16 Nisan referandum seçimleri hile ve sahtelikleriyle tarihe geçecektir.
Referandum tarihte görülmemiş bir baskının ve tek taraflı propagandanın etkisinde yapıldı. Çökmüşlük had safhaya taşınarak kanunun hükmüne rağmen mühürsüz oylar geçerli sayıldı. OHAL düzeni ile yürütülen anayasasızlık, 16 Nisan 2017 hileli referandumuyla hakim kılındı ve böylece Tek adam rejimi fiilen kurulmasallaştırıldı.
Seçim sürecinin başladığı andan itibaren RTE ve AKP-MHP odaklı çevrelerce yapılan siyasal söylemler Türkiye toplumunu derin kutuplaştırmalara götürmek ve ötekileştirmek yönünde işlevsel bir içerik kazandı. Yetmedi, zorba ve despotça söylem ve davranışlarla insanlara korku ve göz dağı verildi. Devletin tüm imkanları hükümetteki AKP için tek yanlı olarak seferber edildi.
Anayasa, toplumsal veya sosyal sözleşme görevini yerine getiren; bireylerin hak ve özgürlüklerini düzenleyen, bu anlamda kişi hak ve özgürlüklerine riayet eden yazılı metindir. Bu sözleşmenin veya anlaşmanın tarafları, toplum denilen bütünlüğü oluşturan tüm kesimlerdir. Dolayısıyla toplumun tüm siyasal, etnik ve dinsel farklılıklarını koruyan, gözetleyen hak ve özgürlükleri sonuna kadar savunan bir metin olma özelliğini içermek durumundadır.
Yeni anayasa teklifleri „toplumsal sözleşme“ özelliğine sahip değildir.
Toplumsal bir anlaşma metni olması gereken anayasa, maalesef bu özelliğinden uzaklaştırılarak keyfi bir şekilde tek adamın eline verildi. 21. yy da olan ve toplumu adeta esir alacak bu gelişme, ne insan haklarına, ne de uluslararası hukuk normlarına uygundur. Toplumu depolitize eden, onu söz hakkından alıkoyan, «iradeyi» tek kişiye verecek bir anayasa, sadece toplumsal iç huzuru bozar; kaos ve iç savaş ortamını yaratır. Bu korkunç ve kabul edilemez bir tuzaktır. Toplumsal kaosun yaratılmasına zemin olan referandum seçimleri iptal edilmelidir.
Yönetme, yasama ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran, iktidarı tek kişiye veren bu diktatörlüğün Türkiye toplumunun başına getireceği belalar görmezden gelinmemeli, toplumsal duyarlılık gösterilmeli ve geniş bir muhalefet cephesi yaratılmalıdır. Şu ya da bu nedenle kimsenin kayıtsız kalma lüksü olmamalı. Toplumsal muhalefetin örgütlenmesi, genişletilmesi ve yan yana durma becerisi geleceğimizi belirleyecektir. Yaşanan hukuksuz ve keyfi uygulamaların geleceğimizi yaşanmaz hale getireceği konusu bilince çıkarılmalıdır. Bu nedenle gerekli hassasiyetlerin gösterilmesi son derece önemlidir.
Görülen o ki, Türkiye toplumunda bu yönde ciddi ve önemli bir toplumsal duyarlılık mevcuttur. HAYIR Cephesi çok farklı çevrelerden insanları yan yana getirmiştir. Farklılıklarıyla bu biraraya geliş, parti ve grupları aşan özelliği ile yeni bir dönemin başlayacağının habercisidir.
Tüm gericileşme sürecine karşı yükselen bu sivil yurttaş hareketini selamlıyoruz.
Hukuktan ve demokrasiden yana her yurttaşın bu tepkiyi vermesi, kendi geleceğine yönelik tehditlerin farkında olması anlamlıdır. İstisnasız hayatın her alanında örgütlenerek uzun soluklu bir mücadeleyi göze alıp özgüvensiz kaygılardan arınmalı, bu potansiyeli kısır siyasi tartışmalara boğdurmadan sosyal örgütlenmelere odaklanmalı ve bu farkındalık duygusunun gelişip güçlenmesi önemsenmelidir.
16 Nisan seçimlerinin meşru olmadığını, toplumsal uzlaşmasının önünde ciddi bir engel teşkil edeceğini tekrar belirtmek istiyoruz. Aslında Hayır Cephesi’ndeki farklı grup, parti, kişi ve oluşumlara bakıldığında toplumun büyük bir bölümünün bu seçimlerdeki tavrı açığa çıkmıştır.
Toplumun bu kesimlerini görmezden gelerek, yapılacak anayasanın hükmü olmayacaktır.
25 Nisan 2017
Dersim Meclisi-Avrupa Yürütme Kurulu