Dersim Kongresi’nin hazırladığı, Munzur Bava Gözeleri Peyzaj Projesi, Ovacık´taki arazi satış ihalesi ve Dersim’e yönelik diğer yıkım projeleri hakkında bilgilendirme toplantısı 10.06.2020 tarihinde gerçekleştirildi. Çevre davaları takipçisi Dersim Baro Başkanı Av. Kenan Çetin ve Av. Barış Yıldırım, Dersim sözlü kültür ve tarih çalışmaları yapan müzisyen Kemal Kahraman toplantıya konuşmacı olarak katıldılar.
İngiltere Alevi Federasyonu Başkanı İsrafil Erbil, Hollanda Kader yönetim kurulu üyesi Hasan Kaplan, Avrupa Alevi Kadınlar Birliği Başkanı Zeynep Can Ayaz, Londra Dersim Derneği yönetim kurulundan Ali Yıldırım, Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulundan 2. Başkanı Kemal Karabulut, Hasan Yavuz ve Celal Taş, Dersim Munzur Akademi yönetiminden Dilek Kızıldağ, Hollanda’dan araştırmacı Kıvılcım Özmen, Londra BBC’den Güney Yıldız, Yeşil Sol Parti temsilcisi Rauf Uluç, Dersim Akademik Değişim Vakfı Başkanı Dr. Hıdır Eren Çelik, Akademisyen-Hukukçu Derya Bayır, Norveç Helsinki Komitesi’nden Mine Yıldırım, Londra Greenwich Üniversitesi’nden Prof. Mehmet Uğur, Open Üniversitesi’nden Dr. Cengiz Güneş, Londra Queen Mary Üniversitesi’nden Dr. Prakash Shah ve Zürih Üniversitesi’inden hukukçu Dr. Hüseyin Çelik, Dersim Akademik Değişim Vakfı kurucu üyesi Dicle Akar, İsviçre’den Etnolog Kemal Sönmez, Dersim Kongresi Meclisi’nden Nurcan Duman, Celal Yıldız, Ali Haydar Umut (Hollanda Alevi Federasyonu İnanç Kurulu), İlyas Yer (Komünar Bellek), Nuri Akyüz (Kureyşan Köyü Derneği Başkanı) Rozana Çiçek, Mercan Çiçek, Hüseyin Sevinç, Hasan Dursun, Ayhan Sarıgöl, Tahsin Tekin, müzisyen Maviş Güneşer’in moderatörlüğünde ve Zoom üzerinden yaptığımız bu bilgilendirme toplantısına katıldılar, soru ve önerileriyle katkı sundular.
Konuşmacılar, Munzur Baba’da yapılmak istenen peyzaj projesinin ekolojik, hukuksal, sosyo-kültürel, demografik ve inançsal açılardan değerlendirilmesi gereken çok boyutlu bir sorun olduğunu dile getirdiler.
Av. Barış Yıldırım, konuşmasında : “Munzur Gözeleri’nin Munzur Vadisi Milli Parkı’nın temel kaynağı olduğunu, burada her türlü projenin Munzur Nehri´ni dolayısıyla bütünüyle vadiyi temelden etkileyeceğini” söyledi. Buna bağlı olarak gözelerin Munzur Vadisi Milli Parkı dışında olmasının durumu değiştirmeyeceğini özellikle vurguladı.
Av. Barış Yıldırım, “Bulunduğumuz bu saha 2863 sayılı kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunları hükümlerine göre 2003 yılında Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından birinci derecede doğal SİT alanı ilan edilmiştir.
Şimdi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun ilke kararlarına göre birinci derecede doğal SİT alanları bilimsel amaçlı çalışmalar dışında aynen muhafaza edilmesi gereken alanlardır. Bu bölgede herhangi bir şekilde insan etkileşimine dönük faaliyetler yürütülmesi, piknik yapılması, suya girilmesi, doğal peyzajına etki edilmesi, jeolojisine, topografyasına etki edilmesi hukuğa aykırıdır.
Buna karşı burası birinci derece doğal SİT alanı olduktan sonra SİT alanı girişine herhangi bir uyarıcı tabela bugüne kadar konulmadı. 17 yıldır burası korunaksız halde. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun ilke kararına göre uyarıcı levhanın konulması, alan kılavuzu konulması, alana ilişkin bilgilendirme içeren yaklaşımların gerçekleştirilmesi ve buranın insan etkileşimine ibadet dışında kapatılması gerektiği halde bunların yapılmadığını” dile getirdi.
Munzur Gözeleri’nin ibadet alanı olmasına dikkat çeken Yıldırım, “Buranın jeolojisi, dogal peyzajına etki edilmeden insanlar geçmişten beri büyük bir saygıyla, sükunetle giriş bölgede büyük asırlık meşe ağacının olduğu yerde ibadetlerini yapıyordu, mum yakıyorlardı, dua edip lokmalarını dağıtıyorlardı. Gelinen aşama itibariyle burada maalesef Fırat Kalkınma Ajansı’nın bir projesi söz konusudur. Peyzaj deniliyor ama maalesef SİT alanı sınırları içerisinde yapılar öngörülüyor, bu hukuken yasaktır; bölgenin inanç ve kültürel geleneklerine de aykırıdır.
Fırat Kalkınma Ajansı güya revize edilmiş peyzaj projesi içerisinde bulunan tuvalet, yürüyüş parkuru, kesimhane, lavabolar, kadın, erkek ayrı ayrı yüzme havuzları, seyirlik teraslar, kamp alanı, bungalov evler, alışveriş yerleri vs. turistik amaçlı yapılacak her işin fay hattı üzerinde olan gözelerde yaratacağı jeolojik tahribata ve suyun tamamen çekilmesine kadar varabilecek tehlikelere dikkat çekti.
Bölgede biyolojik atık su tesisinin gerekliliğine değinen Yıldırım, şunları söyledi:
Ziyaret Köyü ve diğer köylerin buradaki beşeri faaliyetleri sonucu oluşan atıklarının bile her hangi bir arıtmaya tabi tutulmadan Munzur’a karıştığını biliyoruz. Burada peyzaj düzenlemesi yapılacağına Ovacık´ta biyolojik atık su tesisi yapılmalıdır.
Aksi taktirde Munzur Nehri’nin temel eko sistemi bozulur. Bu akarsu içerisinde yaşayan endemik bir alabalık türü var. Yine bölgede su samurları var. Suyun ekosistemi bozulursa doğadaki tüm canlılar zarar görür.”
Munzur Vadisi Milli Parkı’nın, Gözelerden itibaren Dünya Kültür Mirası listesine alınması gerektiğini söyleyen Av. Barış Yıldırım, “Bizler bu konuda geçmişte bir dava da açtık. Dava hala devam ediyor. Buranın korunarak gelecek kuşaklara aktarılması yerine, burada çok sayıda tesis öngörülmesi, proje yapılması hem hukuka aykırı, hem de insanlık vicdanına aykırıdır. Dünya Kültürel ve Doğal Mirası korunması sözleşmesinin de ihlalidir”
Burası Akdeniz, İran, Kafkasya iklim kavşaklarının kesiştiği yerdir aynı zamanda. Bu bölgenin habitatlarının, görsel peyzajının, topografyasının, su kaynaklarının çok güçlü olması tabi dışarıdan bir cazibe merkezi haline gelmesine sebebiyet verecektir. Bu çok açık ve nettir. Tam da bizim bu noktada bu turizim haydutluğuna karşı durmamız gerekir ki ekoturizm diye bir kavram yeryüzünde yoktur. Ekoturizm demek doğal kaynakların yağmalanması, yok edilmesi demektir. Canlıların habitat ortamlarına girilmesi demektir. Kartalın yuvasının, balığın yüzdüğü suyun kirletilmesi, bozulması demektir. Ekoturizim budur.’’ diyerek sözlerini tamamladı.
Dersim Baro Baskanı Av. Kenan Çetin ise konuşmasında, ‘’Burada tartıştığımız genel anlamda Munzur Baba’ya yapılmak istenen peyzaj projesinin ihalesidir; ana gündemimiz budur. Bunun yanında Halvori Gözeleri, yine Ovacık arazileri ile ilgili daha önce 4 kere ihaleye çıkartılan, 5. ihalede Koç Mercan’ın aldığı arazi ihalesi de Dersim’in şu anda çevre mücadelesinin gündeminde olan gelişmelerdendir. Tabi ki birçok gündem var ama burada sizin de söylediğiniz gibi Munzur Gözeleri’ne ilişkin ne oluyor, buradaki yapılaşma süreci ne olacak, buna Dersim’deki demokratik kurumların tepkisi nedir? Özellikle 2017 de bizden önce Baro Başkanı olan Barış Yıldırım arkadaşımızın yönetim kurulunda bizler de vardık, çokca kurumun katıldığı bir Munzur Özgür Aksın Meclisi’nin ve Dersim halkının da gündeminde olan bir mevzudur.
Munzur’a peyzaj projesinin süreci önceki yıllara dayanıyor. Yani Barış beyin de dediği gibi daha önce buraya çocuk oyun alanı, amfitiyatrodan kadın erkek ayrı ayrı havuzlarına kadar inançsal boyutunun hemen hemen gözardı edildiği bir proje gündemdeydi.
Baro yönetimimiz, demokratik kurumlar gerçekten Dersimde Munzur Özgür Aksın Meclisinin bileşenlerinin de topyekün bir karşı duruşu oldu ve bu karşı duruş noktasında çok net üç farklı tavır gördük. Orada hiçbir yapılaşmanın olmaması, doğalın bozulmaması ayrıca ticarileştirilmemesiyle ilgili Baro başkanlığı, EMEP gibi birkaç kurumun kesinlikle bir karşı çıkışı oldu. Bunun yanında ‘ama olsun şöyle olsun’ diyenler oldu. ‘Olabilir, bir ödenek ayrılacak buraya gelen bu ödenek geri gitmesin.’ diyenler oldu. Şimdi bir kez şunun altını çizelim yani Avrupa’da, dünyada bu işler olurken inanç boyutunu da düşünerek Dersim gibi bir yerde Alevi-Kızılbaş inancının çok yoğun oldugu, hemen hemen her köyde, her mezrada ziyaretlerin olduğu bu bölgede ’80 sonrası anlayışın çok değişmediğini, yerelin rızasının alınmadığını gördük.
Yani altı çizilmesi gereken hem halkın rızası hem yerelde inanç ve kanaat önderlerinin rızasının alınmaması ama aynı zamanda yerel kurumlardan görüş alınmaması durumudur. Barış bey bunu çok net söyledi. Bu bir yasal zorunluluk aslında ama biz buralarda kurum görüşünün alınmadığını son yaptığımız dünkü toplantıda da gördük.
Fırat Kalkınma Ajansı, Bingöl, Dersim, Elazığ, Malatya valiliklerinin yönetim kurulunda olduğu ve Dersim Belediyesi’nin, Dersim Sanayi Odası’nın, Dersim İl Genel Meclis Başkanı’nın yönetim kurulunda olduğu bir resmi devlet kurumudur. Bu kurum ödeneğini yine bu kurumların toplam gelirinin 1000 de 2 sinden ve devletten de aldıkları ödeneklerle sosyal, kültürel, dinsel, ekonomik, turizm ve istihdam alanlarında projelere destek veriyor. Lokal görünse de aslında merkezden gelen ödenekler Fırat Kalkınma Ajansı tarafından ihalelere dönüştürülüyor. Fırat Kalkınma Ajansı’nın bileşenleri dört vali de olsa merkez belediyeler, Malatya Belediyesi, Elazığ Belediye Başkanı, Bingöl Belediye Başkanı da olsa çok rahat proje alanlarına gelip inançsal boyutu nedir, peyzaj boyutu nedir, neyi getirmeliyiz, neyi buraya yapabiliriz diye çok yakından görebilirler. Ama burada anladığımız kadarıyla bu olmuyor.
Bu şu demek aslında, yönetim tarzı nasıl tek adamla Türkiye genelinde oluyorsa burda da birileri söylüyor şuraya bir proje gerekiyor diye, tamamen Ankara’dan mühendisi, mimarı oralardan gelerek yerele müdahale ediyor. Ankara’dan gelenlerin bilmeden bir proje yapmaları akıl karı bir iş değildir. Mesela Düzgün Bava gibi Dersim’de birçok inanç merkezi var. Bu inanç merkezlerinde günlük olarak yüzlerce kurban kesiliyor. Kurbanların yapıldığı yerde kesimevi var ama orada o kanın, o iç organların taşınmasıyla ilgili hiçbir alt yapı düşünülmemiş bu projede. Yani şunu söylemek istiyoruz yereli kavramayan, yerele danışmayan, yerelin rızasını almayan proje bürolarından oluşturulmuş, bir ödenek gelmiş bu ödeneği hangi firmaya vereceğiz, hangi mütahite vereceğiz şeklinde yapılıyor.
Oysa ki Dersim’in sanatçısı, esnafı, emekçisi, sağlıkçısı, eğitimcisi, avukatı, mühendisi ile bu konuda bir anket yapıldığında bile Munzur Baba’da ve tüm kutsal mekanlarda ticarileşmeye, oradaki yapılaşmaya dair bir karşı duruş olduğunu kesin görebiliriz.
Mitingler yapıldı barajlarla ilgili, Munzur’uma dokunma denildi. Oysa ki bu dokunmaktır. Sadece dokunmak da değil yani insan bedenini düşünün rıza almadan o insan bedenine bile dokunamazsınız. Ama bugün sadece dokunulmakla kalmıyor, ben mumların yakıldığı yerde terasıyla birlikte bir ring alanı yapıp dolanacağım diyor. Bunu kim söylüyor, Fırat Kalkınma Ajansı’nın projesi söylüyor. Çevre İl Şehircilik Müdürlüğü de bunun ihalesini yapıyor.
Şunu söyleyelim tabi ki yani buradan Dersim kurumları, sanatçıları, emekçi halkı da herkes biraz kendine de vurmalıdır. Yani bu ihale gizli yapılmıştır evet son toplantıda biz yönetim kuruluna sorduğumuzda bunun cevabı bizden saklanmaya çalışılmıştır. Ama burda bizim de ciddi anlamda uğraş vermemiz, buna dikkat etmemiz gerekiyor. Şimdi Av. Barış Yıldırım beyin burada ciddi bir emeği var, küçümsenemez. Yer yer haksız tartışmaların muhatabı da oluyor kendisi. Ama herkes, her birey kendisine bu anlamda güçlü bir soru sormalı; bu proje geçmişte geliyorum dedi, itiraza uğradı, iptal oldu ama şimdi revize edilerek yani biz oradan ticaret alanını çıkarıyoruz, şunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz diyerek halkımızın ve birçok kurumumuzun aslında görüşürken sanki rıza veriliyor gibi bir imaj yansıtılamaz. Bu yüzden projeyi incelemek lazım. Çoğu insanımız da projeyi bilmeden ya söylentilerle ya da kulağa hoş gelen şeylerle bunu yansıtmaya çalışıyor. Ama biz bu hafta içerisinde 4 köyümüzü, ilçe merkezimizi ziyaret ettik. Ovacık halkından bile, yani düne kadar ‘’ya yapılsın, niye karşı çıkıyorsunuz’ diyen köy halkı bile baro başkanlarımıza, baro yöneticilerimize, oradaki sivil toplum örgütlerine karşı duran insanlarımız bile şu anda bizden daha çok karşılar; bu da çok önemli, bu hususun altını çizmek gerekli.
Fırat Kalkınma Ajansı tarafından Munzur Baba Gözeleri Peyzaj Projesi oluşturulurken pazarlık usulüyle hızlı bir şekilde yani gazete ilanları olmadan pazarlık usulüyle Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü eliyle yapılmış olması aslında buradaki amacın yerelin sesini dinlemek, yerelin kalbini dinlemek ve halkın rızasını almak olmadığını bizlere gösteriyor.
Munzur Bava Gözeleri Peyzaj Projesini özetle söyleyeyim: Kadın, erkek ayrı ayrı havuzlar yapılması gibi yöre inancında olmayan haremlik, selamlık yaklasimi, yine seyir terası gibi özellikle mum yakılan yerin çevresinde, Munzur Gözelerini birçok arkadaşımız görmüştür, bu alanda seyir terasları düşünülüyor. 50×50 beton kazıklar oluşturarak bu alanda ciddi bir tahribat oluşturulacağına inanıyoruz. Buranın deprem ve fay hattı bölgesi olduğunu söyledi Barış Yıldırım. Ayrıca burada özellikle 4 köyün bu projeye bağlı olacağı ve arıtma sisteminin olmaması düşündürücü bizim açımızdan.
Dersim’de ciddi bir altyapı sorunu var. Gazetelere manşet oldu. Irmakların aktığı, barajların olduğu Dersim’de büyük bir oran yani %50’nin üzerinde içme ve kullanma suyunun sağlıklı olmadığı biliniyor. Ovacık ilçe merkezinde, köylerinde, çeşmelerinde içilebilir su, kullanılabilir su noktasında bir sorun zaten var.
Şimdi belediyecilikte şu çok önemli: Üstte yatırım yapmak harikadır, çünkü görünürdür. Ne deniyor altyapı yatırımları, yani kanalizasyon, içme suyu gibi yatırımlar ise tabiri caizse ‘keriz’ yatırımları olarak anılıyor. Bizim keriz yatırımlara ihtiyacımız var. Yani orada Munzur’un kıyısındaki o dört köyde, ilçe merkezinde, takip edilen diğer köylerde, Ana Hita’dan başlayıp diğer ticari alan ve mekanlarda bütün atık direkt Munzur’a akıyor. Sadece Munzur Gözeleri’nde değil, aşağıda kamping alanları da bugün özellikle koruma altında olması gereken Kırmızı Benekli Alabalıklarımızın yumurtlama alanıdır. Şimdi bu durum hiç düşünülmemiş.
Bizim karşı çıktığımız durum şu: Birincisi bu ödeneklerle öncelikle arıtma sistemi yapılmalıdır. Yine arıtma tesisi düşünüldüğünde bunların havuzları ve diranajın en az 2000 metre yukarıda olması gerekiyor ki biz Munzur’u kurtaralım. Başka neler olması gerekiyor, siz günlük olarak çıkan o atıkları Malatya Büyük Şehir Belediyesi’ne nasıl götüreceksiniz, nasıl nakil edeceksiniz, bunun yapılması gerekiyor. Yine bu projelerle ilgili mühendislerle konuştuğumuzda bu projenin fay hattı üzerinde olduğu söyleniyor. Bakın projeyi yapan, revize eden mühendisin kendisiyle görüşüldüğünde şunu söylüyor: Burası, bu yatırım 4 yıl sonra çöpe gidecek. Bu çok önemli bir şey, bunu bir bilim insanı söylüyor.
Bu konuda bizim karşı çıktığımız şeyler çok net:
1- Munzur Gözelerinde inançsal boyuttaki ibadetin, ritüellerin dışında bir şey olmaması gerekiyor.
2- Oraya beton yürüyüş yolları, ahşap yürüyüş yolları, köprüler, beton havuzlar yapılmaması gerekiyor. Oradan uzak durmaları gerekiyor.
3- Ne kadar az insan giderse o kadar iyi olur. Gidenlerin %10’u inançsal bakıyorsa % 90 gideni de piknik amaçlı gidiyor. Yani şunu köylüler kendisi söylüyor, çok önemlidir: Geçen yıl (2019 yazı) küçük ve büyük baş hayvanımızı dışarı çıkaramadık, kapı önündeki odunlarımıza sahip çıkamadık, mangal dumanından dolayı nefes alamadık, diye şikayet ediyor köylüler. Bakın bu çok önemli. Bu projeyleri yapanlar piknik zihniyetiyle mekanlarımıza yaklaşmamalıdırlar.
Müzisyen Kemal Kahraman da konuşmasında şunlara değindi: “Dersim geçen yüzyıla kadar Aleviliğin bir sosyal sistem olarak yaşandığı ve sığındığı son kale olmuştur. Bu durum sosyo-kültürel, etnik ve inanç boyutuyla da Dersim bölgesini, Türkiye sınırları içerisinde hatta Dünya’da özel bir yer kılar. Yani Avukat arkadaşlarımızın anlattığı üzere Dersim biyolojik çeşitliliği ve faunasıyla olduğu kadar, sosyo-kültürel, etnik ve inançsal nitelikleriyle de özel bir kültür bölgesidir. Demografik olarak Türkiye genelinde sunni nüfus hakimken sadece Dersim, Alevi nüfusun hakim olduğu tek bölgedir. Alevi inanç öğretisi asırlar boyunca sözlü gelenekle aktarılmıştır ve Dersim bu sözlü hafızanın ayakta kalmış son otantik hayat alanıdır.
Alevi inancının dünya, alem, insan, hayat, ölüm, can, canlı, cansız, cennet, cehennem, kutsiyet, ibadet, ibadethane vs. birçok konuda yaklaşımı ortodoks geleneklerden tamamen farklı ve kendine hastır. Aleviliğe göre Hakk, bütün varoluşta tecelli etmiştir. Bu yüzden Dersim Aleviliği, Dersim kutsal mekanları ve bu mekanlarda icra edilen ritüellerden bağımsız düşünülemez. Bugün Alevilik tüm sosyal ve inançsal kurumlarıyla çökmek üzereyken bu bölge bütün sözlü kültür hafızası ve bu hafızayı ayakta tutan demografisiyle koruma altına alınmalı ve Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabul edilmesini sağlayacak girişimlerde bulunulmalıdır.
Son yıllarda gerek devlet destekli projeler gerekse de sivil insiyatifler tarafından Dersim kutsal mekanlarına yapılan her türlü müdahale tam bir fiyaskodur, yıkımla sonuçlanmıştır. Düzgün Baba ziyaretinde eskiden insanların ibadet amacıyla ayakkabılarını ve çoraplarını çıkartarak yalın ayak çıktıkları en sarp güzergaha merdiven döşemek, Ana Fatma ziyaretinde kaynak suyunun çevresine beton dökmek, tepesine otel dikmek, Heniyo Pil (Büyük Çeşme) ziyaretinde sünni ortodoksinin normlarıyla hikaye uydurup tabela asmak, Mutu´da Linga Xızı’ın (Xızır Ayağı) üzerine cemevi diye apartman dikmek, üstüne otobüs firmalarının tabelasıyla Xızır “Dergahı” yazmak gibi sayısız yıkım örneği vermek mümkündür. Çünkü devlet bir tarafa, Dersimliler adına öne çıkan kurum ve şahıslarda da, ki bunlara belediyelerimiz de dahildir, Dersimlilik perspektifi, Alevilik algısı, vizyonu, boyası, kokusu kalmamıştır. İyi niyetle yapıyorum derken bile yıkıyoruz. Bunları aramızda konuşmalı eski adap, usul, erkan neymiş, sözlü kültür kaynaklarımızın şahitliklerine dayalı olarak yeniden öğrenip bunlara hayat alanı açmalıyız.
Dersim Alevi inancına göre ziyaretler, kutsal mekanlar oldukları halleriyle kutsaldır, dokunulmazdır. Zamanında da Dersim’in pirleri, mürşidleri, alimleri, kamilleri, inançlı ağaları, beyleri, kudretli insanları vardı. Biz sanıyoruz ki, onlar acizdiler, fakirdiler, düşünemiyorlardı o yüzden bu ziyaretlere bina, mesire yeri, merdiven yamamışlardı. Öyleyse bugün bizim gücümüz var, vizyonumuz var; her şeyi daha iyi biliyoruz, oraya merdiven döşeyelim, bina kuralım, betondan çeşmeler yapalım, çevre düzenlemsi yapalım falan. Halbuki, onların Alevilik olarak yaşadıkları inanç öğretisine göre buralar tam da oldukları halleriyle evliyalar, gerçekler mekanıdır; her birinin bir hikayesi vardır. Diyelim Düzgün Baba hikayesini biliyoruz; Düzgün Baba gençtir, newcivandır, çobandır, keçileri vardır, kartalları vardır, beyaz kurtları vardır, atı vardır, zemheri ayında yeşerten asası vardır ve bugün merdiven döşediğimiz bir dağı yani bir mekanı vardır. Bunların hiçbiri keyfi yakıştırmalar değildir; her birinin dinler tarihinde, kültür tarihinde bir yeri, bir manası vardır. Her birinin Hitit’e, Eski Mısır’a, Sümer’e kadar uzayan kökleri vardır. Ve bu kültür, bugün can çekişme sınırların getirilmiş olsa da hala ziyaretleriyle, duaları, gülbengleri, deyişleri, beyitleriyle, dini ritüelleriyle, ritüel takvimiyle bugün, bu bölgede canlı olarak yaşamakta, yaşatılmaktadır. Bu yüzden, böylesi bir farkındalıkla ilkesel olarak özellikle ziyaretlerle ilgili her türlü devlet projesine karşı çıkılmalıdır. Resmi otoritenin kutsal mekanlarla ilgili hiçbir insiyatifine alan açılmamalıdır. Sivil insiyatiflerin müdahaleleri ise bu tür işlerin getiri-götürüsünü değerlendirecek, yine sivil toplum temsilcileri tarafından seçilmiş uzman kişilerden, inanç önderlerinden oluşturulacak bir üst-kurulun insiyatifine bırakılmalıdır.’’
Sonuç ve Öneriler
Dersim Kongresi’nin hazırladığı bu toplantıya katılan akademisyen ve hukukçu arkadaşlarımızın getirdiği öneriler de dikkate alınarak acilen önümüzde duran görevler şunlardır.
1- Munzur Baba Gözeleri’nde Fırat Kalkınma Ajansı tarafından ihalesi sonuçlanan peyzaj projesinin acilen durdurulması amaçlı Dersim’de ve diasporada yaşayan Dersim halkının, Dersim dostlarının olay yerine gidip bu projeye yerinde tepki vermesini örgütlemek. Avrupa’daki cemevlerinin ziyaretlerimize duyarlılık göstermelerinin talep edilmesi.
2- Dersim’de yaşanan doğa yıkımlarının bilimsel verilere dayalı olarak ortaya konabilmesi ve kamuoyu oluşabilmesi için Türkiye’de çevre ve tabiat konularında uzman akademisyenlerden oluşan bir heyetin organize edilip baromuzun ev sahipliğinde Dersim’e gönderilmesi.
3- Dersim ve Avrupa’da yaşayan genelde çevre konuları özelde Dersim´de gelişen doğa yıkımları üzerine davaları yürüten hukukçuların bilgi alış-verişinde bulunması, davaların takibinde güç birliği yapılması ve tecrübe aktarımı amaçlı bir hukukçular birliği oluşturulması.
4- Bütün bu hukuk mücadelesine zemin oluşturulabilmek ve genel bir farkındalık yaratabilmek için Dersim coğrafyasının biyolojik çeşitliliği ve faunasıyla, jeolojisiyle açığa kavuşturulduğu bilimsel araştırma gruplarının organize edilmesi; inanç, ibadet mekanları ile ilgili sözlü kültür çalışmalarının yapılarak sunulması ve yayınlanması için uluslararası bir sempozyumun düzenlenmesi.
Özellikle bütün bu çalışmalarla Dersim kutsal mekanları, tarihi ve kültürel varlıklarının mezarlarına kadar tescillenip koruma altına alınması.
Akarsularımız, bu sularda yaşayan canlıların tespit edilmesi, dağlarımızda bulunan endemik çeşitliliğin saptanması, yaban hayatta yaşayan canlı türlerinin tespit edilmesi ve tüm bunların akademik bir çalışmayla kayıt altına alınıp yayınlanması.
5- Uluslararası genel bir duyarlılık oluşturmak amacıyla Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği, UNESCO, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği, Dünya Doğal Hayatı Koruma Birliği gibi kurumlara mektuplar yazmak, böylece özelde Munzur Gözeleri genelde ise dağları, vadileri, nehirleri, yaban hayatı ve Alevi inancı çerçevesinde sahip olduğu sosyo-kültürel değerleri ile Dersim Kültür Havzası’nın müstesna varoluşu temelinde Dersim Kültür Havzası’nın Dünya Kültür Mirasları listesine alınmasının sağlanması.
6- Halk arasında görece karşılık bulan ‘’Ekoturizm“ söylemlerinin doğru temelleriyle anlaşılabilmesini sağlamak için Türkiye ve Dünya genelindeki somut deneyimlerin incelenerek bir rapor halinde sunulması.
13.06.2020
Dersim Kongresi Sekreteryası