Adalet, eşitlik, özgürlük ve barış için yürümeliyiz…
CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun hapise atılmasının ardından CHP yönetimi ve Genelbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” hedeflenen yolun yarısını geçti. Daha şimdiden ağır politik baskılar cenderesinde yaşayan değişik toplumsal kesimlerde bir umut da oluşturmuş bulunuyor.
RecepTayyip Erdoğan ve AKP’nin 16 Nisan referandumu ile tahkim ettikleri Vahabi-Selefi sistem, toplumun bu paradigma dışında kalan tüm kesimlerine karşı tam bir cihat hareketi başlattı ve sürdürüyor. Bu vahşi cendereye karşı sesini çıkarmaya çalışan tüm toplumsal kesimlerin üzerine dizginlerinden boşalmış bir politik terör boca ediyor.
Toplum tümüyle nefessiz bırakılmış durumda. Bu Sünni-islamcı, ırkçı rejime karşı seslerini çıkarmaya çalışan işçi, memur, köylü, genç, aydın/akademisyen, kadın, Kürt, Zaza, Ermeni; Alevi, Hristiyan, inanan müslüman ve diğerlerinin, hatta bir vakitler birlikte aynı secadeye baş eğmişlerin anında seslerini boğuyor. Oluşturdukları paramiliter gruplarla sokağı terörize edip en küçük bir kıpırdanışı dahi vahşi araçlar ve barbar yöntemlerle bastırıyorlar. Türkiye’nin dört bir yanı hapishaneye çevirilmiş durumda.
Toplum “hayır hareketi” ile bu gerici ablukayı bir nebze geriye itmeyi başardı. Buna koşut olarak siyası şiddet makınası da baskı dozunu artırdı. CHP milletvekillerine yönelik ceza ve tuttuklamalar, CHP’nin tabanında da büyük bir tepki yarattı. CHP içindeki ilerici sol kesimin itkisi ile yönetim kısmen kıpırdamaya başladı. Kılıçdaroğlu ve ekibinin başlattıkları “adalet yürüyüşü”, Vahabi-Selefi sistemin cihatçı saldırılarından nefessiz kalan milyonların özlemleriyle de buluştu.
Başından beri Recep Tayyip Erdoğan’dan, hükümetten, MHP’den, Perinçek’in Vatan Partisi’nden gelen açıklama ve saldırılara bakılırsa, eylem bu çevreleri epeyce rahatsız etmişe benziyor. Kuşkusuz bu iyi bir durumdur. Firavunların telaş ve korku içinde oldukları anlaşılıyor.
Kılıçdaroğlu’nun Alevi ve Dersimli oluşuna karşı da bir “şeytanlaştırmak” kampanyası başlatılmış durumda. Vahabi-Selefi sistemin tüm propağanda araçları tam devir bunu işliyorlar. Adalet, eşitlik, özgürlük yürüyüşünü FETO ve PKK ile ilişkilendirme ve onu kriminalize etme seferberliğindedirler.
Haklı ve yerinde bir kararla girişilen bu eylem hem hak olarak, hem de yaşanan fiili duruma karşı bir protesto hareketi olarak değerlendirilmeli. Bunun daha da büyümesi ve kitleleri harekete geçirecek bir araç olarak kullanılması mümkündür. Daha şimdiden bunun önemli işaretleri görünmeye başladı. Bu yürüyüş haklıdır. Adalet, eşitlik, özgürlük, barış ve huzur için düşünen, onun için kavga veren; direnen her kim olursa olsun, onunla yana yana yürümek insani bir görev ve sorumluluktur.
Bu eylem ezilenleri harekete geçirebilecek, toplumun farklı muhalif kesimlerini bir araya getirebilecek veya buluşturabilecek bir muhtevaya da sahiptir. O nedenle eylemin ruhunu, taşıyabileceği potansiyeli iyi görmek gerekir. Küçük hesaplarla, dargörüş ve önyargılar ile eyleme karşı her söylenen sözün kime, hangi bozguncu odaklara yaradığını veya yarayabileceğini düşünmek son derece önemlidir.
Irkçı ve milliyetçi sağın saldırılarının arka planında, yürüyen şahsiyetin Alevi olmasının da payı olabileceğini hesaba katmak gerekir. Tüm ırkçı saldırıları boşa çıkarmak için birleştirici yani ayrıştırıcı olmayan bir söylem düzeyinde kalmak durumundayız. Eylemin önünü açacak; yeni biçimlere evrimleşebilecek görüş ve öneriler ile eylemi desteklemek geleceğimiz için daha da anlamlıdır. Gereksiz ve yersiz; koşulları dikkate almadan sarfedilen her söz, unutmamak gerekir ki, bu eylemin haklılığına gölge düşürecektir.
Demokrasi, eşitlik, adalet ve barış yanlısı her birey ve kurum ikirciksiz bu eyleme katılmalı ve onu daha tutarlı bir yola koymak için emek sarf etmelidir. Bu yürüş siyasetin akışını değiştirebilir.
Bu nedenlerle emekçi bir içeriğe sahip bu yürüyüşü destekliyor ve selamlıyoruz…
27.06.2017
Dersim Meclisi-Avrupa Yürütme Kurulu