çaba harcamaya devam edeceğiz. Çünkü kazanma olasılığının ancak böyle çetin mücadeleler yoluyla olabileceğinin bilincindeyiz.
Prensipleriniz, ilkeleriniz nedir? Nasıl başaracaksınız diyenlere de cevabımız var: Önce güçlerimizi birleştireceğiz. Şu anda Mısletê Dêsımi-Avrupa adı altında birleşen güçlerimiz hukuk komisyonu, çevre ve doğa komisyonu, itikat kurumu, dil ve edebiyat kurumu gibi birçok konuda kolektif çalışmalarla işlerine devam ediyor. Bir yıl içinde her kesimden Dersimlilerin, Dersim konusunda duyarlı olan insanlarımızın katılacağı büyük Dersim Kongresi’nde bu çalışmaları tartışmaya açacağız ve kurtuluşa giden yolları, yöntemleri, ilkeleri hep birlikte bulacağız. Elimizde İsa’nın sihirli değneğinin olduğunu söyleyemeyiz. Hak verilmez, alınır prensibine inanıyoruz. Sorunlarımızı el ve güç birliğiyle çözebileceğimize inanıyoruz.
DERSİM’DE NELER YAPILABİLİR?
Örgütlenerek güçlerimizi birleştirirsek; örneğin Dersim’in köy ve ilçelerinde bir kampanya ile farkındalık yaratıp Dersimli öğrencilerin ortaöğretimde, fakültelerde anadil derslerine müracaat etmesini sağlayabiliriz. Bir beldede yaklaşık yirmi öğrenci Zazaca-Kırmancki veya Kırdaşki dil dersi talep ederse, o bölgedeki okullara Zazaca dersleri konuluyor ve Zazaca dersi için öğretmen veriliyor. Biliyorsunuz ki geçen öğretim yılında Dersim Üniversitesi’nden 30 Zazaca dersi öğretmeni başarıyla mezun oldu. Bunların görevi anadilimizi öğretmektir. Ama anadil talebinde bulunmak, yani var olan bazı haklarımız kullanmak için örgütlenmek ilk şarttır.
Örgütlü ve güçlü olursak; kendi dilimizi konuşan üç PİR ile Dersim’de bir itikat kurumu oluşturabiliriz. Cem ve cemaatleri, Hızır günlerini, İmamlar orucunu, Gağanı, Hautemal günü gibi inançsal töre ve törenlerimizi ana dilimizi bilen bu pirler ile yerine getirebiliriz. İbadet alanlarında bizim dille başlatılan bu gibi uygulamaların zamanla halkımız içinde anadilimize karşı ilgi de uyandıracağının ve anadilimizin gelişmesine de katkı sunacağının hepimiz farkındayız herhalde.
UNESCO tarafından yok olacak diller listesine alınan anadilimize sahip çıkmak için Mısletê Dêsımi diyoruz. Çünkü anadilimiz ana sütü kadar temiz ve besleyicidir. Çünkü dili yok edilen bir halkın zamanla kendisi de yok olur. Çünkü değişik halkların dilleri güzel, renkli, mis-amber kokulu çiçekler gibidir ve tüm dünyamız için bir güzellik, bir zenginliktir. Biliyoruz ki, dünyaca ünlü lisan profesörleri tüm dünyanın kullanacağı yeni bir dil üretmeye kalktılar ama bunu başaramadılar. Bu nedenle var olan dilleri korumak hem halkımız, hem de insanlık tarihi için çok değerlidir diyoruz. Bu nedenle atalarımız, “Her teyr eve zonê xo waneno / Her kuş kendi dilinde öter”, demişler.
İşsizlikten dolayı Dersim sürekli göç veriyor ve küçülüyor. Bu göçleri durdurmak; Dersim’in sorunlarına çözüm yolu bulmak istiyoruz. Avrupa Birliğinden alınacak Kredilerle Dersim’de arıcılığı, hayvancılığı, bağ ve bahçeciliği geliştirmek, tarımsal verimliliği yükseltmek istiyoruz. Bu nedenle Mıslête Dersim diyoruz. Bir araya gelirsek bu olumlu örnekleri ve yapılacak işleri çoğaltabiliriz. Bu saydıklarım abartı ve hayal değildir. Afyon ilinin Avrupa Birliği Fonundan arıcılık ve hayvancılık için birkaç milyon Avroyu kredi ve hibe olarak aldığını biliyoruz. Dersim niçin birkaç milyon alamıyor? Dersimliler bu konuda proje yapan firmalara ulaşama mı? Veya Dersim’in coğrafyası arıcılık ve hayvancılık yönünden Afyon ilinden daha kötü mü?
Önce örgütlenerek güçlerimizi birleştirmek ve bu gücümüzle önemli işleri başarmak için Dersimli gençleri, kadınları, işçileri, işsizleri, iş adamlarını birliğe ve dayanışmaya davet ediyoruz. Bu değerli ve onurlu mücadele yolunda her duyarlı insanın kendi mesleğine, beceresine; kendi gücüne göre yapacağı işler vardır.
Yazının başında Dersim’in Osmanlı döneminde “var olma mücadelesini” aşiret liderleri ve pirler önderliğinde bir aşiretler federasyonu gibi asırlarca sürdürdüğünü, direndiğini yazmıştım. Bunlar bizim öncülümüz, tarihi köklerimiz ve gerçeklerimizdir. Elbette ki tarihi köklerimize sahip çıkacağız. Ama çağımızda uzmanlaşma vardır. Çağımızda itikat önderlerinin, politikacıların, bilim insanlarının çalışma alanları farklıdır. Çünkü çağımızın ruhu farklıdır. Biliyorsunuz ki, çağımızın ruhu, trendi çoğulcu demokrasilerdir. Çoğulcu demokrasilerde devlet cinsel, etnik, kültürel ve dinsel gruplara eşit davranıyor. Çağımızın modern demokratik devletlerini bu gün papazlar, hahamlar, hocalar, şeyhler yönetmiyor. Çağımızda çoğulcu ve gerçekten laik devletlerin omurgası siyasi partilere dayanır. Çoğulcu ve demokrat devletleri siyasi partiler ve bu partilerde yetişen politikacılar yönetiyor.
Bu gün Avrupa Birliği’nde 30’a yakın devletle birlikte ve bu devletlerin içinde yüzden fazla değişik kültür bir arada yaşayabiliyorsa, Anadolu’da da farklı kültürler birarada; kardeşçe ve barış içinde yaşayabilir. Ki bunun tarihi de vardır ve ilacı da çoğulcu demokrasi ve karşılıklı hoşgörüdür.
Sonuç olarak sahaya inmeden, birliğe ve dayanışmaya katılmadan, tepeden, seyirci kulesinden yapılan eleştiriler fazla bir yarar sağlamaz. Sahaya inip tüm tuzaklara karşı hep birlikte oyun kurmamız, planlar yapmamız lazım. Tüm kartların yeniden karıştığı Ortadoğu’da çağdaş Dersim gelecekteki yerini ve konumunu çoğulcu demokratik kurallar içinde örgütlenip, güçlenerek; tarihi görevlerini yerine getirerek belirleyebilir.
Yeter ki, örgütlenelim. Yeter ki, bir olalım, iri ve diri olalım. Mısletê Dêsımi her duyarlı Dersimli’ye açıktır. Gelin toplantılara ve önümüzdeki yıl yapılacak olan Dersim Kongresi’ne katılın. Eleştiri ve önerilerinizi bu toplantılarda halkımıza sunun ki, hep birlikte tartışalım, sorunlarımıza birlikte çözüm yolları arayalım. Ortak aklın güç ve el birliğiyle kurulacağı, çağdaş demokrasilerde çıkış yolunun, çözümlerin kolektif bir çalışmayla bulunacağının hepimiz farkındayız. Bireysel güzel söylemlerin laf-ı güzaf olarak kaybolup gideceğini de her mantıklı insan biliyor…
Bu nedenlerden dolayı şiarımız:
Örgütlenme, dayanışma, birlik olup güçlenmektir.
Nisan-2017