– K a m u o y u n a –
AFRİN’E (EFRİN) KARŞI BAŞLATILAN SALDIRI DERHAL DURDURLMALIDIR!
SAVAŞA HAYIR!
TÜM DEMOKRATİK KURUMLARA ORTAK DAYANIŞMA ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanlığı, Türk hükümet yetkilileri ve devlet güdümlü basın tarafından günlerdir telallığı yapılan işgal girişimi 20 Ocak Cumartesi günü Türk savaş uçaklarının Afrin şehir merkezini, Raco, Şera, Şerawa ve Bılbıla ilçelerini bombalamasıyla başladı. CHP, MHP, İYİ PARTİ gibi „muhalefet“ partilerinin de destek sunmada birbirleriyle yarıştıkları Türk ordusunun bu işgal harekatı, sadece Kürtlerin ve öz yönetimlerinin imhasını hedeflemekle yetinmeyecek, Türk halkı da dahil, bölgenin bütün halklarına sefaletten, zulümden başka bir şey getirmeyecektir. Irkçılık, milliyetçilik ve selefist dini bağnazcılık zehiriyle, bölgede yaşayan ve özünde kendisiyle aynı kaderi paylaşan Alevilere, Kürtlere, Kırmançlara-Zazalara ve diğer halklara karşı kışkırtılan Türk halkı bu gerçeği özellikle unutmamalıdır.
İç politikada gelecek seçim yatırımı, ekonomik çöküşü ve nepotist kirli çıkar ilişkilerini perdeleme aracı, OHAL sürecini sürekli hale getirip demokrasi güçlerini kriminalize ve tasfiye etme gerekçesi olarak da görülebilecek bu saldırıyı, Ortadoğu’da etkin olan büyük güçlerle birlikte koordine etmeden gerçekleştirmek elbetteki Türk yetkilerinin harcı değildir. Genel Kurmay Başkanı Hulisi Akar ve MİT Müşteşarı Hakan Fidan‘ın Rusya, Dişişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu‘nun Almanya ve Cumhur Başkanı Erdoğan’ın Fransa gezilerinde gerekli icazetler alındı. Amerikan hükümet ve Pentagon sözcülerinin „Afrin müttefik güçlerinin alanına girmiyor, biz bu meselenin dışındayız“ teminatından sonra askeri operasyona yeşil ışık yakıldı. Rusya’nın kendi kontrolündeki hava sahasını Türk savaş uçaklarının uçuşuna açmasıyla birlikte saldırı fiilen başladı.
Bugün, Türkiye gibi orta ölçekli güçleri destabilize etme hesapları da dahil, Ortadoğu Bölgesi hızlı bir şekilde yeniden dizayn ediliyor. Amerika, Rusya, Avrupa Birliği (Almanya, İngiltere, Fransa başta olmak üzere) ve Çin gibi büyük güçler, hem birlbirleriyle dalaş, hem de yeri geldiğinde ittifak halinde bölgede yeni güç dengeleri oluşturma peşindeler. Kartlar, şekillenen güç ilişkilerine göre yeniden karıştırılıp dağıtılıyor. Uluslararası hukuk büyük güçlerin ihtiyaçlarına uygun olarak eğilip bükülüyor. Güçlü olanın borusu ötecek algısı yerleştirilmeye çalışılıyor. Bölge insanı, „bizden yana saf tutmanızdan başka çareniz yok“ seçeneği empoze edilerek sindirilmeye çalışılıyor. Andaki şartlarda bu güçlerden herhangi birisinin, ya da kendileri bu emperyal çıkar sarmalının parçları haline getirilmiş bölge devletlerinin planlarına tabi hareket etmenin ne Kürtlere, ne de diğer halklara bir yararı olmayacaktır. Demokrasi güçleri, sivil toplum örgütleri, Türk halkı ve bölgenin diğer halkları savaş politikası aracı haline getirilmelerini reddetmelidir.
Türkiye de dahil, bölge bir bütün olarak bir ateş topu haline getirilmektedir. Bu ateş bölgede yaşayan hiç kimsenin evinin dışında değildir. Bölge halklarının kaderi içiçe geçmiştir. Geleceklerini de, bölgeyi ızdırap merkezi haline getirenlerin maddi ve manevi silahlarıyla birbirlerini boğazlamakla değil, her toplumun demokrasi ve insan haklarına riayet ekseninde kendisini ifade edebileceği yaşanabilir şartları birlikte yaratmakla ancak teminat altına alabilirler. Türk ordusunun Afrin harekatı aynı zamanda bölgede yasayan Kürtler ve Alevilere yönelik bir imha harekatıdır. “YA YIKILSIN, YA YAKILSIN” mantığıyla hayata geçirilen bu faşizan ve ırkçı iktidar politikalarına karşı bütün etnik ve inanç topluluklarının birlikte karşı duruş sergilemeleri elzemdir.
Savaş tamtamlarına karşı inatla birarada barış içinde yaşamayı savunmalıyız.
AVRUPA DERSİM DERNEKLERİ FEDERASYONU (FDG)
DERSİM MECLİSİ – MISLETÊ DÊSIMİ