İnsani kamillerimizin değerleri önemsemek anlamında kullandıkları bir sözdür.
Bir yanda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Dersim’e uygulanan baskı ve asimilasyonlar, özellikle ’37-38 süreciyle yaşatılan blinç kırılması, öte yanda sol ve Kürt Ulusal Mücadelesi ile yaşanan süreç sonucu zayıflayan veya kısmen yok olan Dersimlilik bilinci gibi durumlarla karşıkarşıyayız.
Özellikle Türkiye ve Dersim’deki Dersimliler açısından kendi olmak, kendini yaşamak, elde kalan değerlere sahip çıkmak ve onlar üzerinden tekrardan “kendini var etmek” arayışı gibi bir değişim ve gelişmenin içindeyiz. Kapalı bir toplum olarak coğrafyanın da sunduğu avantajdan dolayı kendi olmayı bir çeşit yaşayan Dersimliler, öncesini saymazsak dahi T.C. Devleti’nin 80 yıllık planlı ve proğramlı yok etme ve asimilasyonun yanı sıra son 30-40 yıllık “ulusal” mücadelenin ideolojik ve baskı aygıtlarıyla değişime tabi tutuldular.
Bilgi kirliliği ve istemleri dışında vuku bulan değişimlerin farkına varılması ve özgün bilgilerin ifade edilmesi, dil, kültür ve inanç bazında hedef birliğinin sağlanması, kolektif bilincin harekete geçirilmesi, birlikte düşünme, birlikte çözüm arama, birlikte karar alma, yönetimde ve kararlarda ahengin ve uyumun sağlanması ancak ortak aklın kullanılması ile mümkün olmaktadır.
Ortak akıl, birden fazla kişinin toplanarak bir konu hakkında akıl kapasitelerini ve düşünce güçlerini birleştirmesidir. Zereweşiye kültürü gereği mevki, makam ve benlik duygusundan arınmış bir şekilde karşıt fikirlerin yarattığı zengin düşüncelerin sentezlenerek, tek bir kişinin düşünemeyeceği kadar büyük bir aklın ortaya çıkmasıdır.
Ortak akıl bir konuyu çok boyutlu bir bakış açısı ile değerlendirmek, kolektif bilinci harekete geçirmek, konunun gelecek vizyonunu tanımlamak, strateji ve eylem planları belirlemek anlamında önemlidir.
Günümüzde sivil toplum kuruluşları fikirlerini, yapacaklarını daha hazırlık aşamasında iken toplumla veya ilgili kişi ve kuruluşlarla paylaşırlar. Toplumu bilgilendirerek, plan ve projelerini yaparken baştan itibaren konuya dahil olabilecek kişi ve kuruluşlarla değişik yol ve yöntemler kullanarak görüş alış verişinde bulunurlar ki, bir yandan yapmak istediklerini ona göre şekillendirmelerini, uygulamalarını, öte taraftan da düşüncelerinin toplum tarafından daha rahat kabul görmesini sağlasınlar.
Yapılan çalışmalarla ulaştığımız asgari müştereklerimiz var. Fikir alış-verişi sonucunda ulaştığımız bu veriler elbette ortak bir aklın ürünü. Yapacağımız çalışmalar, atacağımız adımlar bizi eksik olanla buluşturacak, böylece ortak müştereklerimizi çoğaltarak önceliklerimizi belirlememiz ve hayata geçirmemiz kolaylaşacaktır.
Ortak akıl “mukades” bir şey de değildir. Eldeki verilerin, tıpkı kimilerin bir zamanlar ’38 Soykırımı’na “isyan” demeleri gibi, bilgi ve bilincin artmasıyla değişmesi mümkün ve hatalar dahi ortak akla ulaşmada iş görebilir. Fakat ortak akıldan bakmak, Dersim’i Dersim eden değerleri önemsemeyen kuru kalabalıkları oluşturmak, Dersim’de her türlü şiddete hayır diyemeyecek olan veya öncelikleri Dersim olmayan örgütlere gidip onlardan destur almak değildir.
Dersim’in özgünlüklerine sahip çıkarak, ona buna yamamadan “xoseriya” Dêsımi asgari olarak ortak müşterekler bazında savunan akıl ortak akıldır.
Ortak aklı bulmaya çalışmak bir anlamda özgünlüğü koruyarak kensensüs oluşturup geleceği şekillendirme çalışmasıdır, strateji geliştirmenin aracıdır. Bu nedenle önemlidir.
Fakat asgari müşterekleri dahi kabullenmeyen örgütlerle, adı devrimci veya yürtsever de olsa, bir konsesüse varma olasılığı düşük. Bunların olmaması halinde ortak aklın olamayacağını ifade etmek de işi yokuşa sürmektir.
28.04.2017
X. Çelker